St. Alien: Bölmek,Parçalamak!

16.10.2021
Bir önceki yazımda satanist düzenin pratik felsefesini açıklamaya çalışmıştım, insanlar kahvelerini renklendirmek ve tatlandırmak için az bir miktar yararlı süt ekliyorlar ise onu zararlı ve katkılı kahve kremasına çevirirler aynı şekilde şekerin yerini de yine katkılı ve zararlı yapay tatlandırıcılar alır.

Sıcak içeceğinizi bal veya pekmezle tatlandırmak çok daha akıllıca olur.

Bir doğa harikası olan limon her evin vazgeçilmezi olmalıdır, bir c vitamini deposudur kolesterolü düşürür ve damarları açar aynı soğan ve sarımsak gibi bolca tüketilmelidir.

Çayınıza veya sıcak bitki içeceklerinize bile bir dilim limon ekleyiniz.

Limon'un yerini alan katkılı ve son derece zararlı karşılığı olan limon suyu ise sırf ucuz olduğu için tercih edilir yani felsefelerini gerçekleştirirken insanların alım gücünün düşüklüğünden de yararlanırlar bu nedenle insanların büyük bölümünü fakir ve her zaman sıkıntılı görmeyi tercih ederler.

Genetik yapısı değiştirilmiş inorganik sebze ve meyvelerle yetinmezler birde onları yetiştirme sürecinde çiftçiyi ve köylüyü kar marjlarını arttırmak zorunda oldukları için meyve sebzelerin çürümeden ve çabucak yetişmelerini sağlayacak olan koruyucu amaçlı son derece toksik,zehirli kimyasal ilaçları kullanmak zorunda bırakarak insanların ömrünü dahada kısaltmaya gayret ederler.

Meyve ve sebzelerinizi çok iyi yıkayınız ve mümkün mertebe meyvelerin kabuklarını soyarak tüketiniz.

Tavuklar antibiyotikle beslenir ve böylece üretim hızı arttırılır, zehirlenen elbette yine bizleriz.

Mümkünse köy tavuğu satın alınız.

Ve elbette diğer besicilik alanlarında da aynı yöntemler geçerlidir artık maalesef ne yediğiniz et çocukluğunuzda yediğiniz ettir ve ne de yediniz tavuk.

İlaç endüstrisi bir başka örnektir, doğada fazla yan etkisi olmayan zararsız şifalı bitkiler bir zamanlar tedavi amaçlı kullanılırdı ama yerlerini kimyasal,sentetik ve katkılı yan etkisi bakımından zengin,bir yandan yarar sağlar ve iyileştirir iken diğer yandan çok daha başka hastalıklara ve problemlere yol açan sentetik ilaçlar.

Ve bildiğiniz gibi ilaç sanayi en fazla kar marjı ve getirisi olan uluslararası sektörlerden biridir.

Aklı olan fazla ilaç kullanmamaya çalışır ve alternatif tıp yönünde bir arayışa girer.

Bu örnekleri siz kendinizde çoğaltabilirsiniz.

Ana akım medyada durmadan ihtiyacın çok üzerinde bir cep telefonu sevdası ve teknolojik tüketim furyası estirilir, tüketim toplumunun getirdiği baskı sonucu birbirleriyle marka rekabeti haline girmeye itilen yarı cahil zavallı az gelirli insanlar aldıkları bir avuç maaşlarının tümünü ay sonu geldiğinde kredi kartlarına yatırarak pazar yerine yine onların sahip olduğu zincir marketlere gitmek zorunda bırakılırlar böylece daha az doğal daha pahallı ve sağlıksız alışverişler yapmaya zorlanırlar bu arada yine onlar kazanır yani hem sahip oldukları bankalar ve hem sahip oldukları zincir marketler kazanır.

Unutmayın, insan sağlığından daha önemli hiç bir şey yoktur, ne istihdam ne vergi ve nede başka bir şey.

"Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi"

Satanist ters çevirme ve saptırma felsefesi başka bir çok alanda da kendini gösterir, bunlardan biri de elbette tarih'tir.

Mide bulandırıcı,iğrenç çocuk istismarı rezaletine açıkça onay verdiğini ifade etmekten çekinmeyen 'Netflix' buna rağmen satışlarını ve kar marjını katlamaktadır, sırf bu durum bile nasıl bir dünyada yaşadığımızın açık göstergesidir.

Ayrıca son zamanlarda yine aynı 'Netflix' bazı yapımlarında sözde "Ermeni Soykırımı" konusunu gündeme getirmeye ve ülkemizi karalamaya gayret etmektedir.

Ayrıca bir yandan bunu yaparken bir yanda da Türk yerli dizi ve filmler çekecek kadar sinsi ve ikiyüzlüdür, tümüyle paraya odaklı, paraya tapan, densiz,seviyesiz ve iğrenç bir zihniyet.

İnternet'e düşen bazı yapımları üzerinden insanlar bahis ve kumara iterek ellerinde olan bir avuç paraya da göz dikerler.

Bilmedikleri ise karma felsefesine göre er yada geç tüm bunların bedelini bir gün ödeyecek ve hesap verecek olmalarıdır, bunların yanlarına kalacağını zannedecek kadar ahmaklar, oysa kozmik evren her şeyi er yada geç dengeler, bazen bu yaşamda ve bazen bir sonraki yaşamınızda.

Bu yaşamında zengin olan biri bir sonrakinde sürünen, fakir ve hatta fiziken özürlü biri olarak bile dünyaya gelebilir.

Ne belge bilgi varsa ortaya koysunlar, onları her türlü tarafsız platformda uzman tarihçi ve öğretim üyelerinden oluşan bir kadro ile uluslararası kamu oyu önünde tartışmaya davet ediyorum, fakat elbette gelmeyecek ve kaçacaklardır çünkü ellerinde hiçbir şey yok, ne bir kanıt nede bir belge, tümüyle yalan,dolan,karalama ve iftira, amaç tümüyle Türkiye'den toprak ve tazminat koparmaya çalışmaktır, o biraz zor, havanızı alırsınız, ne yapsanız nafile.

Yine bu günlerde gündemde olan bir başka ABD yapımı sözde dizi'de bir yabancı uyruklu kaçakçı üzerinden ülkemiz her türlü insan hakkı ihlalinin gerçekleştiği ve insanlara sürekli olarak işkence yapıldığı bir ülke konumunda gösterilmeye çalışılmaktadır.

Ben ülkemizde bir takım ciddi ölçüde insan hakları ihlalleri yaşandığına inanıyorum ve bunun sonuna kadar karşısındayım sonuçta halen gelişmekte olan bir ülkeyiz.

Ancak sormak lazım aslında insan hakları ihlalleri hangi ülkede yaşanmamaktadır?

Sizce Fransa'da veya İngiltere'de insan hakları ihlalleri yok mudur?

Sizce az gelişmiş bir çok orta doğu ve afrika ülkesinde halen günümüzde insan hakları ihlalleri yok mudur?

Mesela sizce Suudi Arabistan'da insan hakları ihlalleri yok mudur?

Ancak söz konusu Suudi Arabistan olunca nedense birden sus pus oluverirler.

Çünkü elit tabakanın iş birliği içerisinde oldukları bir ülkedir ve oradaki ihlallere gözlerini kapamak zorundadırlar.

Peki bunca ülke varken neden özellikle Türkiye?

İşte sorulması gereken asıl soru bence budur.

Ülkemiz maalesef hep emperyalizm canavarının gözde hedeflerinden biri olmuştur.

Asıl niyetleri son derece açıktır.

Bölmek ve parçalamak!

Bu dizi ve filmleri Türkçe'ye çeviren ve alt yazı hazırlayanları da şiddetle kınıyorum.

Hem bu ülkenin ekmeğini yiyecek ve suyunu içecek sonrada bu iğrenç ötesi iftira ve karalamaları utanmadan Türkçeye çevireceksin, yazıklar olsun, hepsi benim gözümde vatan hainidir!

Türkiyeyi karalama gayretinde olan bu dizilerin ABD yapımı olması ayrıca son derece çelişkili ve hayret uyandırıcıdır çünkü bence ABD halen günümüzde bile bize insan hakları dersi verebilecek olan en uzak konundaki ülkelerden biridir.

Kızılderililerin kökünü kazıyarak tarihteki gerçek katliamların en kötülerinden birini gerçekleştirenler kendilerinden başkası değildir.

Herşey den önce Hollywood saçma sapa senaryoları bir kenara bırakıp artık bu konuda gerçekçi ve ayakları yere basan en azından bir dizi film çekmeye başlamalıdır, zamanı çoktan geldi ve geçti bile.

Uzun yıllardır zencileri köle olarak kullanan, onlara ikinci sınıf insan muamelesi yapan, hor gören, hiçe sayan yine bizzat kendileridir üstelik öyle söylendiği gibi mazide kalmış bir konu falanda değildir halen gündemdedir örneğin daha kısa süre önce yaşanmış olan 'George Floyd' olayını anımsayınız, "I Can't Breath!"

Dünyanın geri kalmış ülkelerinde bile idam cezası kaldırılmış iken bazı eyaletlerinde bu cezayı uygulayan yegane ülkelerden biri yine bizzat kendileridir.

Emperyalist bir dev olarak Orta Doğu'da yapmadıklarını bırakmamışlar sayısız acı ve ızdıraba neden olmuşlar adeta haydut bir devlet gibi talan etmedik altını üstüne getirmedik yer bırakmamışlardır.

Bu ülke midir dizileri aracılığıyla bizlere insan hakları dersi verecek olan?

10. Sezonunu tamamlamak üzere olan sözde "korku" dizisi 'American Horror Story'  tıpkı geçmiş sezonlarda olduğu gibi yine korkutmanın yanından bile geçememiş ve sınıfta kalmıştır.

İlk bölümleri banel,klişe ve sıkıcı bir vampir hikayesinden ibaret olan sezon son bölümlere doğru alel acele kurgulandığı belli olan saçma sapan bir Area 51 hikayesi ile ufoloji konusunu ve ufologları umutsuzca ve beceriksizce ti'ye almaya çalışarak bu dizide emeği geçen herkesi maalesef belki istemeden de olsa küçük düşürmüştür.

Artık gerçekliği ayyuka çıkmış olan UFO'lar ve uzaylıların varlığı ve gerçekliği mevzusu Pentagon ve NASA tarafından bile doğrulanmak zorunda kalmış ve özellikle son zamanlarda artık inkar edilemez bir boyut kazanmış iken böyle ciddi bir konuyu boyuna posuna bakmadan ti'ye almaya çalışmak son derece absürttür.

Kendilerinden bilgi ve donanım açısından fersah fersah ileride olan değerli ufolog, araştırmacı,yazar ve gazeteciler ile hiçbir derinlemesine araştırma yapma ihtiyacı bile duymadan, üstün körü kulaktan dolma bilgilerle kendi çaplarında alay etmeye çalışan bu zavallılar kendilerini komik ve acınası bir duruma sokmuşlardır.

Sırf rating'ler hatırına artık daha fazla zorlamayarak bu dizi serisini sonlandırmaları yerinde bir davranış olur.

Dizi'de Stanley Kubrick'ten de bahsedildi, bugünlerde rahmetlinin yarım kalmış 'Napolyon' filmini tamamlamak üzere bir proje üzerinde de çalışılıyor ancak ben özellikle onun bir başka önemli filmini yeniden hatırlatmak isterim.

"Eyes Wide Shut" Hollywood'un satanist karanlık yüzünü açığa vurma cesareti gösterebilen nadir filmlerden biridir.

Bildiğiniz gibi o meşhur sahnede kan kırmızısı halı üzerinde ritüel'i yöneten kişi etrafında büyük bir halka yani çember şeklinde dizilmiş fahişeler elbette bu satanistlerin astrolojik, masonik, kozmik ve mitolojik tanrısı olan Satürn'ü yani Kronos'u onurlandırmak amacıyla bunu yapmaktadırlar.

Bugün bu değerli yönetmen maalesef. aramızda değil ve sizler nedenini biliyorsunuz.

Amacı güldürmek ve eğlendirmek olan fakat gözlemlediğim kadarı ile daha çok düşük iq seviyeli insanları kendisine hedef kitle olarak belirlemiş olan 'SNL' vasat ve kalitesiz ayrıca sıklıkla yavan, banel, seviyesiz ve düzeysiz bel altı espirileri ile izlenmeyi gerçekten kesinlikle hak etmiyor.

Sözde "sol" demokratlara yakın durma gayretinde olduğundan politikacılara arada göndermeler yapmaya çalışsalar bile yeterince adil olamıyorlar ve genelde taraflı davranarak sadece cumhuriyetçi senatörlere yüklenirken sanki hepsi sütten çıkmış ak kaşıklarmış gibi tüm demokratları gözetmeye çalışıyorlar.

Programları 'Kardashians' kültürünü yani entellektüel boyutu ve seviyesi çok düşük olan ve işlerine öyle geldiği için mevcut sistemin insanlara zorla dayatmaya çalıştığı zeka ve düzey içermeyen popüler kültürü öne çıkarmaktan öteye gidemiyor.

Entellektüel birikimin adeta düşmanı gibiler, Elon Musk gibi yeni dünya düzeninin ileri gelen faşistlerini yapımlarına konuk ederek zaten açıkça durdukları yerli ve esas niyetlerini açıkça belli ediyorlar.

Ayrıca modern ülkemizi bilip bilmeden, cahilce,aslı astarı olmayan bir şekilde halen fes giyilen ve kapalı çarşaflarla dolaşılan gerici bir ülke konumunda gösterme gayretindeler.

Demiştim ya sistem bir bütündür.

Conan görece olarak biraz daha düzeyli ve konukları da kısmen biraz daha seçkin, elinden geleni yapmaya çalışıyor gibi ama sonuçta NBC'den söz ediyoruz ve elbette kendisi de,show'u da sonuçta sistemin acımasız çarkları arasına sıkışmış kalmış durumda olduğundan onunda elinden fazla bir şey gelmiyor, sisteme biat etmek zorundadır.

Biraz gitar çalıyor ve müzisyenlik yünü var,bir müzisyen olarak size şunu diyebilirim biz müzisyenler genellikle dünyanın en zararsız ve nazik insanlarıyız, bizlerden kimseye bir zarar gelmez çünkü bizler müzik denen derin evrenin içerisinde doğruyu ve yanlışı birbirinden oldukça iyi ayırabilme potansiyeline sahibiz.

Siyonist sermaye baskısı altında inim inim inleyen Hollywood yapımcı ve yönetmenleri belkide istedikleri halde diğer bir büyük haksızlık olan İsrail devletinin Filistin halkına ettikleri zulmü gündeme getirememektedirler.

Bu konuyu ele alan benim izleyebildiğim yegane iyi ve gerçekçi film "Limon Ağacı" filmidir ne kadar adaletsiz ve haksız bir durum.

Gaz odalarında ve fırınlarda acımasızca katledilen merhum zavallı museviler'in bir başka ideolojik satanist saptırma olan Nazi zulmünden (Sembolleri gamalı haç bile sola döndürülmüş şekilde saptırma idi) çektikleri büyük  çileleri, acı ve ızdırapları haklı olarak bolca gündeme getiren Hollywood bu konuda sessiz kalarak açıkça ikiyüzlü bir anlayış göstermektedir.

Peki sormak lazım Nazilere destek verenler kimler idi?

Aynı yüzde bir elit sermaye gurubu idi, aynı faşist global tarikat ve satanist yapı idi! 

değil mi?

Yoksa Almanya gibi ufak bir ülke elit sermaye desteği olmaksızın ABD ve Sovyetler gibi devlere nasıl kafa tutabilirdi ki?

"Operation Paper Clip" projesi ise utanmadan bu canilerin tonla mühendisini ABD'ye taşıyarak onlardan uzay projeleride ve NASA'da yararlanmaya çalışan aynı faşist zihniyetin eseridir.

'Wernher von Braun! başkan Kennedy tarafından bile hoşnut karşılandı, bu faşist Nazi ulusal ABD televizyonlarına bile kravat takarak çıkıp ABD ulusuna yönelik dolduruça getiren konuşmalar yaptı.

Zaten aslına bakarsanız "NASA" kelimesi bile "NAZİ" kelimesinden türemedir.

'The Last Duel' bizdeki kan davası hadiselerini anımsatan basit ve klişe senaryosu ve ayrıca sıkıcı ve ağır temposu ile bekleneni tam olarak veremeyen diğer bir film, Ridley Scott'a yakıştıramadım,doğrusu yazık olmuş.

Fakat aslına bakarsanız son zamanlardaki tüm sinema filmleri böyle buna 'Halloween Kills'de dahil belkide içerisinde bulunduğumuz korona süreci ile ilgilidir.

'Dune' ise fena bir film değildi, en azından eseri hakkıyla beyaz perdeye taşımayı kısmen başarabilmiş.

Hollywood tıpkı diğer "sadece insanlara istediğini ver" felsefesi ile yola çıkan tüm profosyonel sanat alanlarında olduğu gibi sinema sanatında aslında bolca potansiyelleri bulunduğu halde sinema salonları için bolca ucuz ve vasat korku filmleri, romantik komedi veya komedi filmleri,vs. üretmekten öteye geçememektedir ve bence içten içten bunun ezikliğini de yaşıyorlar.

Öyle yapmaya mecburlar çünkü insanlar gülüp eğlenmek veya sadece korkmak istiyorlar yada Bond filmleri izlemek istiyorlar, derinlemesine sinema sanatı pek ilgilerini çekmiyor.

Ve onlarda her sadece sanatından ekmek yiyen ve geçinmeye çalışan sözde sanatçı gibi kendilerinden sıkça ödün vererek insanlara sadece istediklerini verme gayretindeler.

Yani tam olarak özgür değiller bu vahim durum ise sanatlarını basit ve değersiz kılmaktadır.

İnsanlar istedikleri şekilde istedikleri hayat biçimini yaşamakta kesinlikle özgürdürler ve olmalıdırlar fakat başka kimseye veya kimselere zarar vermemek şartıyla, iste bu kırmızı çizgidir.
 
Doğal bulmamakla birlikte ben istediği cinsi kimliği kendisine seçen herkesi ayırım gözetmeksizin sever ve sayarım, hürmet ederim örneğin eğer varsayalım komşum böyle biri ise iyi komşuluk ilişkileri kurabilirim ve bu konuda son derece samimiyim; 

örneğin geçmişte bir gün onca başkası dururken yolda otostop yapan trans bireyleri arabam alarak gitmek istedikleri yere götüren bizzat benim,yolda bana saatlerdir otostop yaptıklarını ve hiç kimseyi durduramadıklarını söylemişlerdi ve doğrusu bende gerçekten buna üzülmüştüm.

Ben bir çok başka güncel kavram gibi gibi dışarıdan ithal edilmiş ve sözde 'sol' faşistlerin yapay olarak üreterek ana akım medya ve sosyal medya aracılığıyla zorla gündeme sokmaya çalıştıkları kavramlardan biri olarak 'homofobik' falan değilim ancak elbette şu da var.

Konuyu kimse amacından saptırarak başka bir boyuta taşımaya ve filmler ve diziler aracılığıyla zorla insanları dönüştürmeye çalışma hakkına sahip değildir.
.
Kimse inancını, yaşam biçimini ve düşüncesini zorla dayatmaya çalışamaz, ana akım medya ve popüler kültür ise benim gözümde bir çeşit zorlama aracıdır.

Ben eleştirilerimi düzeyli olarak kimseyi kırmadan ve incitmeden yapmayı tercih ederim.

Kimseye hakaret etmeden, bel altına vurmadan düzgün ve düzeyli bir şekilde yapmak bana yakışan olacaktır.

Çünkü dediğim gibi karma felsefesine inanıyorum ve sonuçta yakın yada uzak geleceğim de yada bir sonraki yaşamımda kendimi istemediğim zor bir duruma sürüklemek istemiyorum

Tanrı sevgidir fakat aslınsa bir noktada sevgiden bile korkmalı ve çekinmelisiniz çünkü karşılığı olmadığında er yada geç bir gün mutlaka nefret olarak size geri dönecektir.

Makale: St. Alien - 2021

No comments:

Post a Comment

Your comment is awaiting moderation.