St. Alien: Satanizm, Ters Çevirme ve Saptırma Felsefesi

12.10.2021
Dini kitaplarda da yer alan o meşhur hikayeyi bilirsiniz, ateşten yaratılmış olan şeytan insanoğlundan üstün olduğuna inanmaktadır bu nedenle insana hürmet etmeyi reddeder ve bunun üzerine cennetten kovulur.

Her ne kadar mitolojik yönü kuvvetli olsa da aslında bu hikayenin doğruluk payı vardır, bir bakımı gerçeği yansıtmaktadır, çok uzun zaman önce bu dünyaya düşen Lucifer yani Draco-Anunnaki elitleri insandan oldum olası haz etmediler, onu mümkün olduğunca köle gibi kullanmaya ve ondan yararlanmaya çalıştılar fakat giderek çoğalan insanoğlu artık sayısal olarak onların ihtiyaç duymadığı atıl bir seviyeye ulaştı.

Draco elitleri yani küresel tarikat, küresel sermeye özünde satanisttir, gerçek bir satanist'in ilk vazifesi ise insan nesline olabildiğince zarar vermektir.

Satanist felsefe pratiği özetle tersine çevirme üzerine kuruludur,her normal, iyi ve güzel olanı saptırarak baş aşağı döndürmek ve tersine çevirmek.

Aynı haç sembolünün baş aşağı şekilde ters haç halini alması gibidir veya pentagram sembolünün ters pentagram şeklini alması gibidir.

Güzel ve doğru olanı baş aşağı çevirerek kötü ve zararlı hale getirme felsefesi.

Örnekler üzerinden gidelim:

Benim doğanın koka-kolası dediğim doğal ve katkısız ayrıca aromasız maden suyunu ele alalım, maden suyu içinde yararlı minareller barındırır ve arada bir soğuk şekilde tüketilmesi gayet yararlıdır.

Bunu gördüler, maden suyunu incelediler ve tersine çevirdiler, koka 
kola, pepsi, gibi bol şekerli veya tatlandırıcılı sağlıksız ve son derece zararlı içeceklere dönüştürdüler üstelik görece olarak daha lezzetli olduklarından bağımlılık yapıyor ve daha çok satıyorlardı, fast-food restoranların vazgeçilmez menü tamamlayıcı içeceği haline geldiler;

bir dönem pide yanında ayran veren pideciler bile son zamanlarda getirisinin daha fazla olması nedeniyle menülerini pide + kola'ya çevirdiler bunu gözlemledim daha doğrusu buna itildiler,buna zorlandılar.

Felsefi anlamda misyon gerçekleşti yararlı maden suyu zararlı koka kola'ya dönüştürüldü yani ters çevrildi.

Hem çok fazla para kazanıyorlar ve hemde insana zarar veriyorlar.

Bir başka örnek, 

Amerikan yerlilerinin tüttürdüğü barış çubuğunun içeriğindeki tütün çok masum idi çünkü katkısız ve doğaldı ama yinede keyif veriyordu bunu gözlemlediler ve içerisine bin bir türlü toksik, zararlı kimyasal kattıkları sigaraları ürettiler, bağımlılık yapar, büyük zarar verir ve getirisi yüksektir.

Tam buğday ekmeğine ev yapımı incir veya ayva reçeli sürerek arada tüketebilirsiniz, pekmez veya katkısız saf bal da olabilir çayın yanında gayet hoş bir tamamlayıcı olabilir, arada evde kendiniz sıvı yağ ile cevizli,üzümlü,elmalı ve tarçınlı.vs. kek yaparsanız oda çok sağlıksız değildir zaman zaman olabilir hatta ev yapımı az yağlı börek bile olur.

Olması gereken budur elbette onuda saptırdılar ve ters çevirerek içerisinde ucuz palm yağı, mısır şurubu, katkılı boyalar,bol şeker ve her türlü zehir bulunan kapalı ambalaj kekleri,gofretleri,vs ürettiler, üstelik sürekli olarak merak uyandıran yeni ürünler çıkararak insanları ve özellikle çocukları sürekli tüketmeye özendirildiler yani bir anlamda insanların obsesif yönlerinden bile yararlanmaya çalıştılar, albenili ambalajları ile kendilerini bu  yeni ürünleri mutlaka denemek zorunda hisseden zavallı insanlardan söz ediyorum elbette.

Kalp ve damar hastalıkları, obezite ve kanser son 50 yıl içerisinde görülmemiş ölçüde patladı bu elbette bir tesadüf değil.


ABD gibi kapitalizmin beşiği sayılabilecek bir ülkede bile bu tür ürünler marka halinde yerleşik ve neredeyse hiç değişmiyor, örneğin Hershey's çikolata'sı1894''ten beri aynıdır veya m&m, mars veya snickers,vs.

Yani hiç olmaz ise yerleşik ve değişmeyen ürünler bizde ise bir ürün çıkıyor bir bakıyorsunuz bir süre sonra kayboluyor raflardan kalkıyor ve yerlerini başka bir takım yeni ürünler dolduruyor sonradan her halde tutmuyor olacaklar ki onlarda ortadan kalkıyor.

Zararlı gıda ürünler üreten büyük firmalar hiç olmaz ise bari bunu yapmasınlar, hırslarından vazgeçerek insan sağlığını daha fazla önemsesinler, daha az para kazansınlar sahip oldukları dünyevi para ve varlıklar onlara fazlasıyla yeter bundan vazgeçsinler o nedenle ürün çeşitlerini azaltsınlar sağlam tutulmuş marka ürünler üretsinler ve onları kalıcı kılsınlar, zırt pırt yeni ürün çıkarma şeklindeki pazarlama stratejisinden vazgeçsinler, palm yağı içermeyen katkısız ürün çeşitliliğini arttırsınlar.

Yani insan aklı ile alay etmesinler.

Ben bir markete girdiğim zaman büyük bölümü bu tür zararlı ve gereksiz gıdalardan oluşan raflarla karşılaşmak istemiyorum, zincir marketler bu tür ürünlere sınırlama getirmelidirler ve hatta bu devlet eliyle yürütülmeli ve kontrol edilmelidir.

Zehir saçan bu ürünlerin reklamları da ya sınırlanmalı veya tümüyle yasaklanmalıdır.

Okul kantinlerinde bu tür ürünler yerine meyve satılıyor olması güzel bir gelişmedir fakat yeterli değildir, meclisteki milletvekilleri aracılığıyla araya adam sokan ve torpil koyan iş adamları bu meseleler hukuki açıdan aşmanın bir yolunu da muhakkak buluyorlardır elbette veya bulacaklardır.

Kendinize haftalık bir program yaparak her gün ne yeyip içeceğinizin belli olması iyidir örneğin ben hafta içerisinde sadece sebze meyve ve taze balık tüketirim, cuma akşamları makarna veya mantı günümüzdür, bazen kıymalı bazen peynirli veya sebzeli,

cumartesi günleri kırmızı et ve pazar günleri tavuk veya hindi eti tüketirim hafta sonları sabah gerçek köy yumurtası ile halis kasap sucuk bile yerim her şeyi yiyebilirsiniz, yeter ki ölçülü olsun ve ayrıca doğal ve katkısız olsun fakat palm yağı içeren her şeyden uzak durmalısınız buna pastane ürünleri de dahildir canınız ne çekiyor ise evde sıvı yağ ile kendiniz yapınız.

Pazartesi sabahları ise benim gevrek günümdür, gevrek dediğimiz fırından alınmış taze İzmir simidi ve yanında üçgen peynir ve çay bence bir klasiktir, bu menünün yanına başka bir şeyde yakışmaz,haftada bir yenecek simitten'de size hiçbir zarar gelmez ayrıca susam yağı iyidir, faydalıdır. dünyanın en zararlı ve katkılı simidi bile dünyanın em masum kapalı ambalaj, marka katkılı gofreti veya kekinden daha az zararlıdır bundan emin olabilirsiniz.

Fakat ne yazık ki karşımızdaki sistem bir bütün, bunun içerisine ana akım medya da girer, sosyal medya rezaleti de girer, tv kanalları da girer, sağı da solu da girer, magazin programları ve sunucuları da girer, politikacıları da girer, sözde sanatçıları ve elitler de girer, tv dizileri ve filmleri de girer, iş adamları ve uluslararası veya hatta bazen milli şirketler de girer, para denen kavramın kendisi de girer, kripto para'da girer, borsa da girer, kravat'ta girer.

Siz ne kadar iyi niyetli olur iseniz olun ve hatta fakir'i koruyup kollamaya çalışın tv programınızın altındaki reklam koca bir hamburger veya pizza dilimini yutmaya çalışan bir çocuktan ibaret "Getir" reklamı bandı ise sonuç olarak çabalarınız anlamsızdır.

Sinovac türünden inaktif aşıları olunuz, olmalısınız ortada gerçekten bir hastalık var fakat kötü bir takım başka niyetlerle abartılıyor ve şişiriliyor ben 3 doz Sinovac aşısı oldum.

Ancak amacı açıkça toplumu dönüştürmek olan MRNA aşılarından asla olmayınız, çevrenizdekilerin de olmasına izin vermeyiniz, ana akım medya ve sözde "sol" 'un dolduruşlarına sakın gelmeyiniz.

Gittikçe o aşıları olmanız için toplumsak baskıyı arttıracaklar ve olmadık yöntemlere baş vuracaklar bugün itibarı ile Teksas eyaletinde aşı zorunluğu dahi kaldırıldı.

Medya bir bakarsınız her gün MRNA aşılarını ve onların mucitlerini över derken günlerden bir gün aynı medyada MRNA aşılarının koruyuculuğunun kısa sürdüğü (sadece bir kaç ay) ve yeterince koruyuculuğu olmadığı haber ile karşılaşırsınız.

Bir anlamda tükürdüğünü yalamak gibi bir şey.

Günü geldiğinde bu işin arkasında olan herkesten hesap sorulacaktır bundan şüpheniz olmasın.

%1 elit cinsel anlamda sapkındır ve herkesi kendileri gibi sapkın görmek isterler yani normal insanları zorla dönüştürmek isterler sözde "sol" bunu unutmasın ve iyi niyetli olarak ta olsa kendini bunlara kullandırtmasın!

Mümkünse pazar'a gidiniz ve alışverişiniz ağırlıklı bölümünü pazardan yapınız ben şahsen yoğurt ve et  gibi ürünleri Bim'den ve gerisini direk pazardan almayı tercih ediyorum, pırasa salatası, kan pancar,körpe ıspanak, taze balık, karnabahar, hünnap, nar, siyah üzüm ve incir nefis yeni mahsül kırma yeşil zeytinler ve halis sızma köy zeytinyağı,vs.

Bütün bu doğal güzellikler varken gidip de o zehir saçan ürünleri almanın mantıklı bir tarafı var mıdır gerçekten?

Benim hesaplarıma göre İzmir ilinde 2 kişinin aylık gıda masrafı Bim + Pazar şeklinde ele alınır ise tam tamına 2.000 Tl'dir ne sol'un nede sağ'ın aksi yöndeki tespitlerine itimat etmeyiniz 

yani bir kişinin mutfak masrafı aylık bin Tl. kadardır fakat gayet yeterli, çok sağlıklı ve doyurucu bir alışverişten söz ediyorum alışverişi hep kendim yaptığım için bizzat biliyorum ve kimse de bana masal anlatamaz bu oldukça objektif bir tespittir.

Fakat 2 kişilik ve kira vermeyip kendi evinde oturan bir ailenin bile sırf mutfak masrafı 2000 Tl. olur ise ev faturaları, giyim kuşam vs. düşünüldüğünde en düşük emekli veya memur maaşının bile 3.500 Tl.'den az olmaması gerekir.

Hele birde çocuk okutan 3-4 kişilik bir ailenin mutlaka en az 2 maaş girdisi olması gereklidir ki kıt kanaat geçine bilsinler.

Öte yandan yaşadığımız kriz açıkça global bazlı bir krizdir bu ülkeye özel değildir.

İstanbul gibi bir şehir söz konusu olduğunda ise bu fiyatlar neredeyse ikiye katlanır hele birde ev kira ise neredeyse 10 bin tl gibi bir gelir olmalı ki 2 kişi orada zar zor geçine bilsinler.

Ben gerçekleri dile getirdim.

Makale: St. Alien -2021

No comments:

Post a Comment

Your comment is awaiting moderation.