Ben Güneşim (Part 4)

Fairness And Equality:
Dear friends, consuption of primitive energy sources such as oil indutry, gasoline, nuclear power plants, etc. have to come to an end, that is enough.

As a global citizen ı would like to see %100 electric vehicles on the roads, and they also have to be low-budget, an avarage family for instance must be able to buy one of those cars easily without having much economical issues because they are generally so expensive at the present.

Governments, the deep state, military forces and the elite, you have to expose all of your top-secret, classified documents and information.

We the people want to take advantege of climate friendly, efficent and completely free alien energy sources such as zero point energy, anti gravity propulsion, warp drive systems, tesla coils, wireless and harmless electricity generators and much more.

We don't want to pay bills for energy no more, just stop it, cut it out, right here and right now!

End this sordid way of primitive civilisation that based on merely money, materialism and selfishness, save our children's future, stop denying policies, disclose the truth!

All states, all countries, need to be way more social, we dont want to see a few countries are wealthy and rich while most of them are in misery and poor, this is not fare.

We want justice and equality worldwide, we want wealth globally.

Milyonlar:
Milliyetçilik duyguları istismar edilerek kandırılmış net düşünemeyen yığınlar, milyonlar,

gazetede ne okursa ona inanan ve hiç düşünmeyen sorgulamayan, tahriklere kapılan insancıklar,

istediğini anında tu ka ka ilan eden, istediğine kolayca çamur at izi kalsın politikasıyla boyun eğdiren bir medya eşliğinde, önceden planlanmış, detaylı olarak yazılmış ve çizilmiş senaryolar, tiyatro sahneleri,

eline silah tutuşturularak manipule edilmiş, beyni yıkanmış, kandırılmış, özünde iyi niyetli, halk yararına hareket ettiğini sanan ve aslında ne yaptığını ve kime yada kimlere hizmet ettiğini tam olarak kestiremeyen, önünü göremeyen genç militanlar suikastçiler, (mesela ilk dünya savaşı için görünürdeki yani güya sebep Avusturya-Macaristan imparatorluğu arşidük'ü Ferdinand suikasti.)

Planlanmış şablonlar, hep aynı senaryolar, hep aynı oyunlar ve en önemlisi tıpatıp aynı oyunları her defasında yeniden yutan insancıklar, gerçekten hayret verici değil mi?

 1917'de Çarlık Rusyası'nın devrilmesi sonucu başa gelen bolşeviklerin ilk iş bu anlamsız ve kanlı emperyalist savaştan çekilmek olmuştur, yerden göğe haklıdırlar ,akıllıca davranmışlardır, tümüyle zarar verici anlamsız bir savaş yerine gerçekten işe yarar ve halkın ihtiyacı olan somut bir şeyler vadettiler en azından, toprak, ekmek ve barış.

 Maalesef Sovyet sosyalizmi Stalin gibi bir aptal faşist diktatör yüzünden başlardaki bu Lenin'ci ve olumlu imajını büyük ölçüde yitirmiş, tarihin tozlu sayfalarında silinip gitmiştir. 

Çanakkale'de Gelibolu'da bu emperyalist, sömürgeci iğrençlik boyunun ölçüsünü güzel biçimde almıştır.

Benim gibi dokuz sayısının gizemine ve Mu kıtasının varlığına inanan ( Türklerin Mu kökeni hakkında araştırma yaptırttığı bilinmektedir) çok değerli önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları gerekeni en güzel biçimde yapmışlardır.

Milletler, uygarlıklar bu siyonist kökenli bir avuç azınlık zenginin artık çok bilindik alışılageldik tuzaklarına düşmeyin,

bu oyunları artık bozun, kardeşi kardeşe kırdırma politikaları, etnik milliyetçiliği özendirerek halkları, kavimleri, milletleri birbirine düşürme ve böylece ülkeleri bölme politikaları,

din ve meshep çatışmalarını körükleme "Arap Lawrance" oyunları, hep aynı oyunlar,

artık biz bu filmi daha önce izledik deyin, bölücülük ve kışkırtma adına yani dinleri, ya meshepleri yada etnik milliyetçilik duygularını kullanırlar,

gerçekten istedikleri onların bağımsızlığı falan değil sadece sömürü düzeninin el değiştirerek kendilerine geçmesidir,

yoksa zerre kadar umurlarında değillerdir, özgürlük ve demokrasi havariliği yapmalarına sakın aldanmayın hepsi palavra!

Nasıl ki Arapları Osmanlıya karşı birleştirdiler, isyan çıkarttırdılar ve ayırdılar sonra da kendileri bizzat onların yeni efendileri oldular ise aynı dış politikaları bugünde katı bir tutumla sürdürdüklerinden emin olabilirsiniz

9/11 yalanı, Pearl harbor baskını,Lusitania'nın batırılışı, bunların hepsi aynı "false flag" operasyonları, yenileri mutlaka gelecektir ama bu sefer uyanın, uyansınlar ve uyanalım lütfen.

Prusya imparatorluğundan beri örneğin Napolyon ordularına karşı kaybettikleri savaşlarla onurları kırılan ve aynı biz Türkler gibi güçlü ordu militarist devlet yani "ordu-millet" anlayışı olan Almanlar'ı ele alalım, bu arada "ordu-millet" kavramı bana göre tümüyle faşist, ilkel ve gerici bir kavramdır, mesela hiç bir ordusu bile olmadan sadece doğru politikaları izleyerek başarılı olabilen İsviçre gibi ülkeler veya çok küçük bir orduyla bile ayakta kalabilen ve halen var olan ülkeler vardır,

neden ordu-millet yerine mühendis-millet, bilim insanı-millet, sanatçı millet, müzisyen-milet, vs. gibisinden kavramlar gündeme gelemiyor ki?

konuya dönelim Almanlar 1. dünya savaşını egemenliklerini pekiştirmek adına bir fırsat olarak görmüşlerdir,

tam anlamıyla bir mağlubiyet alıp almadıkları tartışmalıdır çünkü orduları düzenli olarak geri dönebilmiş ve halk tarafından coşku ve sempatiyle karşılanmıştır,

buna müsaade edilmemeliydi o nedenle bir bakımı bu iddialarında haklıdırlar elbete,

yenilginin nedenini orduda değil beceriksiz politikacılarında görmüşlerdir,

ağır kapitülasyonlar,yaptırımlar, ödenmesi mümkün olmayan borçlar, ordu sayısının yüzbinli rakamlara indirgenmesi, gözlerinin önünde tahrip edilerek ortadan kaldırılan savaş gemileri topları ve cephaneleri, böylesi militarist ordu anlayışı olan ve disipline inanan, Hegel'ci idealist felsefe çizgisindeki bir devlet için takdir edersiniz ki son derece onur kırıcıdır,

intikam arzusuyla yanıp tutuşmaları ve hırsla diş bileyerek ilk fırsatta toparlanmaları beklenen doğal sonuçlardır,

ilk dünya savaşı ikincisinin bariz nedenidir yani ikincisi birincisinin direk sonucudur aslında, 

Nazi partisi'nin ve Nasyonal sosyalizmin Germen milletleri tarafından büyük ilgi görmesinin nedenlerini taa 1700'lü yılların Prusya imparatorluğu dönemlerine kadar inerek uzak ve yakın geçmişlerinde aramak yerinde olur.

Britanya krallığına gelince, onların tuhaf bir durum var, evet Fransa, Almany,a bugünün ABD's,i vs. yani empeyalist devlet çok fakat Britanya krallığı bu konuda bir başka, onlar gibisi yok ve asla olmadı,

sömürgecilik ve emperyalizm konusunda kimse Britanya ile aşık atamaz,

sinsilik, içten pazarlık, fırsatçılık, kendini üstün görme, kendini beğenmişlik, ukelalık ve züppelik,

gizliden gizliye çaktırmadan Nazi Almanyası'nın açıkça ve doğrudan alt sınıf ırklar (sub-races) olarak betimlediği, kabul ettiği insanlara ve milletlere karşı yürüttüğü aşağılayıcı politikalarını tepki toplamadan ve itiraz görmeden uygulamayı bilen ve başarabilen bir imparatorluk,

Hintlileri, Çinlileri kendileriyle eşit görmüş değiller,  köle ticaretlerini yaparken Afrika zencilerini de kendilerine denk görmediler, hiç şüpheniz olmasın,

ve bugün bile gizliden gizliye bir üstünlük taslayarak özellikle orta doğu ve uzak doğu bölgelerinin insanlarını ikinci sınıf görmeye devam etmekteler,

bunu seziyorum, görüyorum, hissediyorum.

 İnsanlığın Atlantis veya Anunnaki (Veya her ikisi de) kökenli İngiliz kraliyet ailesi kraliçe ve soylularından ve ayrıca İlluminati kapsamındaki sözde dünya elitlerinden artık kurtulması gerekmektedir.

Kraliçe ve aile bir kenarda etliye sütlüye bulaşmıyormuş  ,artık asli yetkileri ellerinden alınmış ve sadece sembolik, göstermelik bir monarşi hüküm sürüyormuş havası yaratmaya çalıştılar ve çalışıyorlar,

ancak gerçek öyle değil, kraliyet otoritesi tüm gücüyle gizliden gizliye ,alttan alta devam ediyor,

yüzyıl öncesi, daha önceleri ve bugünkü inanış ve düşünceleri arasında hiçbir fark yok,

aynı inançlar, aynı, anlayış, aynı yaklaşımlar ve malum emperyalist ve aşırı çıkarcı dış politika çizgisi.

 Ufak bir ada devleti olan Britanya imparatorluğunun nasıl olup ta coğrafi anlamda bu denli geniş sınırları olan yayılmacı bir sömürge politikası izleyebildiği, bu kadar geniş topraklarda kontrolü nasıl sağlayabildiği ,sayısı sınırlı ve hatta oldukça az az emir-komuta kademesi, girişimci ve yönetici insanla büyük kitleler üzerinde nasıl hakimiyet kurabildiği ve çıkan isyanları nasıl bastırabildiği ayrı bir tartışma konusudur.

Bu kadar belanın ufacık bir ülkeden çıkabilmesi bir bakımı mucizevidir, yiğidi öldür hakkını ver.

 ABD'de İngiliz ağır vergileri altında ezilen kolonileriyle aynı emperyalizm canavarına uzun süren bir bağımsızlık mücadelesi vermiş ve sonunda zoru başarmıştır.

Yeni dünya kurulmuştur kurulmasına ancak ne yazık ki yaşananları çabuk unutarak iki yüzyıl kadar sonra gelişen sanayileri ile birlikte onlar da benzer emperyalist emeller peşinde koşmaya başlamışlar ve günümüzde orta doğunun ve kaynaklarının tartışmasız yeni efendileri haline gelmişlerdir.

Özellikle oldukça uzun bir süre tahtta kalan İlluminati kraliçesi Victoria döneminde bu kendini beğenmişlik ve sömürücülük ayyuka çıkmıştır,

sınırları iyice genişleyen imparatorlukları "üzerinde güneş batmayan ülke" ünvanını almıştır, diğer imparatorlukların varisleriyle yapılan anlaşmaları ve iğrenç çıkar evlilikleri sonucu ortaya çıkan bir nevi yeni dünya düzeni,

yani tek devlet, tek millet arayışları, örneğin torunu Britanya milletler topluluğu kralı 5. George ile Rus çarı 2. Nicholas kuzendirler onların gözlerine bakın, elbette her ikiside mavi gözlüdürler ve elbette kan grupları da eminim RH negatif idi.

işte Atlantis kökenli yönetici sınıf karşınızda, tipik ve iyi bir örnek, işte Anunnaki torunları ve karşılarında bu durumdan hazetmeyen ve ipleri eline almak isteyen Germen milletleri ve buyrun size yakın tarihin kısa özeti.

Örneğin İkinci dünya savaşının son yıllarında (1944-45) gaz odalarında ablasıyla birlikte boğularak katledilen ve sonra zayıf bedeni fırınlarda yakılan masum bir çocuğun kederli ruhunun bir ahı var ise eğer bu dönüp dolaşıp sorumlu olan tüm sapıkları sizce bulmaz mı?

Sadece bu akıl almaz vahşetten direkt sorumlu olanları değil ayrıca onları besleyenleri ve onları besleyenlerin soylarını ve soplarını çünkü servetlerini hake tmiyorlar.

Gaz odasına doğru yürüyen o çocuğun son anlarında deneyimlediği panik,korku ve endişe bu siyah beyaz dünyanın bir gerçeği ise eğer ki inanılmaz şekilde gerçeğidir, yani gerçekten yaşanmıştır o halde bu korkunç gerçeğin zifiri karanlığının laneti dönüp dolaşıp bu tahammülü güç haksız,adaletsiz ve ters siyah beyaz dünyanın üzerine çökecektir.

Er yada geç.

Yoksa toptan insanlık mı?

Sizce hangisi?

Suçlu kim?

 Bu zavallı kadın sırf yenilen tarafın ve Nazi Almanyas'ının bir vatandaşı olduğu için dahamı değersizdir insanlığın katında?

Belkide Nazilere' başından beri destek vermedi, olan bitenleri hiç mi hiç onaylamadı, ideallerine inanmadı ve desteklemedi,

bu durumda yinede önemsiz midir?

Ve eğer tecavüze uğradı ise tecavüze uğramayı hak etmişmidir gerçekten?

 Peki kazanan taraf Naziler olmuş olsaydı o zamanı ne olacaktı?

Halen bunları hak etmiş bir değersiz varlık konumunda mı değerlendiriliyor olacaktı insanlık ve hümanizm açısından?

 Bir yanlış başka bir yanlış ile düzeltilebilir mi?

İşlenmiş bir suç başka bir işlenen suçun haklı gerekçesi olabilir nmi?

Evrensel değerler, normlar açısından iki yanlış bir doğru eder mi?

 Suçlu kana susamış, doymak bilmeyen ve sürekli kurban isteyen yıldızlar mı, pagan tanrı ve tanrıçaları mı?

Yoksa tek başına kötü niyet mi?

İnsanın içindeki kötü niyet yani şeytan mı?

Yürütülen yanlış politakalar mı?

Hangisi?

 Düzen, düzen mi?

"Düzen bozuk lafı" gerçekten yeterli, yeterince açıklayıcı bir cevap olacakmı dır?

Sosyo politik nedenlerle, siyaset dili ile, ekonomi politik idealleri ile evrensel sorular gerçekten yeterince iyi cevaplanabilirlermi?

 Her çocuk gerçekten masum mu doğar? İnsanı bozan ekonomik koşullar, adaletsiz düzen sosyal şartlar ve çevresi midir sadece?

Peki daha çok küçük yaşta suç işleyen, elini kana bulayan çocukların durumunu nasıl açıklayacaksın?

 Şeytanlaşmış ve kötü niyetli yetim çocukların baş rolde oynadığı o Hollwood tarzı korku filmlerinden birini bile izlemedin mi?

 Sadece açlık, sefalet, ezilme, sömürülme, kullanılma, adaletsizlikler, haksızlıklar mıdır her şeyin nedeni?

 Bence bir daha düşün.

Verdun cephesinde boylu boyunca adeta sonsuza uzanan ölüm siperlerinin kucağında ıslak ve yapış yapış çamurların içinde debelenen, bir batıp bir çıkan zavallı bir asker son mektubu olduğunu hissederek ve bilerek çok sevdiği eşine mektup yazdığında içinde kopan fırtınalar,

korku ve dehşetle karışmış o ızdırap, o acı, ve mektup kağıdına damlayan ,akıttığı o gözyaşlarının evrende aldığı bir yer var mıdır?

O yerin suçlusu kim?

 Sarıkamış'ta titrerken çaresizce ve acılar içinde donarak can veren bir Osmanlı askerinin katili sadece o dondurucu soğuk, kar ve fırtına mıdır?

 Evet savaşın dehşetinin ve yaşanan ızdırapların büyüklüğü karşısında çok önemsiz, ve değersiz bir ayrıntı gibi durmaktadır,

ama siz bunu birde o askere sorun, ölmek mi daha ağır gelmiştir ona yoksa o mektubu yazarken yaşadığı, hissettiği duygu durumumu.

 Toplama kamplarında aç ve susuzluğa yenilip anne kucağında can veren bir deri bir kemik kalmış zavallı bir musevi çocuk ,onun gerçek katili, katilleri aslında sadece Naziler midir gerçekten?

 Polonya topraklarında Sovyet idam mangaları kurşunlarıyla idam edilen çarlık Rusya yanlısı binlerce zavallı insan karanlık ve derin toprak çukurların içinde kaybolurken suçlu sadece elitler, burjuvazi ve emperyalizm midir?

 Sonu gelmeyen faşist Nazi katliamlarına hedef olan milyonlar yok yere umutsuzca azrail'e yem olurken sadece kendini beğenmişliğin, cüretkarlığın, hırsın, aç gözlülüğün intikam duygusunun, kırılan onurun, gururun ve ırkçı faşizmin kurbanımı olmuşlardır,

 Zavallı kurbanlar sadece elitlerin yeni dünya düzeni emellerinin ve gökte ışıldayan tersi dönmüş negatif pozisyondaki yıldızların kurbanları mıdırlar?

 Kendini kısırlaştırmak için başvuruda bulunan Hermann Goering'in bir torunu bunu yapmakta haklımı dır?

Suçlu genetik midir?

Nesilden nesil e aktarılan genetik hafızalarımız şeytanca planlar içinde olabilirlermi?

Halk tabiriyle "kanı bozuk" lafı gerçeklikten pay taşımakta mıdır?

 Doğrusu bu sorulara verilecek iyi bir cevabım henüz yok, evet halen yok.

Evet, uluslararası bankerler'le, tefecilerle uğraşmaya kalkan yanlızca iki ABD başkanı var, biri Abraham Lincoln ve diğeri değerli lider J.F. Kennedy,

ikisininde ortak kaderini biliyorsunuz, suikast sonucu ölüm,

ayrıca Kennedy suikasti ile ilgili olarak mafya, ve Küba'ya yumuşak davranması sonucu ordunun komuta kademesinin, generallerin hışmına uğradığı yolunda teorilerde mevcuttur,

hatta gizli ufo dosyalarını,"Operation Paperclip" ve Nazi mühendisliğini altında yatan dünya dışı yardım gerçeğini halka açmak ve tüm gerçekleri tüm çıplaklığıyla anlatmak gibi bir girişimde bulunabileceği kuşkusuyla öldürüldüğünü söyleyenler olsa da işin ucunda Illuminati, derin devlet ,MK ULTRA yani bilinç ve beyin kontrol ve manipülesi gibi bir çok karmaşık ve karanlık noktanın olduğundan hiçbir şüphem yok.

 Aklıma gelmişken, aynı bugünün kapitalist şirketlerinde ve devletin yönetim kademelerinde sıkça görülen yöneticilerin ve personelin birbirinin kuyularını kazma ve birbirinin arkasından iş çevirme alışkanlığı 3. Reich Hitler Almanya'sı kodomanları arasında elbette yoğundu,

 Hitler'e kim daha yakın kim daha yalaka,daha çok seviliyor çekişmesi, yani Hitler'e en yakın isimlerden biri olan Nazi idol'ü Reinhard Heydrich üstü açık havalı Mersedes arabasıyla ciddi tehditlere aldırış etmeden seyahat ederken suikasta uğramış ve kaldırıldığı hastahanede olumlu bir tedavi süreci sonucu her şey yolunda ve iyileşir gibi gözükürken hatta yatağında oturur vaziyette yemek bile yiyebiliyor iken ansızın beklenmedik biçimde komaya girerek ölmüştü.

 Heinrich Himmler'i orada kapı ardında alçak sesle doktorlarla konuşurken tesadüfen kulak misafir'i olarak duyan bir hemşire "o hala yaşıyor mu?" dediğini işittiğini iddia etmiştir,

 yani hep Hitler'e en yakın adam olarak durmak isteyen Himmler onu öldürtmüş olabilirdi,

ne iğrençlik, ne aç gözlülük ve hırs ama benim asıl değinmek istediğim konu bu değil, Heydrich'in üstü açık arabayla uğradığı suikast meselesinden çok daha meşhur bir başka üstü açık arabayla gerçekleşmiş suikast olayı biliyoruz, 20 yıl kadar sonra yaşanmış olan Kennedy suikastinden söz ediyorum,

 iki olay arasındaki benzerlik bence oldukça dikkat çekicidir, ve Kennedy suikastını gerçekleştiren gizli güçlerin Heydrich suikastından esinlendikleri bence açıktır,

 evet esinlendiler çünkü o olayı iyi biliyorlardı, çünkü kendileri de Heydrich gibi nazidir,

aynı faşistt ideallere ve emellere sahiplerdir, Kennedy'in o ünlü konuşmasında söz ettiği "secret societies" yani gizli cemiyetlerdir bunlar.

11600 BC
 Very likely "the ancient gods "are not aliens from outer space but human beings in flesh and blood just like you and me.

Apperantly they're from an earthly lost advanced hi-tech civilisation such as the sunken city of ancient Atlantis,

Supposedly the ancient island did sink into the atlantic ocean around 11600 BC and today a large portion of the original land still stands under the ice of the continent of Antarctica.

More likely Ancient Aliens and Anunnaki theories are false.

Hipefiz Bezi
 Evet anladığım kadarıyla aynı antik Atlantisliler gibi onların soyundan gelen bugünkü sözde elitler'de hipefiz bezleri ve üçüncü gözleri aracılığıyla başka beyinler üzerinde konrol, manipülasyon ve hakimiyet yetilerine sahipler,

elbette ayrıca 6. hisleri, sezgisel kapasiteleri yüksek,daha önce bahsettim, bunlar okült gibi görünen oysa son derece doğal ve gelecekte her bireyde zaten bulunabilecek olan yeteneklerdir fakat bu türe özel olarak evrim sürecinin erken aşamasında bahşedilmiştir.

 Anunnaki teorisini ve daha önce yazdıklarımı Atlantis teorisine uyarlayın bir önemli fark ile Atlantisliler sizin benim gibi etten kemikten normal insandılar,

evet belki kökleri, uzak ataları dünya dışıdır, Aldebaranlıdır yada Sirius, Orion veya raco'dur hatta daha kuvvetli bir ihtimal Marslıdırlar,( Marstaki,yüz piramitler vs.) veya Venüslü, olabilir, bilemem ama onların dna's normal insandı,

ağırlıklı olarak sarışın, mavi gözlü Rh negtaif kan grubuyla ve belki firavun Akhenaton ve eşi Neferttiti gibi uzatılmış oval kafa yapılarıyla, evet o firavun çift kesinlikle antik Atlantis kökenliydi ataları gibi yıldızlara Orion'a Sirius'a ve güneşe tapmak istediler,

çünkü güneş imparatorluğunun çocuklarıydılar, güneş Aslan ile simgelenir kadim dünyalarda, (lion), ve Güneş aslan burcunun, Büyük iskender'in zodiak yıldızıdır.

Yeşil göz'e gelince o melezdir, irisin ön tabakalarında bulunan kahverengi pigmentin maviye dominant etkisi sonucu oluşur, yani bazı yeşil gözlü insanlarında dna'sında Atlantis dna'sı kısmen mevcuttur ancak mavi gözlü olanlar kadar saf değil.

 Bask bölgesi insanlarının Atlantisin kıtasının yavaşça battığını fark eden veya batacağını öngören göç dalgalarından önemli bir damarı oluşturduğu söylenmektedir.

Günümüzde yapay yoldan lazer teknolojisi ile gözün kahverengi ince pigment tabakası 20 saniyelik kısa bir operasyon ile bozularak vücudun dokuyu doğal olarak soyması sağlanabilmektedir ve aslında her kahverengi gözün altında gizlenen mavi göz ortaya çıkar,

fakat Atlantisliler'de bu öndeki kahverengi ince pigment tabakası doğal olarak bulunmuyordu.

Tüm dünya nüfusunun sadece %10'u RH negatif kan gurubuna ve sadece %17'si mavi gözlere sahiptir,

Atlantis faciasından kurtulabilen insan sayısının fazla olmadığı açıkça anlaşılmaktadır.

 Son yaşanana buzul çağının sonu ile birlikte Batık Atlantik Okyanusu kıtasının büyük bölümü bugünkü Antartika nın buzulları altına binlerce yıl içinde yavaşça kaydı ve bazı kopan parçaları bugünkü ABD'nin doğu yakası ile birleştiler,

mesela güney ve kuzey Carolina,

yani ben bir zamanlar kadim Atlantis topraklarına ayak basmış ve üzerinde yürümüş olabilirim.

 Belkide Atlantis bugünkü Antartika kıtasıdır,

doğa ve bitki örtüsü konumu gereği buzul çağının etkisinden kaçamamış ve kar ve buzla kaplanmıştır kadim medeniyet

yada ABD'nin bizzat kendisidir, büyük bir felaket sonrası buzul çağının yaşama elverişsiz koşullarında kaçan Atlantisliler bugünkü Mezopotamya ve Mısır (kemet) bölgesine göç etmek zorunda kalmışlar ve orada sıfırdan başlayarak yeni bir uygarlığın temellerini atmışlardır,

orada karşılaştıkları ilkel yerli kabilelere kendi medeniyetlerini tanıttılar,

onlara astronomiyi, astrolojiyi, yıldızları, mühendisliği, taştan görkemli yapıtlar oluşturabilmenin yollarını ,madenciliği, kısacası daha modern biçimde yaşayabilmeyi öğrettiler ve bugünlere gelmelerini sağladılar ve elbette bu arada tanrılar gibi karşılandılar, o şekilde muamele gördüler, onlardan korkuldu, bazen yıldızlarla özdeşleştirildiler.

Önce paganist kültürler ve ardından bugünkü semavi dinlerin temelleri oluştu, diğer yandan Asya Türk kökenli kızılderililer'de tam tersi istikamette Bering boğazından karşı yakaya Amerika'ya doğru göç etmiş olabilirler.

 Belkide Amerika'nın keşvinden çok önce Vikingler tesadüfen (rastlantı değil ezoterik bir bilinçli kader de olabilir) farkında olmadan uzak atalarının kadim topraklarına yeniden varmışlardır.

 Ve belkide masonlar, ABD'nin kurucu babaları ,ABD'yi kurarken üstelik hemde eski Atlantis uygarlığını bizzat yaşadığı topraklarda yeniden diriltmek istemiş olabilirler,

evet bütün bunlar mümkün.

 Büyük ihtimalle tüm inisiye peygamberler ve soyları Atlantis'li idi, biri hariç, İsa.

 Büyük ihtimalle Atlantik okyanusundaki Atlantis adası battı ve dediğim gibi bazı kara parçaları bugünün doğu Amerika'sı ile birleşti ve en büyük parça Antartika'nın altına kaydı, tekrar düşündüm ve bu daha büyük bir ihtimal gibi görünüyor,

üstelik Edgar Casey'in duru görü okumaları ile tamamen örtüşüyor.

 Evet Atlantisliler yıldızlara taptılar, daha doğrusu plazma enerjisine, vril enerjisine, en değerli,üstelik doğada en en bol bulunan ,tamamen bedava, ücretsiz en mükemmel enerji formuna,

ve bugünkü soydaşları onların en kutsalını sömürü düzeni adına insanlıktan gizliyor, bir anlamda ateşi kaçırıyor ve fosile dayalı ilkel petrol ve türevi enerji biçimlerinin umarsızca kullanıma sunulmalarına utanmaksızın, ahlaksızca göz yumabiliyorlar.

Ancak tanrılardan ateşi çalan ve bu yüzden Zeus tarafından cezalandırılarak Kafkas dağında zincire vurulup işkence gören Prometheus misali bir gün insanlık adına biri yada birileri er yada  geç tanrılardan en mükemmel olan yani ateşe eş değer bu temiz ve ücretsiz doğal enerjiyi çalacaktır.

Ve böylece karanlık çağ biterken aydınlık, ışık dolu bir altın çağ başlayabilecektir.

Peki Atlantis'e karşıt ve onu koloni olarak barındıran bir "Mu" bir Lemuria yani ikinci bir uygarlık var mıydı?

Aralarında bir nükleer savaş oldu mu?

Evet buda bir ihtimal ama buzul çağı koşulları ve Nuh tufanı bir nükleer savaş felaketinden daha büyük olasılık gibi duruyor.

 Ve zümrüt ,evet o yeşil maden Atlantis'te bolca bulunuyordu, bunu hissediyorum.

Çok çeşitli alanlarda süsleme malzemesiydi, mavi ve yeşil tonların birbirine karıştığı, üzerinde güneşin ışıldadığı bir cennet gibi.

Evet, ulu önder Atatürk gibi, Nikola Tesla gibi değerli insanların soy köklerini Atlantis ve Mu'da aramak yerinde olur.

 Benim ve eski eşimin kan gruplarımız A RH + olmasına rağmen kızım Derin'in A RH negatif olması Iraklı yani mezepotamyalı, Rodos'lu ve Girit'li atalarımın soylarının Anunnaki,kadim Atlantis veya Mu'ya dayanıyor olabilecekleri yönündeki şüphelerimi kuvvetlendirir niteliktedir.

Özellikle baba tarafımın dedemin ilk eşiyle olan ilişkisinden kaynaklı akrabalarında bana hep ilginç gelen bir yan zaten çocukluğumdan bu yana sezmişimdir fakat sadece en azından ileri yaşlarında Antalyalı olduğunu bildiğim o kadının atalarının veya soyunun ne olduğunu henüz bilmiyorum.

Üstelik bahsettiğim bu yarı üvey akraba tarafı ile eski eşim'de akraba bu nasıl bir tesadüftür ki?

Son derece tuhaf değil midir, onunla evlenmiş olmam, sanki bir çeşit alın yazısı, bir çeşit kader gibi durmamakta mıdır?

Gerçekten çok yanlış bir evlilikti, birbirimizden çok farklıydık ama bazen işe metafizik karışıyor gibi, kızım Derin'in doğması gerekiyordu belkide, neyse ki şimdiki değerli eşim Zeynep karşıma çıktı, şanslıyım ve beni anlayan, beni gerçekten seven çok değerli bir insanla beraberlik şansını yakalamış oldum, buda elbette bir tesadüf olamaz.

Veya ruhsal tekamül anlamında Mu'lu veya Atlantisli'yimdir, belki her ikisi de.

 Mu ile ilgili olarak ekleyebileceğim Atatürk'ün Meksika başkonsolosluğuna maya'ların tarihi köklerinin ve batık Mu kadim kıtası nın olası Türk köklerine dair yaptırdığı araştırmadır.

Bu araştırma sonucunda batık Mu'nun köken dilinin öz Türkçe'nin en eski hali olabileceği ve Uygur ve orta Asya Türklerinin ayrıca kızıl derililerin köklerinin Mu kıtası olabileceğidir,

ve hatta aslında Sümerler dahil yeryüzünde mevcut türm ırk ve kavimlerin dahi köklerinin Türk olması ihtimali belirmiştir,

bu sonuca göre tüm kadim dillerin kökeninde de öz Türkçe yatıyor olabilir, kadim Mu'nun ilk orjinal isminin öz Türkçe olduğu ve "Ulumil" yani Ulu-M-İl veya" Ulumuil" yani Ulu-Mu-İl olabileceği yani yüce Mu İli, yüce Mu imparatorluğu, Ana Toprak ,Ana Vatan anlamına geldiği söylenmektedir,

Mu'nun bir anlamı'da öz vatan, ana vatan veya Ana toprak, ilk Vatan, merkez şeklindedir.

Güneş imparatorluğu, güneş şehri, kadim güneş kültü, The cult of the sun. Mu=Lemuria, lemuria, Madagaskar'ın şirin Lemurlarının ve artık var olmayan soyu tükenmiş bir çok başka ilginç canlının dolaştığı o topraklar.

 Eğer durum böle ise The lost religion (of Mu) adlı bestem yani Mu'nun kayıp din'i anlamı taşıyan bestem doğru sezgilerim sonucu ortaya çıkmıştır.

Belkide kökleri dünya dışında mesela Aldebaran'da olan bir kadim Mu halkı söz konusudur buna "Aldebaran-Mu" tezi diyelim.

 Belkide Atlantis sandığımız Mu'dur ,belkide Atlantis hiç var olmamış ama Mu olmuştur veya tersi,

yada belkide Atlantis ve Mu belkide aynı topraklarda birbirini takip eden birbirinin devamı niteliğindeki uygarlıklardır ,yani aynı Sümer ve Babil uygarlıkları gibi,

hangisi doğru bilmiyorum ama kesin olarak bildiğim şudur: 

 Uzak geçmişte en az bizim kadar hatta büyük ihtimalle bizim şu andaki uygarlık seviyemizden çok daha ileri benzer bir gelişmiş bir homo sapien sapien cinsi temelli bir kadim uygarlık vardı,

yaşadılar, gelişim evrelerini tamamladılar ve sonunda yok oldular

ama küçük azınlıklar şeklinde göç edebilmeyi ve yayılmayı başardılar, yani evrimsel gelişimin sanal sayaç counter'ı bir kez daha sıfırlandı ve yeniden dönmeye başladı

hatta belkide onlardan bile çok önce bir başka benzer gelişmiş uygarlık ve ondan öncede bir başkası var olmuştu.

Kısacası kadim uygarlıklar bu gezegende çok önceleri hep doğdular, yükseldiler, gelişimlerinin doruğuna vardılar ve olması gerektiği gibi ortadan kayboldular,

kaderin çemberi her seferinde yeniden tamamlandı aynı bizim uygarlığımızın da elbette er yada geç bir gün karşılaşacağı kaçınılmaz son misali.

 Elbette Mu'dan çıkma olduğu çok muhtemel diğer bir kavim Moğollar dır,

benim soyadım Çağatay,1934'deki soyadı kanunuyla birlikte dedem bu soy adını tercih ederken büyük ihtimalle atalarımızın orta asya'da Ceyhun ve Seyhun nehirleri arasında bulunan yani Özbekistan ve Kazakistan sınırlarına komşu Maveraünnehir bölgesinde 100 yıl kadar varlığını sürdürebilmiş Çağatay Hanlığı soyuna dayandığını biliyordu.

 Çağatay hanlığını 13. yüzyılın başlarında Moğol hükümdarı Cengiz han'ın eşi Börte'den olma ikinci oğlu Çağatay han kurmuştu.

Cengiz kanunlarını iyi bilirdi ve usta bir tatbikçi idi

Şu resme bakın ne kadar da çok benziyoruz, çekik gözler, burun ve çene yapısı.


 Besbellidir ki Bizler Cengiz han'ın torunlarıyız, atalarım ile gurur duyuyorum çünkü Cengiz han ve Moğollar toprakları birleşik ve bir bütün şekilde tarihin gelmiş geçmiş en büyük imparatorluğunu kurmuştur,

sömürgecilik anlayışıyla yayılmış toprakları dağınık ve parçalı şekilde olan Britanya imparatorluğu nüfus yoğunluğu bakımından Moğol imparatorluğuna nazaran biraz daha fazla olduğundan bazı kaynaklarca ilk sırada Britanya imparatorluğunu ilk ve Moğol imparatorluğu ikinci sırada gösterilmektedir,

fakat aslen toprakları bitişik ve yüz ölçümü bakımından daha büyük olan ve sömürgecilik anlayışına dayanmayan gerçek bir imparatorluk görünümündeki Moğol imparatorluğu elbette birinci sırada gösterilmelidir.


 Son derece savaşçı ve mert insanlardı ve et obur'dular , aynı benim gibi:)

hayvancılıkla uğraşırlar ve eti çok tüketirlerdi ancak ne yazık ki fazla acımasız ve katı insanlardı, var oldukları dönem boyunca dünya toplam nüfusunun hemen hemen %11'ini resmen kılıçtan geçirerek katlettikleri bile söylenir,

zamanın ruhu diyerek böylesi bir açıklama ile durumu yumuşatabiliriz, ancak ben merhamet duygularımla övünüyorum ,çok merhametli biriyim, duygusal anlamda bu yönümün onlardan gelmedi son derece açık ve kesin,

sanırım anne tarafından aldığım bir. özellik.

 Çağatay hanlığı Moğol imparatorluğu sınırları içinde bir devlet olmasına rağmen Çağatay han'ın ölümünden sora Moğol imparatorluğuna karşı cephe alarak tuhaf şekilde savaşmaya başlamıştır,

herhalde bunun esas nedeni sonraları Türkleşmiş olmasıdır.

 Bazı tarihçilerin iddia ettikleri üzere Moğolların Türk olduğu tezi bana pek doğru gözükmemektedir,

her iki ırkın ortak yönleri ve benzer kültürleri elbette çoktur nede olsa dip dibe komşu yaşamış ve savaşlarla, kız alıp vermeyle sürüp giden ortak bir tarihleri oluşmuştur ancak diller fazla benzememektedir,

Moğol dili tamamen farklıdır, üstelik Moğollar aynı uzak doğulular gibi sarı ırktandır,

Cengiz han ,Çağatay han ve Moğollar İslam dinine başından beri hep mesafeli durmuşlar ve benimsememişlerdir, bu diğer bir önemli farktır, halen bugünde Moğolistan'ın resmi dini diğer Türk devletlerinin genelinde olduğu üzere İslamiyet değildir,

daha doğrusu o devletin resmi bir dini bile yoktur, ağırlıklı olarak şamanizm, budizm öğretileri yaygındır, zaten Tibet'le komşudur.

Hristiyanlık inancı Moğollar da kısmen mevcuttur, kendisine İslam dinini benimsetme amacıyla gelen ve teklifte bulunan kişileri Cengiz han çadırında kabul etmiş ve aralarında geçen kısa kısa bir diyalog sonrasında gelenleri geri çevirerek kibarca bu teklifi reddetmiştir, ve hatta birazda gülerek alaya almıştır.

 Çağatay han'da benzer şekilde islami usüllerle hayvan kesmeyi ve gusul abdesti almayı yasaklamıştır,

bazı tarihi kaynaklar Çağatay hanlığının Türkleştiğini iddia etmektedir, doğru olsa bile bu Çağatay han zamanında olmamıştır olsa olsa onun 1241'deki ölümünden taa 85 yıl sonra üstelik Çağatay'ın soyundan değil bir başka Han olan Barak han'ın soyundan gelen Alaeddin'in 1326'da başa gelmesiyle gerçekleşmiş bir hadisedir ancak tüm Çağatay hanlığı toptan İslam'ı benimsememiştir,

özellikle ülkenin doğu tarafında bulunan ve Çağatay soyundan gelenler kavimler Cengiz kanunlarına bağlı kalmakta sonuna kadar diretmişlerdir,

kız alıp vermeler sonucu daha çok Türkleşen bu Moğol devletinde en sonunda artık yıkılmasına yakın Türk tarafı giderek üstünlük kazanmış ve öz niteliklerini yani Moğolluk ve Çağatay'lık özelliklerini bir anlamda yitiren bu devlet Özbek, Kırgız ve Kazak Türklerinin arasına karışarak tarihten silinip gitmiştir.

 Benimde çocukluğumdan bu yana İslam dinini bir türlü benimseyememiş ve pozitif yoğunlukta duygular istesem bile besleyememiş ve sonuçta mesafeli durmuş olmamın derinlerde yatan kök nedeni Moğollar Çağatay hanlığı ve genetik hafızam olabilir.

 Daha önce söz etmiştim ,aynı bir çeşit reenkarnasyon misalidir,

nesilden nesile aktarılan genetiğime kodlanmış çeşitli duygu yoğunluklarından ibaret genetik bilgiler yani mesela atalarımın yaşadıkları ve hissettikleri şiddetli korku anları ve bu korkuların sebepleri,

hüzün, neşe ve günlük yaşamlarında vuku bulan çeşitli olaylara verilen tepkiler şeklinde ceryan eden olaylar silsilesinin genetik izleri.

Örneğin bir uzak atam savaşta göğsüne şiddetli bir kılıç darbesi yediyse bilmeden bu sebebe bağlı olarak göğüs bölgemde bir hassasiyet hissedebilirim,

bu genetik hafızada yer etmiş, depolanmış ve nesilden nesile aktarılarak bana kadar ulaşmıştır,

aynı şekilde uzak atamın İslam dinine karşı beslediği olumsuz, negatif hisler genetik miras yoluyla bana kadar ulaşabilir veya birden bire özellikle bende daha yoğun biçimde baskın gelebilir ve yeniden dirilebilir,

benim hissettiklerimin ve o dini benimseyememiş olmamın esas nedenlerini teşkil edebilir,

neden özellikle bende yoğun belirdiği (yani mesela neden babam değilde ben) ise beni var eden sosyal ve çevresel koşulların belirleyiciliğinin yan ısıra belki bir doğal ve rastgele genetik hafıza baskınlığı seçimiyle açıklanabilir.

Örneğin babam İslam dinine karşı çok mesafeli değildi gerçi çok yakındı da denemez ama en azından benim gibi din değiştirmemişti,

ancak onun babası yani dedem aynı benim gibi bu dine çok mesafeli idi ve hatta gerçek bir bektaşi olduğunu söylermiş ,alevi olduğunu söylermiş,

her fırsatta ve özellikle içkiliyken islam dinine olan olumsuz fikir ve düşüncelerini dile getirirmiş,

demek ki onda da genetik hafıza seçimi bende olduğu gibi baskındı.

Baba tarafımdan akrabalarımın ve özellikle dedemin ikinci evliliğinden gelen yarı üvey akrabalarımın da bu dine karşı olan genel tutumları ağırlıklı olarak olumsuzdur ,bunu gözlemledim, tesadüf olamaz.

Dedemin babası Bağdat'tan Antalya'ya geldi bunu biliyorum Orta Asya ve Bağdat bağlantısını elbette bilmiyorum belki Orta Asya'dan Anadolu'ya ve Osmanlı zamanında tekrar Anadolu'dan Bağdat'a gidip yerleşmiş ve son aşamada Bağdat'tan Antalya'ya ve oradan bilmediğim bir nedenden ötürü İzmir'e göç etmiş olabilirler.

Moğolların Türk olduğunu iddia edenler için şunu diyeyim biraz daha araştırsınlar, ne yazık ki Moğollar aslen çok Türk ve arap katletmiştir, hatta o kadar ki kesik Türk başlarından duvarlar inşa etmişlerdir,

aralarında büyük savaşlar olmuştur, örneğin meşhur Ankara savaşı, Kösedağ savaşı, vs.

Genelde bu savaşları Moğollar kazanmıştır elbette Moğolların şanlı tarihini Biz Türklerin şanlı geçmişine eklemek ve onların zaferlerini de üstlenmek istiyor olabiliriz ,bu anlayışla karşılanabilir elbette ancak biraz daha gerçekçi olmak lazım:)

Çocukluğumdan bu yana Hitit yani Eti güneş sembolü ile bir şekilde yollarımın kesiştiğini farkettim, geçmişte çok sevdiğim ve sık tükettiğim Eti marka kakaolu bisküvilerin üzerinde hep o Hitit güneş kursu sembolü vardı, (o ürün hala satılıyor bir ara almalıyım:),

eskiden yaşamış olduğumuz müstakil evin oturma odasındaki şömine üzerinde kocaman bakır kaplama bir Hitit güneş kursu sembolü mevcuttu,

Üniversite yaz kampında ben ve takımım plaj voleybolu müsabakalarında birinci olduğumuzdan dolayı bana ve diğer takım elemanlarına birer minik mermer üzerine oturtulmuş bronz kaplama Hitit güneşi sembol kupası hediye edilmişti,

halen salonumda süs eşyaları bölümünde duruyor yani şimdi fark ediyorum ki aslında benden hiç ayrılmamış,

Bu konu ile ilgili daha önce yazdıklarımı düşünün, demek ki Hititler'de (Etiler) bir Anunnaki uzantısı veya Aldebaran, Sirius ve güneş-yıldız bilgisi ile bilinçli yada bilinçsiz donanımlı bir uygarlıktı, öyle görünüyor değil mi?

Mu'dan miras kalan kadim bilgi Japon bayrağında halen güneş yansıması olarak mevcuttur ve Spielberg'in ünlü (Empire of the Sun) yani Güneş İmparatorluğu filmi de ismiyle yine tesadüfü olamayacak biçimde dikkat çekicidir,

elbette o filmi izlemiştim ve gerçekten çok hoş bir filmdi.

Kadim uygarlıklar mitleştirilmiş tanrılar üzerinden basitçe aslında hep güneşe taptılar, güneşe ve her biri güneş olan o yıldızlara yani kozmik plazma enerji bilgisi ve bilincine,

sanırım dünyamızı ziyaret ettikleri ve halen ediyor oldukları muhtemel veya hiç etmemiş fakat var olan bir çok dünya dışı uygarlıklarda aynı şekilde bu bu bilgiye, bu bilince ve bunun ötesinde evrenin genişlemesini sağlayan görünmez enerjiye yani evrensel kabuk enerjiye tapıyorlar,

evet çünkü oda kozmik bilinci olan bir başka enerji türü ve her yerde aynı tanrı için söylendiği gibi o aslında her yerde, bu evrende çoklu evrenlerde, paralel evrenlerde, alternatif yaşamlarımızda ve elbette hiç kuşkusuz içimizde:)

Glaktik anne yani öze her yerde.

Çok sık enkarne olan bazı ruhlar karmaşık, anlaşılmaz ve bölünmüş kişilik izlenimi verebilirler mi?

 Muhtemelen evet, çünkü her bir yaşam farklı bir deneyimdir, farklı bir takım izler taşır ve böylece tüm bu deneyimlerin toplamlarının karmasından ibaret bir bireysel yorum ortaya çıkacaktır,

peki herkes aynı sıklıkta reenkarne olmuyor mu?

 Hayır, muhtelemen olmuyor, kimisi çok daha az ve kimisi çok daha fazla,ayrıca henüz hiç reenkarne olmamış sıfır seviyesinde yani ilk yaşam deneyimleriyle baş başa bir çok ruh mevut ve işin doğrusu onlar kendilerini çabucak belli ediyorlar.

 Aldebaran, Sirius, Güneş, Atlantis, kadim Minos uygarlığı,Santorini, Antik mısır, Antik yunan ve Roma, Sümer, Anunnaki, izlerinizi, anılarınızı benliğimde, taşıyorum.
 
The Matrix
Of course Icke's right about some of his claims such as TNWO, MK ULTRA, manipulation of reality ,modern slavery, big pharma, etc.

In short "The Matrix" which rules over all of us, however, his "Draco Reptilian Bloodline" theory might not be true.

Perhaps that particular part of his claims should be replaced with "The Atlanteans" theory, that's what ı'm exactly talking about, because "The ancient Atlantean Gods" theory makes sense,

because this theory makes more sense to say the least.

Infact much more logical, for instance as an idea it's in perfect harmony with that famous Egyptian hieroglyph carving from the Temple of Seth including a prehistorical helicopter and a submarine right? 

History perpetually repeats itself in cycles of infinity, ı mean just as a vicious circle, just as a typical counter,

civilisations emerge and then they start to grow meanwhile the rings of the counter keeps on turning in ascending order, you know and finally when civilisations become as super hi-tech and advanced, out of a sudden an invisible hand resets the counter to "0" point inside that loop and those civilisations disappear off the face of the earth.

But of course on the other hand after a while another brand new primitive civilisation takes place instead, you know.

For instance that invisible hand might be a mega nuclear-war or might be caused by a mega astreoid crashing into earth (such as how had happened before a long time ago at dinosaurs age and ended up with the extinction of all dinosaurs living on earth.)

 Historic recurrence is the repetition of similar events in history,

the earliest written account dates back 3500 years to the Hindu writings known as the Vedas.

 The Greek historian "Polybius "had formulated this theory of historical cycles in the first place.

Kırmızı Hap
 Matrix filminin hap meselesine dönersek özetle Morphius'un önerdiği iki haptan mavi olanı normal sıradan bir yaşam süren ve sürmekte ısrarcı insanlar içindir,

kırmızı hap ise görünen ve olanla yetinmeyi reddederek yaşam adlı tiyatronun perdesini aralayıp ardını görmek isteyenler için yani salt gerçeği arayan tüm düşünürler, bilge insanlar, inisiyeler, tasavvufçular, ermişler, münzeviler, aydınlar, edebiyatçılar ve bilim adamları içindir.

 Hiç kuşkusuz ben çoktan kırmızı hapı seçtim.

 (Satürn, Venüs, Ay) sen kadim eski dünyaların o eski mitolojik şeytanısın, kadim dişi ve erkek şeytanı.

(Orion, Sirius, Jupiter, Güneş) sen kadim eski dünyaların o eski mitolojik tanrısı ve tanrıçasısın, kadim Mu'nın yüce efendisi, özleriniz yani maddenin dördüncü hali olan plazma enerjiniz, yani kozmik frekanslarınız bilinçli ve astrolojik manada önemli.

Bu gezegen üzerinde hakim, etkili ve kudretlisiniz, aranızdaki çekişme ve zıtlık ise ebedi,

belkide Mu ve Atlantis ise bu çekişmenin tipik bir yansıması olarak birbirlerini yok ettiler, bu işin özeti işte budur!

 Plazma enerjisi her yerde, tüm evrende, paralel evrenlerde ve multi evrenlerde bulunan bir enerji olduğuna göre onunda tanrısal bir enerji hatta tanrı olduğu tezi ileri sürülebilir bunu kara enerji (kara madde) içinde söylemiştim,

eskiler, paganist bir kültüre, çok tanrıya inanırken aslında mantıklı bir iş yapıyorlardı, en azından sonradan gelen semavi dinlerden daha mantıklı çünkü farklı plazma enerjisi barındıran her yıldız ve gezegenin konumu ve dünyaya olan aspekti yani duruş açısı bakımından farklı bir etkisi, işlevi ve misyonu vardır,

buna mevsimsel geçişler ve yılın periyodik dönemleri dahil edildiğinde mitolojik tanrılardan ve tanrıçalardan beklenen yararlar ve zararlar zaten biraz dikkatle ve fazladan bilgiyle irdelendiğinde tüm semavi dinlerin pagan kültürü üzerine inşa edildiği ve o kültürün çeşitli bölümlerinin biraz değiştirilerek kopyalandığı açık ve net şekilde görülebilir.

 Bizler karbon bazlı canlılarız, karbon bazlı bir madde dünyasında yaşıyoruz, karbonun atom numarası zaten 6'dır, yani bizler Satürn'ün halkasının içinde sıkışmış durumdayız, aynı 1997 yapımı "Küp" filminde olduğu gibi şeytanın küpünün içinden çıkamıyoruz,

ne yaparsak yapalım kaçamıyoruz, çünkü burası düşmüşlük yani üçü boyutlu ortam diğer bir deyişle zemin kat daha yüksek manaların alemlerin uzağındaki temel katı 6 sayısı ve 6 sayısının tersi 9 ise ebediyet, tekmül ve ruhsal boyut ortamıdır.

Ayrıca söylendiğine göre Dünya'nın uzay boşluğundaki konumunun dijital kodu ilginç şekilde "606" rakamıyla bitmektedir ve örneğin Mars'ın 605 imiş, bu kodlar anti-yer çekimi ve plazma enerji tabanlı çok gelişmiş uzay gemileri için yön bulmak ve konum belirlemek için kullanılmaktadır.

bu arada unutmamak gerekir 666 sayısının içi toplamı yine 9 'dur yani madde mananın, maneviyatın kapsamındadır,

mana, maneviyat sayısal ve her anlamda maddi boyuttan üstündür, deccal, antichrist, maddedir, yeryüzüdür, yeryüzü doğasıdır,p aganizm'in özüdür ancak tam tersine benimsenmesi gerekirken daha çok dışlanmış ve düşük seviye bir frekans'ta sabitlenerek tüketim toplumu ve moda yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

Satürn'ün o kısıtlayıcı halkası, faciaları, kötü sonları, ölümü, kederi, acıyı ve kaos'u simgeleyen o meşhur halka ve tarihsel anlamda çok gerilere giden ve halen bugün bile gizli cemiyetlerde var olmaya devam eden antik Satürn'e tapınış ritüelleri, evliliklerde simgesel bir yüzük olarak karşımıza çıkar,

yüzüklerin efendisi filminde sonsuz yaşamın anahtarıdır ,kilit objedir, Sauron yani bana göre eş anlamlısı Kronos bu nedenle o yüzüğü bu kadar çok arzulamaktadır, o zamandır, o halka zamanın başını ve sonunu, aynı ve belirsiz kısır döngüsünü ifade eder yani maddi sonsuzluğu,

6 sayısı zamanın çemberidir, kaçınılmaz çürümenin ve umutsuzluğun halkasıdır, engellenemez biçimde daima ileri hareket eder ve anılara geçmişe sıkışıp kalanları küçümser.

 Bir küp olarak açıldığında haç şeklini alır, ermiş İsa bir küp'ün yani Satürn'ün üzerinde mi gerilip asılmıştır?

 Siyah küp hemen hemen tüm büyük uluslararası şirketlerin merkez binalarının ön bahçelerinde mimari bir yapıt olarak sembolleştirilerek heykel haline getirilmiştir.


İşte çocukluğumdan bu yana hem farkında olduğum,hissettiğim,sezdiğim ama bir türlü isimlendiremediğim negatif güç tamda budur,

onu hep gördüm ,hep farkındaydım, dünyayı yöneten hakim gizli güç,merkez medya, pop star'lar, o yarışma programları, reklamlar, her türlü ucubelik .göz boyama, yanılsama, kandırmaca, boş olana, aslında var olmayana, sanal olana tapınış,

eninde sonunda kaçınılmaz olarak çürümeye mahkum olana, Kronos'a, zamana, yapmacıklığa ve maddeye tapınış.

İsimlendiremediğim dedim ama aslında bal gibi isimlendirmiştim, uzun yıllar önce çevremdekilere,yakınımdakilere, satanism denen olgunun komik black metal gruplarında veya King Diamond'da değil uluslararası şirketlerde, para, borsa, sermaye ilişkilerinde, politikada ve politikacılarda aranması gerektiğini söylemiştim, yanılmamışım, zaman şeytandır ve şeytan zamandır.

Bir türlü durduramadığım, donduramadığım, tersine çeviremediğim, nehirler gibi akıp giden zaman,

Bu arada kabe zaten ingilizcedeki cube'tür, yani küp demektir ve cebrail, azrail gibi meleklerin isimlerinin sonundaki İl yani El'de Enlil'in El'idir yani bir Anunanki reptilian'ı veya Aldebaran yıldızı veya Orion veya Satürn veya hepsi birden.

bizler, hepimiz çaresizce onun içindeyiz, çürüme ve yok oluş, tek çıkış yolu ise yükselmek,

ileriye tekamül, saflık, ve masumiyet saf olabilmek ve böylece karbon bazlı madde ortamına bir daha düşmeyiz, ışığa kavuşabiliriz.

Ancak ben 9'a aitim ,ben mana'ya ,maneviyata'a, öz'e gerçeğe, derinliğe, doğallığa aşığım,

yani küpün sınırlarının dışı ile ilgileniyorum, hep onunla ilgilendim ve hep onu arayacağım, özleyeceğim çünkü bir aptal değilim,

hepimiz eni sonu beden giysimiz den arınacağız ve zamanın var olamadığı üst ortamlarda er yada geç ışığa kavuşarak onun bir parçası olacağız elbet.

Ben Sümer tanrıçası Inanna, Babil tanrıçası Ishtar ve antik Mısır tanrıçası Isis arasında büyük bir fark göremiyorum, 8 köşeli yıldız veya papatya çiçeği veya pentagram veya Davut'un yıldızı gibisinden semboller arasında da ciddi bir fark göremiyorum,

hepsi benzer semboller, farklı olan sadece isimler, olsa olsa ancak yöresel yemekler kadar farkları olan tanrı ve tanrıça isim ve imajları,yani aslında hep o eski tanrılar ve tanrıçalar, hep o eski ve aynı yaşlı yıldızlar ve gezegenler ve belki tanrısallaştırılmış etten kemikten kadim Atlantisli'ler.

  İşte hepsi aynı kapıya çıkıyor, Sirius yıldızı ve Venüs birbirleriyle hep karıştırılmıştır, 

yeni Atlantis veya yeni Babil diyebileceğimiz ABD'nin kapısında özgürlük heykeli olarak doğurganlık, sex ve bereket simgesi "Babil'in Fahişesi", Inanna okyanustan gelen yorgun ziyaretçileri karşılamaktadır.

Ishtar'ın bir başka anlamı bitki veya bitkisel'dir, papatya doğal bir çiçektir, doğayı ve bereketi simgeler, Ishtar (Inanna) Anadolu Kybele'sidir, Artemis'tir, yani doğa anadır, aynı zamanda,ana tanrıçadır ufak tefek farklılıklarla hep aynı tanrıçadır aslında,

Sümer taşlarında, kabartma resimlerinde parıldayan o sabah yıldızıdır, paganizm'in, pagan kültürünün, kültlerin ve tarikatların anası ve kökenidir.

Ancak ben Satürn'ün değil görkemli Jupiter'in ve güneşimizin ısısında huzur bulmayı tercih ediyorum,

bu yaşlı ağaçların gölgesinde serinliyorum, ağırlıklı olarak onların kapsamında ve etkisindeyim.

Yavaş yavaş gerçeğin farkına daha fazla vardım, varıyorum, artık gazete haberlerini okudukça ne kadar sanal ve yapmacık içi gazla şişirilmiş bir balon misali atmosfer içerisinde barınmakta olduğumuzu görüyorum, aynı o eski şarkıda dediği gibi, "her şey boş, her şey yalan, dünya fan,i hancı sarhoş, yolcu sarhoş"

öyle haber başlıkları görüyorum ki inanılmaz boyutlarda saçma geliyor bana, şahıslara özel, özel hayatlarla ilgili saçma sapan haberler, beni ne ilgilendir? Bana ne veya sana ne?

Yada onca önemli gelişmenin önüne çıkan münferit olaylardan derleme haberler, abartmalar, şişirmeler, saçma sapan bir merkez basın (tüm dünya geneli için söylüyorum), kendi işlerine gelen doğrultuda gerçekleri saptıran, manipüle eden bir azınlık, vs,. vs.

Ben size bu işin doğrusunu söyleyeyim,sionist ve mason sermeyesi ile barışık ve uyum içinde bir sol anlayışı bana tuhaf gelir,ben bunu anlayamam, hem kapitalizm'e karşı olacaksın hemde bir numaralı kapitalist ,bu konuda nam salmış sionist kabal ve sermaye kesimi ile al gülüm ver gülüm ,bu nasıl iştir?

Böyle bir sol anlayışını ben tanımıyorum, sol kesimden elit, musevi yazar çizer takımına yönelik değil asla sözlerim, elbette çok değerli hatırı sayılır musevi aydınlar hemde oldukça fazla sayıda mevcuttur, elbette onlarla dost olunacak, onlar sevilecek, el üstünde tutulacak bende çok seviyor ve sayıyorum,

sözlerim musevi ırkına değil, azınlık bir avuç musevi kökenli  ultra-sionist, sabatist sermaye grubuna yöneliktir,

maalesef dünyayı onlar yönetmektedirler fakat oldukça kötü bir yönetim anlayışı ile, ne hikmet ise İsrail devleti kurulduğundan bu yana orta doğuda durmaksızın kan akmakta ve sorunların ardı arkası kesilmemektedir,

yoksa musevilere yönelik en ufak bir olumsuz negatif duygu taşımıyorum ve hiç taşımadım, alakası dahi yoktur,

ancak kurnazca biçimde her eleştiriyi antisemitizm söylemine ve yahudi soykırımına sığınarak yanıtlama gelenekleri vardır,

gerçi artık giderek inanılırlığını yitiren bir ezbere yöntem ve elbette bunun onlarda farkındalar,

Filistin sorununu görmezden gelen bir solcu düşünemiyorum ,hiçbir azınlığın örneğin kürtlerin sorunlarını görmezden gelen, asimilasyonlara, ikinci sınıf vatandaş sayılmalara sessiz kalan bir sol zihniyet düşünemiyorum,

elbette herkesin hakkını hukukunu gözetecek,daima fakirin fukaranın ve ezilenin,hor görülenin, haklı olanın yanında saf tutacak ve hiçbir doğal hakkın gasp edilmesine göz yummayacağız, adil olacağız, doğru ve dürüst olacağız ne var ki bu arada iyi niyetimizin suistimal edilmesine müsaade etmeyeceğiz, etmemeliyiz.

Fakat aynı zamanda azınlık haklarını savunan,kollamaya çalışan kesimler bu yolda yeni dünya düzeni anlayışının aynı "yap, işlet ,devret" misali"böl, parçala ve yönet"sonrada sömür şeklindeki yaklaşımına farkında olmadan kanıyorlar ve yenik düşüyorlar ise buna da elbette sessiz kalmayacağız, izin vermemeye çalışacağız ,itiraz edeceğiz, direneceğiz,

İngiliz dalaverelerini, Arap Lawrance'ları bir otorite boyunduruğundan kurtulayım derken çok daha beterinin eline düşen kandırılmış Arapları unutmayacağız, unutturmayacağız ve daima hatırlayacağız.

Tüm dünya genelinde halkların kardeşliği ilkesinden hareket eden kesimlerin iddia ettikleri ihlal edilen gasp edilmiş haklarını arayışları şeklinde açıkladıkları savunmaları,

(İskoçlar, Kürtler, İrlandalılar, Basklılar, Katalanlar, Filistinliler, Batı trakya'daki azınlık Türkler, Çin'deki Uygur Türkleri, vs.) bu amaç uğruna emperyalizm'in maşası olmakla, açıklanamaz,

taşeron örgütlere dönüşmekle,onun bunun kiralık tehdit'i haline gelmekte ve giderek derinleşmekle, dipsiz karanlık ve bulanık içi görünmez bir kuyuya dönüşmekle, silah tüccarlarının, savaş lordlarının,simsarlarının oyuncağı olmakla açıklanamaz,

bir yanlış bir başka yanlışla olumlanamaz, doğrulanamaz, ve haklı iken haksız duruma düşmek cehaletin daniskasıdır.

Günümüzün modern dünyasında tüm medeni kesimlerden hak arayışlarını ve mücadelelerini artık mevcut olduğu aşikar ve farklı alternatif seçenekler bile sunabilen barışçıl ve medeni yollardan yapmaları beklenir.

"Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi" gibi hukuk yolları açıktır, çeşitli sivil toplum kuruluşları,hak örgütleri, hukuk platformları faaliyettedir, meclis, demokratik ve politik mücadele zemini başka yollara girişilmedikçe sonuna kadar meşrudur,

artık 21. yüzyıl dünyasında, bilişim ve teknoloji çağında, altın çağın yani kova dönencesinin hemen başında kan dökerek hak arama yolu, bu barbarlık, ilkelllik, hiçbir şekilde makul gösterilemez, aklanamaz ve meşrulaştırılamaz, bu kesin, açık ve net.

 Ayrıca Soros'ların ve hatta bizzat bir kesim yerli sermayenin finanse ettiği gösteri ve eylemlere katılmak ne kadar solculuktur oda ayrı bir tartışma konusudur,

neye karşı çıktığına ve bu arada hangi odaklara hizmet ettiğine daima çok dikkat et ve 19. yüzyıldan kalma milliyetçilik akımlarının beslediği ve Nazi Almanya'sı ve faşist İtalya'da klasikleşen gençlerin stadyum spor gösterilerine ve ant içme yeminlerine sahip çıkmaya çalışırken farkında olmadan yanlışlıkla militarizm'in ve show'a yani gösteriye yönelik dolduruş amaçlı görsel faşizm'in izlerine sahip çıkmadığından emin ol,

ve çocuğum okula sivil giyinerek mi forma giyerek mi gitmeli gibisinden bir tartışmada sivilden yana ol çünkü sen sivilsin ve medenisin.

Şeytan, evet şeytan, o senin içine çektiğin sigara dumanıdır, alkol ve uyuşturucu bağımlılığın dır, işlenmiş etteki koruyucu ve ürünlerin raf ömürlerini uzatmak amaçlı,insan sağlığına olan zararları ve kansorojen etkileri düzmece raporlarla ve hukuku satın alma yoluyla gölgelenmiş katkı maddeleridir, sodyum nitrittir, doymuş yağ, yanık yağdır, damarlarını tıkayan hazır gıda, fast food, popcorn (patlamış mısır) ve hareketsizliktir,

O tansiyonunu sürekli yükselen tuzlu yiyecekler, tuzun kendisi ve içi glikoz şurubu ve margarin dolu şekerli gıdalar, unlu mamuller ve beyaz ekmektir, çocuğunun saatlerce başından kalkamadığı pc veya mobil oyundur,

O gdo'lu ömrü kısaltan genetiği değiştirilmiş yiyeceklerdir, abone olduğun farkında olmadan seni yavaşça zehirleyen eğlence içerikli kanallar ve medya yayınlarıdır, 

gazetendeki sen,,manipüle eden asparagas, yalan haberler, magazin köşeleridir, sözde bir yıldız doğuyor vs. pop star yarışmalarıdır, pornografi ve yozlaşmadır,

zengin olma vaadleri ile seni kandıran yatırımcılar, kooperatiflerdir,bitmek bilmeyen içi boş dizi ve uyduruk filmlerdir, sana para, zenginlik vaad eden bahis ve kumar siteleridir,

durmadan sana gerekli gerekiz poliçeler satmaya çalışan sigorta şirketleridir, seni kredi ve kredi kartları almaya ve bol keseden aslında senin olmayan parayı fazladan harcamaya teşvik eden ve en sonunda peşine alacaklıları, haciz memurlarını takan bankalardır,

uğrunda ölecek kadar fanatiği olduğun afyon misali tuttuğun takımdır, aslında umurlarında bile değilsin, seni sömürmek ve köleleştirmek için özenle hazırlanmış ve yutturulmaya tüketilmeye hazır sonu hep"izm'le biten ürün misali tüketim paketleri, menüler, masallar, asında birbirlerinden farksız şekilde hep ayni amaca ve aynı efendilere hizmet eden politik, felsefi ve siyasi görüşler, tarikatlar ve dinlerdir,

türlü pazarlama vaadleri ve reklam ağlarıyla cebindeki üç kuruşu almaya çalışan dolandırıcılar dır, Emperyalizm,sömürgecilik ve kölelik sistemidir, seni neredeyse pazar günü dahi uzun saatler gece yarılarına kadar köpekler gibi çalıştıran,emeğini sonuna kadar sömüren ve sonrada üç kuruş parayı çok gören hatta bazen işlerin durgunluğu bahanesiyle maaşını geciktiren hatta hiç ödeme yapmayan ve o maaşların toplu paralarını faizde değerlendirerek ekstra gelir sağlayan özel sektördür,

deneme süreci bahanesiyle aylarca sigortanı dahi yapmaya tenezzül etmeyen üçkağıtçılardır, paranın kendisidir, bir kağıt parçasına seni köle eden ,ahlaksızca seni satın alan hiçbir sosyal güvence vaad edemeyen, insanlık dışı, çağ dışı bu sistemdir, mafiadır, haraç çeteleridir,ç ernobil faciası sonrası çay içen ve öneren bakandır,

yani kara cehalettir, dedesi, babası, anası tarla,bahçe sahibi olanın doğuştan zengin olmayanın fakir dünyaya geldiği sözde alın yazısı, sözde kader'dir,

evet çünkü alın yazın, kaderin buymuş demekten daha kolayı yoktur, böylece her şey ört pas edilmiş olur, tüm insani yanlışlar ve hatalar, nede olsa kader değil mi:, elden bir şey gelmez,

şeytan çok gerekli ve elzem olmamasına yani örneğin başka tedavi yolları (ilaç tedavisi,fizyoterapi, karyopraktik,a lternatif tıp vs.) rağmen döner sermayeden para alabilmek için seni ameliyat etmeye kalkışan doktoru bu eylemi yapmaya iten, zorlayan sebeblerdir ve işe yaramayan bir ameliyat sonrası dahada kötüye giden fıtığınla baş başa kalabilirsin,

veya kar amaçlı satılık sağlığın doğurduğu benzer sonuçlardır, şeytan o başını kaldıramadığın bir türlü bırakamadığın sosyal medyadır, seni adeta esir alan bir türlü elinden düşüremediğin ceb telefon undur,

reklam parasını bol bol vereni aramalarda üst sıralarda çıkarttıran ve böylece denetimsiz olmasından dolayı ne kadar üçkağıtçı ,dolandırıcı var ise hepsinin iletişim bilgilerini en üst sıralarda gösterten Google arama moturu'dur, vs.

İşte şeytan budur, aynı tanrı gibi aslında oda her yerde dir.

 Mason hocalarının mesela Albert Pike'ın bilip bilmeden "Adonay" dediği ve Isis (Sirius yıldızı ve enerjisine) karşıt olarak gösterdiği sözde acımasız tanrı büyük ihtimalle orion ve enerjisinin ta kendisidir,

şu anda bilgi birikimi açısından onların öğretilerinden ve akıl hocalarından ilerideyim. Bu yazdıklarımdan çok önce Hollywood'un (Anarchist vs Isis) aslı bir film çekmeye başlamış olması zamanda yolculuk eden Hollywood patronları, aktörleri ve yönetmenleri olduğu teorimi somut şekilde kanıtlamaktadır.

Çünkü bunları yazdıktan sonraki durumu ileriye geçerek gelip gördüler,

film sitem'de zaman zaman yazılar yazarım, örneğin bir konu hakkında yazdım diyelim hemen ardındanyayınladığım yeni bir film ortaya çıkıyor ve söz ettiğim konu hakkında olumlu ve olumsuz göndermeler içeriyordu, ertesi gün o yazıya tıklanarak birileri tarafından bakıldığını ve incelendiğini fark ediyordum

ve sonradan anladım ki o kişiler yakın geçmişten gelen kişilerdi yani bir nevi geçmişten birileri gelerek yayınlarımı inceliyor sonra ilgili filmi çekmeye başlıyorlar ve sonrada tam yazım sonrası filmi yayınlamam için sisteme yüklüyorlardı bende alıp yayınlıyordum

her ne kadar bu yazdıklarım hayal ürünü veya deli saçması olarak gözükse de aslında mantıklı bir açıklaması var ve o açıklamayı ingilizce yazmıştım.

 Time Travel Technology
 Listen, this's not a joke and it's not funny, believe it or not time travel technology currenty exists however hidden from the public eye,

 nearly most of the Hollywood stars ,rulers and directors travel in time since many years actually ,this's like just a sort of a hobby for them and it's commanly used for fun purposes only,


I mean they principally avoid interfering things in the process, they don't step in something like manipulating time and changing things because they know that would probably create vortex and paradoxes in time and also in our universe.

 So it's pretty dangerous for instance a small such an intervention may cause a big dark black hole in the universe,

this's like equality of a billion atomic bombs explotion at the same time, ı mean such sort of a reaction for example.

This guys are like perverted freaks, most of those celebrities are weirdo and pretty dangerous, yeah they're so scary and dark, yes most of 'em are just mental nutcases, that's caused by the side effects of time travelling, celebrity lifestyle, huge money, extreme wealth and power and etc.

They've got almost everything they want already so they have no desire for anything in life, no purpose but only twisted fun.

For instance they might know when you''ll die, that's crazy man, yes sir ,you're accused of time travel, this's the truth, this's the reality,

Time travel tech is mostly based on Tesla's works and devoloped by Elon Musk's Tesla company, this tech will be revealed to the public officially around by early 2030 in the near future. 

 In short, they're all time freaks!

 Yes, time travel tech does exist,ı have no doubt in my mind after my pretty odd experiences with Hollywood, you can count on me.

 But yes mabe through a psychic way, that's possible ı guess but honesty ı don't know.

 All ı know is they are capable of predicting future pretty clearly in other words they know what's gonna happen next man.

 Hollywood you are Sodom & Gomorrah of the modern world and therefore sooner or later your end will be exactly the same,

 We know that there are more Harvey Weinsteins or Roman Polanskies hidden among you guys, a new revolution worldwide is a must!

Zaman Görecedir.
Eğer durum böyle değil ise geriye tek açıklama kalır, Hollywood'u da aşan bir 3. paranormal güç veya bir plazma enerjisi devrededir ve onları da beni de yani her iki tarafı da müdahaleleri ile şaşırtmaktadır,

aklıma gelen başka bir mantıklı açıklama yok.

 Ben saçmalıyorum diye senin de saçmalaman gerekmiyor!
 Oldum olası felsefeden ve derin düşünmekten bihaber insanların türlü saçmalıklara verdikleri farklı tepkileri ölçmekten keyif almış ve oldukça eğlenmişimdir, farklıkları olmayan sıradan ve bayağı insanların farklılıklara ve hatta saçmalıklara verdikleri tepkiler o kadar saçma, sıradan ve komiktir ki söz konusu saçmalığın boyunu da aşmaktadır, yani saçmalığa tepki vereceğim derken olan saçmalığın kendisinden fazla saçmalamaktadırlar.

 Özetle bundan çıkartılacak sonuç şudur, sıra dışı bir eylemde bulunduğunuzda çevrenizdeki insanlar önceleri sizi yadırgayabilirler fakat ısrarla devam ederseniz bir süre sonra sıra dışı eyleminiz normalleşir ve sıradanlaşır,

başlarda eyleminize tepki veren çevreniz bir süre sonra artık bu eyleminize alışır ve yadırgamayı bırakır.

Yaşlanmakta olan insanların giderek daha az hata yapar olduklarını fark ettiniz mi?

Evet bu hemen hemen herkes için,hepimiz için geçerli, acaba nedeni ölüm sonrası ahiret korkusu mu yoksa yaşamda edinilen geçmiş tecrübeler sonucu ruhun kendi kendini bir eleme ve arınma sürecine tabi tutması mıdır?

 Belkide her ikiside.

 Felsefe?

Benim kendi özgün felsefem var, sentezcilik felsefesi,

 Din?

 Benim kendi özgün dinim var, Uzaylı solar piramit dini

Web Tarayıcı, Mesajlaşma?

 Benim kendi geliştirdiğim özgün yazılımlarım ,tarayıcı ve mesajlaşma programlarım telefonumda yüklü

Müzik?

benim kendi özgün müziğim albümlerim ve bestelerim mevcut,

Şiir?

Filmleri şiire çevirerek yeni bir akım başlattım,

Belgesel?

Kendi belgesell erimi hazırladım ve hatta eminim film bile çekebilirim:)

Kitap?

İşte kendi kitabımı yazdım ve kendi web sitemi yaptım.

 Ben benim, son derece orjinal, yaratıcı ve farklı.

Singuarity
Yes, good possibility but more likely the continent of Antarctica holds the secret.

Enki was the main god of Atlantean pantheon.

The star sirius represents afterlife, the mother goddess,female,hallway of the souls, womb of the souls, , a fresh new life.

The orion belt represents the celestial way, the river of Nile, reborn, reincarnation

Hyades, Pleiades (Star Cluster).... heavens, Anunnaki, Alien life forms.

 But a singularity did create duality.

The eye of Sahara
Atlantis'in Afrikadaki Sahara çölünde bulunan dairesel şekilli bölgede olabileceği tezi yeni sayılabilecek diğer güçlü bir tez,

Plato nun söyledikleriyle örtüşen 23.5 km'lik alan çapı, bölgede bulunan kırmızı siyah ve beyaz taşlar ve dahası belkide bir zamanlar denize birleşikti ancak çeşitli nedenlerle aynı antik Efes gibi o da açıldı ve denizden uzaklaşarak çamura battı ve sonra aynı Mars gezegeni gibi çöle dönüştü,

ne ilginç benzerlikler, ama ben yinede Antartika veya Atlantik okyanusunda İspanya açıklarında bir yer veya Ege denizindeki Minos uygarlığı veya global biçimde tümü olabileceği kanısındayım,

kesin olan nazar boncuğu ile Atlantis'in ana şehrinin yuvarlak dairesel yapısının örtüştüğü gerçeği,

nazardan koruyan ve şans getiren o mavi boncuk mavisiyle okyanusları, denizleri ve Atlantisin panteon'unun ana tanrısı Poseidon'u (Enki) ve iç içe yuvarlakları ile ana Atlantis şehrini andırıyor gibi,

o halde Atlantis bize şans getiriyor ama o boncuk Sirius ana'nin gözünü dahi sembolize ediyor olabilir.

Dualite evrensel yasadır evet, fakat bu ikilik, birlikten yani tek bir kaynaktan doğdu, ana kaynaktan.

Son zamanlarda sayıları artan "remote viewing" yani duru görü yöntemiyle medyumların elde edebildikleri görece bilgilerden bazıları klasik 11.600 yıl önce büyük tufan nedeniyle Atlantis'in batışı hikayesini 70 bin yıl öncesine uyarlamaktadır.

Yeni Zelanda açıklarında Atlantis otoriteleri ve bilim adamlarınca okyanus'ta yapılan deneysel bir sondaj çalışması mağma tabakasına bir nedenle inme amacı taşıyormuş bu amaç madeni veya nükleer veya bir başkası olabilir bilmiyorum,

fakat yer altında büyük bir basınç altında bulunan erimiş kaya taş ve lav kütleleri büyük bir şiddetle patlayarak milyon atam bombası gücünde göğe olabildiğince uzağa yükselen, atmosfer dışına taşan bir sarı sarı renkte bir mantar bulutu oluşturmuş,

Hiroşima'daki bulutun kat kat daha büyüğü öyle ki gezegenin atmosferinin yarısından fazlasını kaplayarak karanlığa gömmüş.

Bazılarına göre'de 50 bin yıl kadar önce kontrolsüz şekilde anti madde'nin keşvi ile birlikte kazara kendi kendilerini yok etmişler ,öyle yada böyle aslında fark etmez yani sonuçta büyük ihtimalle bir şekilde bilimsel arayış sonucu kendini aşmak adına kendi ellerinden gelen bir son.

Yükselen okyanus su seviyesi ve mega tsunami Atlantik okyanusunda bulunan Atlantis'i ve hem de Antartika'daki askeri ve nükleer kapasiteli Atlantis üssünü bir günde yok etmiş.

Geçmişte yaşamış bugünün benzeri hatta daha ileri bir gelişmiş medeniyet bir günde yok oldu gitti sebebi klasik, doğanın dinamikleri ve dengesiyle oynamaya kalkmak, tanrıyı oynamak, kendine aşırı güven sonucu gelişen sapkınlık, yolunu yordamını şaşırma.

 Gerçek gizli tarihimizi, uzak geçmişte olup bitenleri ders kitaplarında okumayız,

bizden özenle saklanır, çünkü geçmişinden ders çıkarmayan ve büyük ihtimalle aynı değişmez hazin sonla yeniden ve yeniden yüzleşecek olan yönetici sınıf (ve elbette bizler de) otoriteye olan güvenin sarsılmasını istemez,

gerçek geçmişimiz bilinir ise o güven kaybolur, gerçek bilgi açığa çıkar ise artık kimse hakim otoritenin devamını arzu etmez çünkü bizi iterek sürükledikleri uçurum aynı mutlak son gün gibi ortadadır, görünen köy kılavuz istemez, isyan çıkar,

devrim olur,tahakküm yok olur (bir gün mutlaka), alternatif ücretsiz ve temiz fakat bizden gizli tutulan üstün plazma enerji türü ve bilgisi dururken umarsızca yapılan nükleer santraller yeni Çernobiller'e gebedir.

 O halde kitleler uyku halinde tutulmalıdır, gerçekler, geçmişimiz, insanlık tarihi bizden saklanmalıdır,

cehalet sorgulamamayı ve sorgulamamak boyun eğmeyi doğurur, ufak bir azınlık refah, ve geniş kitleler sıkıntı içerisinde yaşar ve böylece mevcut faşist düzen devam eder durur.

Her ne kadar kesin gerçeği bilmek mümkün olamasa da çok büyük olasılıkla göze çarpan muhtemel gerçekler şunlar:

 -Uzak geçmiş özetle ikiye ayrılır büyük tufan öncesi yani 8600 (veya belki 11600) yıl öncesi (Tanrıların hüküm sürdüğü dönem) ve büyük tufan sonrası (İnsan oğlunun tanrıların otoritesini devralarak alarak hüküm sürdüğü dönem),

ardından büyük piramit ve sfenks'in yapılışı ve tufan öncesi yok olan gelişmiş kadim uygarlığın en eski kolonisi olan antik Mısır'da bir anlamda anıtlaştırılarak sembolik anlamda hatırasının ebedileştirilmesi,

-ünlü düşünür ve inisiyelerin bu kutsal mabette sonraki tarihler boyunca inisiye olmaları.

 -Bizden çok önce bir başka gelişmiş insanoğlu uygarlığı günümüzden farklı olarak bölgesel düzeyde (şu anda neredeyse global sayılır) vardı ve hatta onlardan çok önce yine bir başkası vardı belkide bu bir kısır döngü.

Hatta en başında uygarlığımızın beşiği Dünya değil Mars gezegeniydi ve onların genetik kodları belki Mars dışı başka bir uygarlıktan doğdu,

veya dünyamızın geçmiş gelişmiş uygarlığı Mars'ta ve hatta tüm güneş sistemimizde kolonileşti.

 -Antik Sümer ve Mısır gibi kadim uygarlıkların ezoterik ve gelişmiş bilimsel bilgilerinin kaynağı ve temeli bir önceki gelişmiş insanoğlu uygarlığıdır.

-Bu kadim gelişmiş uygarlık soyunun kan bağı açısından mirasçıları olan bir azınlık halen dünyayı yönetmektedir (Avrupa Kraliyet aileleri, Mega holdingler ve iş adamları, üst düzey politikacılar bazı ABD başkanları ve ileri gelen senato üyeleri, 33. ve daha sonrası basamak derecelere sahip bazı masonlar, vs.) yani özetle yönetici elit sınıftır.

 -Kan grupları ağırlıklı olarak RH negatif'tir ve ağırlıklı olarak renkli gözlüdürler, daha çok mavi ve bazen yeşil. bazıları kızıl saçlı olabilirler.

-Uzak atalarının kafa yapısı büyük ihtimalle firavun Akhenaton ve ailesi ayrıca Güney Amerika'daki kazılarda çıkan örneklere benzer şekilde uzunlamasına şekilde idi fakat zamanla doğal evrim sürecinde normalleşti.

 -Tüm dinlerin kökeni tek bir güneş dinidir, tek bir evrensel plazma enerji dini, tüm dinler bu tek tanrılı dinden doğmuştur,

bu din aynı zamanda büyük ihtimalle kadim Atlantis ve Mu'nun dinidir.

Akhenaton bunu biliyordu ve aslında yapmaya çalıştığı fabrika ayarlarına dönmekten ibaretti.

 -Gezegenimiz açısından astrolojik ve kozmik otoritesi olan yıldızlar bellidir, Sirius Ana ,orion kemeri yıldızları, Aldebaran ve elbette güneşimiz.

 -Gezegen olarak ise özellikle Jupiter, Neptün, Venüs ,Mars Satürn ve Merkür bu tür etkiler bakımından ön plana çıkmaktadır ve elbette uydumuz Ay ayrı bir öneme sahiptir.

 Bu aslında başından beri hep aynı olan tanrılar toplumdan topluma, milletten millete yöresel ve bölgesel anlamda farklı isimlendirmeler, farklı insan formunda dişi ve erkek karakterler, heykel ve heykelcikler, ikonlar,dinsel imgeler ve simgeler, farkı ama aslında hep aynı eski tanrı ve tanrıçalar olarak efsaneleştirildiler, mitleştirildiler ve ölümsüzleştirildiler. 

Çoğunlukla onlara bilmeden ve şekilsel boyutta yani yüzeysel olarak halk diliyle tapınıldı ama özde aslında sadece kozmik enerjilerine ve bir anlamda bilinçlerine ve gezegenimiz üzerindeki astrolojik anlamda olumlu ve olumsuz etkilerine saygı gösterilmiş olması gerekirdi,

bu anlamda sevilmeli veya bazende nefret edilmeliydiler ama bu gerçekleri sadece azınlık bir seçkin rahip sınıfı biliyordu ve sömürü düzeninin devamı adına halktan saklanıyordu,

tıpkı bugün olduğu gibi, evet görüyorsunuz, binlerce yıldır aslında hiç bir şey değişmiş değil.

 Evet gökyüzünde mevcut sayısız yıldız ve gezegen var, hepsinin özgün bir bünyesi ve kozmik yapısı ve astrolojik önemi de var kuşkusuz. fakat saydığımız yıldız ve gezegenleri farklı kılan onların gezegenimize mesafe açısından görece daha yakın olmaları,

özellikle Sirius Orion yıldızlrı ve Aldebaran'ın çok büyük, gözle görülür derecede parlak ve antik dönemlerden bu yana yön belirleyici yıldızlar olmaları ve belirgin şekilde bu gezegen ve üzerindeki yaşam süreci ile yakından ilgileniyor olmaları,

bir çeşit seçilmişler sınıfı gibi adeta

ve kim bilir belkide var oldukları söylenen Sirius Orion, gibi dünya dışı uygarlıklar da o yıldız ve gezegenler ile birlikte paralele hareket ederek dünyamız ile yakından ilgileniyorlardır.

Belkide bu bir tesadüf de değildir,  bir bilinçli müdahalenin sonucudur, doğrusu bilmiyorum.

Ölümsüzleştirme dedik ama biliyoruz ki bu kadim yıldızların ve güneşimizin dahi bir sonu var,

bu heybetli,görkemli ve kadim tanrı ve tanrıçalar bile süper uzun ömürlerine rağmen maalesef faniler ve bir gün içlerine çökerek devasa dipsiz kör kuyulara yani kara deliklere dönüşecekler,

peki bu dönüşüm onların kozmik ve astrolojik bilincini yok edermi?

 Doğrusu bu sorunun cevabını da bilmiyorum, ama yanar durumdaki plazma enerji yoğunluğu bu bilincin kaynağı ise muhtemelen yanıt hayır.

Evet tanrılar da reenkarne olurlar.

Ama zaten onlar bu dönüşümü yaşayana kadar muhtemelen bu gezegen çoktan yok olmuş olacak,

evet muhtemelen sonu görece yakın boğa'nın gözü yaşlı Aldebaran yıldızının sonundan bile önce. 

Listen, please listen

Become a solitary person, become a hermit,

 Satanism and luciferianism are totally different things but also dark, materialistic luciferianism and intellectual, gnostic true luciferianism are different as well,

actually quiet opposite. Lucifer's not he but she, trust me.

 Those guys should have reset their mission and also their occult vision to factory settings and turn back to their original doctrin and dogma,

this's the truth, ı'm telling the truth.

The tragic story of Ancient Atlantis is a perfect example for the consequences of enforcing the law of nature, deformation of nature's structure and dynamics,destruction of ecosystem, the ecological balance.

 Normally our distant past should help us solve today's issues, but unfortunately as an interesting sort of life form we always refuse to learn from history.

 Keep trying to turn copper into gold, dead human bodies into cyber robots, etc.

Yeah, just keep goin' and ı assure you, one day you will come face to face with the exact same problems, the inevitable end.

 However matrix's a way worse roll playin' game rather than Jumanji, so the question's what's your weakness in the matrix world? 

Are you a part of the system or not bro?

 Free will is a false reality, false reality is a kind of reality, reality is a kind of matrix and matrix is a kind of mirror so next time choose the black pill. 

 All for one, one for all.

 The queen of heaven, the lady of all nations, holy mother, tenderness, mercy, peace and love, the goddess of the upcoming new age which will follow the inevitable great destruction, Nietzche's chidhood dreams, the new era, new Atlantis.Post modern civilisation, possible distant future of the world.

 The mother of the one world religion, please don't close your eyes, please see the corruption, please just ignore the planet saturn and it's negative cosmic demands, destruct the totalitarian dreams, end the dictatorpship of false prophets, international conspiracy, satanic intentions of the elite,

 and instead spread out around the world the cosmic power of giant

Jupiter, philosophy, wisdom. The holy goddess of the ancient worlds, Inanna, Ishtar, Isis, Selenia, Diana, Artemis, Aphrodite, Demeter, now ı can see clearly the vision of your mighy ancient statues which once stood within those holy temples,

and ı can hear the sorrowful voice of soprano making of echoes inside the empty building and resonating, hitting the walls and then vibrating through of those cold Parthenon marbles. 

Lucifer, Maria Magdalena, Artemis, you are also the moon which means emotions, feelings, vision, hunch, the third eye.

 You are night time,d arkness meaning serenity and silence, you are the planet venus meaning art and beauty.

you are the dark matter which both means nontity and all, you are surely one side of the eternity.

Hep Aynı İdeal
Evet artık eminim, Hitler Büyük İskender'in izinden gitmek istemişti, yani fetih ve savaş yolu ile dünyayı birleştirmek ve tek bir ülke'ye indirgemek istedi,

bu zaten ilahi kozmik farkındalığın en başından beri istediği ve umduğuydu ancak elbette bu şekilde değil, aslınbda Hitler'in kötü niyetli olmadığından eminim, istem yani niyet açısından iyi niyetliydi, ben bundan artık eminim, fakat yöntemi ilkel,vahşi ve insanlık dışıydı,

olacakları hesaplayamadı veya yanlış hesapladı. 

 Bugünde aynı şekilde bu yüce amaç uğruna sergilenen uluslararası yöntemler, çıkarcı, politik ve yanlış, anlaşılan henüz insanlık bu büyük global dönüşüme hazır değil.


If You Really Wish For
 So, if you really wish the all wars're all over, if you really wish a better world in peace and love without violence, hatred, racism, fascism, totalitarizm,satanism, selfishness, egoism, capitalism, imperialist dreams,f raud and guile, popularism, pop culture, etc.

then the only thing you have to do is to open your heart to the only universal and mercyful fate, holy mother of the universe which literally means nothing other than tenderness and gentleness,

 what ı tell you is the truth.mother, ı'm yours, ı'm belong to you.

St. Alien,  A humble and poor citizen of the universe. 

 Yes unity, ı know, that's what mother Sirius wants ,but not a unity of pop culture, degeneration and corrupution, you can't do that by means of Cnn, the main stream media, Fox tv or Hollywood movies, don't you get it?

 The intellectual capacity of the people needs to be upgraded worldwide via education, training firstly and then a unity must be established as a next step.

 Besides unfortunately there's the star Sirius but also there's Orion, Aldebaran, ı mean feminine and masculine sides, that's a universal law, yes, duality and unfortunately that facts is unalterable, unchangeable, you musn't force universal and natural laws, not a good idea, fatal and dangerous.

Sınıfsal Farklılıklar
 Öyle anlaşılıyor ki sınıfsal farklılıkların ortadan kaldırılmasını ve teklik, tek vücut olmak, yani birliktelik (unity) arayışını bizzat isteyen Sirius ana'dır,

küresel barış ancak birleşerek ırksal, cinsel ve ekonomik farklılıkları ortadan kaldırarak gerçekleşebilir, evet güzel ancak kastettiği şu anda olduğu gibi,çürümenin ve sığlığın bir birleşmesi kesinlikle değildir

beklentisi sanatsal güzelliklerin, bilginin ve felsefenin ön plana çıktığı yep yenibir tek dünya düzeni olmakla birlikte bu düzenin elit azınlığın planladığı ve ön gördüğü şekilde kesinlikle olmadığı net ve açıktır.

Rodos
 Sık konu komşu ağırlardık öyle ki hemen hemen her zaman evimizde birileri bulunurdu, kalabalık ahali, Rum ve eş dostlarımızla Rumca konuşurduk dillerini gayet güzel konuşuyorduk

ama nedense onlar Türkçeyi çat pat konuşabiliyorlardı,

gece yarılarına kadar süren sohbetler, çıtlatılan çiğdemler, kömürde neredeyse hep hazır demli duran çay, sönük mangal kömüre gömülen patetesler, kahkahalar, koyu sohbetler. 

Eşim hem adanın baş öğretmeni hemde Türklerin dini lideriydi fakat maalesef amansız bir hastalık sonucu yakın zamanda onu kaybetmiştim.

 Günlerden bir gün,1912 yılının bir ilk bahar sabahı erken saatlerde dışarıda bir gürültü koptu, bağırışmalar, bir telaş havası, tülü aralayarak pencereden ne olduğuna bakayım dedim göz ucuyla, koşuşturanlar vardı bir Rum yeni yetme heyecanla haykırıyordu Rumca

-İtalyanlar, İtalyanlar, koşun.

 -Apar topar kalkıp giyindim, bastıkça gıcırdayan ahaşap merdivenlerimden olanca hızımla aşağı inerek abimin kapısını çaldım fakat cevap alamadım, kapıyı açtım evde değildi belli ki benden evvel davranıp çıkıp gitmişti.

 Apar topar hızlıca bir kahvaltı ettim çocuklar hala uyuyordu, aradan bir süre geçti derken öğlene doğru abim çıkageldi, yüzünde son derece endişeli bir ifade vardı, canı çok sıkkındı 

-İtalyanlar, dedi huzursuz bir edayla, 12 adayı toptan işgal gelmişler limana demirleyip plaja askerde çıkarmışlar sabaha karşı

 -Peki ne olacak, direnmeyecek mi bizimkiler?

 -Bizimkiler dediğin toplasan toplasan bin asker, hatta işin aslı belki o kadar bile değil, onlar ise dokuz hatta belki on bin baş, vali Suphi bey istifa edecekmiş diyorlar.

 -Neden?

 -Bilmiyorum, karşı duracak güç bulamadığından olsa gerek.

 -Ne olacak? 

-Ne yapacağız abi?

 -Dost bildiğimiz Rumlar'sa bize kazan kaldırmışlar, İtalyanlara erzak yardımı yapıyorlarmış kahvede öyle duydum.

 O anda bir cehennem gürültüsü duyuldu, yer sarsıldı adeta deprem oluyormuşçasına

 -Top dedi abim, kuvvetli top atışı bu duyduğun, bizim karargahı dövüyorlar, yapacak bir şey yok artık burası bize dar, kaçıp gitmeliyiz buralardan

 -Nasıl? 

-Neyle? 

Hem nereye gideceğiz?

 -Anadolu ya, ecdadımızın memleketine döneceğiz, İzmir'e

 -Peki ya malımız mülkümüz ne olacak diye sordum?

 -Bu koca ev, tarlalar, bağ, bahçe?

-Öylece bırakıp gidecekmiyiz? 

-Satıp paraya çevirmeyecekmisin?

 -Vakit yok, diyebildi abim yüzünde hüzünlü,bir ifadeyle,

 -Şerif'ten (Ölen eşimin adı) kalan yüklü maaş birikmişin var, benimde biraz biriktirdiğim var elde hazır, vakit yok, yarın hemen gidiyoruz, 

 sabaha kadar korkuyla uyumadan bekledik, ha geldiler ha gelecekler kapıyı çalacaklar diye, tüm ışıkları söndürüp evin kilerine sığındık,

evladım Halil daha bir buçuk ve kızım Nazime henüz 2 yaşındaydı, güçlükle onları emzirip uyutmaya çalışıyordum, o dehşet verici kabus gibi gece, o alı koyulma korkusu, hiç unutmayacağım.

 Dışarıda çatışma ve silah sesleri de sabah dek sürdü, haykırmalar, feryatlar, ateşe verilen evler, korkunç ve hazin.

 Sabaha karşı apar topar evden çıktık, yanımıza doğru dürüst bir şey bile alamadık toplayabildiğimiz bir kaç bavul eşya ve hepsi o kadar, yola koyulduk.

 -Gemi güvertesinde lacivert deniz sularına karışan beyaz köpükleri üşüyerek, bir ürperti ile göz yaşları içinde izledim, evimizden yurdumuzdan olmuştuk, bir anda yuvamız, tüm anılarımız, sandıklarımız, eşyalarımız ve geriye kalan her şey, evet artık tümü gerilerde kalmıştı,

sıkıca çocuklarıma sarıldım, geleceğimiz ne olacak diye düşündüm?

 Bilmediğimiz tümüyle yabancısı olduğumuz yeni bir Ege şehrinde nasıl tutunuruz, kim bilir bizleri neler bekliyor?

 İzmir:
 Vardığımız iskelenin adı pasaport limanı imiş, buraya tümüyle yabancıyız, yolun karşısında bir kafe gördük bavulları bir kenara bırakıp halsiz ve yorgun oturduk ve simit ve çay ile karnımızı doyurduk, daha doğrusu İzmir gevreği.

Halil benim Nazime ise abim'in kucağındaydı.

Sağa sola yerleşmek için en uygun yerin neresi olabileceğini sorduk, denize yakın sakin bir yerler eski eşimden kalan ve ayrıca abim'in yüklü miktarda birikmiş parası vardı.

Bu para iki mülk almaya yeterdi, birinde iki çocuğumla ben diğerinde abim oturacaktı ancak mülklerin çokta pahallı olmaması gerekiyordu.

 Bize Karşıyaka bölgesini önerdiler, aynı limandan vapurla oraya geçtik ve bir motele'e yerleştik, civardaki emlakçılardan ev araştırdık ancak fiyatlar bizim için biraz pahallı idi,

tekrar sorup soruşturduk Konak bayram yeri civarında mülk fiyatları daha uygunmuş bir kaç hafta içinde iki ayrı ev almış ve yerleşmiştik, yavaş yavaş bu yeni hayata alışacaktık elbet,

yeni bir şehir yeni bir ortam, yeni bir yaşam.

 Aradan 7-8 yıl geçmişti 1919 ilkbaharıydı, yine ilkbahar ne hazin tesadüf yağmurlu bir mayıs sabahı öğlene doğru Şehrin Yunan işgaline uğradığı haberleri yayıldı, bizim göç ederken ilk vardığımız pasaport limanından karaya çıkmışlar palikarya askerleri, ciddi bir direniş olmamış.

 İzmirli Rumlar, özellikle Alsancak bölgesi sakinleri şemsiyeleri açmış şiddetli yağmura aldırmadan sevinç çığlıkları atarak koşturmuşlar karşılamak için hemşerilerini,

yığılmışlar limana, çabucak unutuvermişler onları ayırım yapmadan kucaklayan, karışmayan özgür bırakan Osmanlıyı, sarıp sarmalamışlar gelen askerleri hatta misafir bile etmişler.

 Kaderime şaştım, bir kaç yıl içinde iki ayrı yerleşkede iki kez üst üste emperyalist işgale uğramıştık, birinde İtalyanlar, burada ise Rumlar,

içim acıdı, hüzünlendim, kadim koskoca bir imparatorluk, Osmanlı'mız çöküşteydi, mütarekeler imazalanmıştı, neredeeen nereye, elden ne gelir? Ne yapabilirdim kadın başıma? Derken abim çıka geldi, bu sefer kaçacağımız bir yer yok dedi, zaten ana vatanımızdayız, ne yapalım katlanacağız, elbet bizimkiler bir çare bulacaktır, devlet büyüklerimiz icabına bakacaktır bu vahim durumun.

 İzmir ilini ve çevresini yeni İonya şehri ilan ettiler, sokağa çıkma yasakları sıkı yönetim, karne usulü alışveriş, kıtlık, açlık, türlü salgın hastalıklar ,tüberküloz, sıtma. 

Osmanlı'nın azınlıklara yapmadığı ne varsa hepsini yaptılar, zulüm ettiler bize ta 1922'ye kadar, işte o aradaki dört yıl,o dört cehennem yılı. 

 Evet ulu önder Mustafa Kemal ve silah arkadaşları yakın gelecekte icaplarına bakacaktı gerçekten, hepsini denize dökeceklerdi, geldikleri gibi gideceklerdi yani diğer bir deyişle,

 bir yandan kaçarlarken bir yandan şehri ateşe vermişler tümüyle kahpece,yakıp yıkmışlar önlerine ne çıkarsa, özellikle kordon boyundaki o güzelim evler, konaklar, o gün korkunç bir gündü, kıtlık vardı şehrimizde, birer somun ekmek dağıtıldı kamyonlardan karneyle itile kakıla kapmayı başardım çocuklarım için, ama biz zaten hep yarı açtık o dönemde, yani alışkındık kıtlığa, yokluğa, harp zamanları ağır olur.

  Rodos Adasına Dönüş
 Ben Halil, 18'imdeyim terziyim, annemin hep söz ettiği ecdad toprağı Rodos adasını ziyaret edeceğim, amacım orada kalan malımıza mülkümüze mümkün mertebe sahip çıkmak. 

Pasaport ve vizem hazır, 1929 yılının bu bunaltıcı yaz sıcağında yola çıkmaya hazırlanıyorum, önce Marmaris'e gittim ve ardında bir bir buçuk saatlik huzurlu bir feribot seferiyle adaya vardım, serin rüzgarı güvertede hissettim, masmavi Akdeniz sularını izlerken annemin aynı yoldan Türkiye'ye ben henüz bebekken kucağında gelişin hayalimde canladırmaya çalıştım,

etrafta uçuşan beyaz martıların çıkardıkları huzurlu sesleri dinledim, sıcak çayımı yudumladım, ve ardından ada tüm ihtişamı, güzelliğiyle ufukta belirdi.

 Rodos şövalyelerinin meşhur kalesini görebiliyordum, tıpkı annemin anlattığı gibi, yat limanı, kıyı boyunca uzanan kahvehaneler,sedirler, restoranlar, halk plajı, tepelerde aynı Bodrum'u andıran şirin beyaz evler, ne çok bizden, ne çok Türkiye'ye benziyor gerçekten, 

Bir zamanlar misafirlerini, tüm görkemiyle ağırlayan Colossus heykelini gözümde canlandırmaya çalıştım, limanın her iki yakasında girişte konumlanmış bacakları ,bu söylenti doğrumu, abartılmış olabileceğini ve mimari açıdan öyle durmasının mümkün olamayabileceğini de duymuştum, doğrusu bilmiyorum.

 Rumca'yı oldukça iyi düzeyde konuşabiliyorum annem ve abim küçük yaşlardan itibaren bana öğretmişlerdi.

 Bir motele yerleştim, bavulları bırakıp bir süre Rodos çarşısını dolaştım, mitolojik heykelcikler, hediyelik eşyalar ,flamalar,t -shirt'ler, vesaire.

Gölge bir kahvehane'ye oturup yaşlı bir Rum amcayla sohbete daldım sonra, pek şaşırmadı beni gördüğüne Türkiye'den gelen giden zaten çokmuş, ne güzel konuşabiliyorsun dilimizi dedi, gülüştük,

kahvemi bitirdim ve tapu dairesinin yolunu sordum, açık hava sinemasının oradaymış, sora sora yeri buldum ve mermer merdivenleri tırmanarak içeri girdim.

 Üst yönetim olduğu gibi İtalyan'dı ,ne yazık ki İtalyanca bilmiyordum ancak çalışan memurlar ağırlıklı Rum'du.

 Rum Danışma memuru yüzünde şaşkın tuhaf bir ifadeyle nasıl dedi?

Dedenden kalan mal mülk mü? 

Evet Dedim, evimiz tarlalalarımız, hakkımı aramak istiyorum.

 -Kaç yaşındasınki sen? Diye sordu.

- 19'umdan gün aldım, reşitim,

çıkarıp nüfus cüzdanımı gösterdim.

 -Bir kahkaha attı,

-boşuna gelmişin buralara, bu işler için 21 yaşında olman gerek öncelikle, kanun böyle bizde

 -21'mi diye sordum şaşkınlıkla karışık bir üzüntüyle.

 -Evet ya 21

Hayal kırıklığına uğramıştım, işin peşini bırakmadım, bir kaç kişiye daha sordum, ancak hepsinden aynı ortak cevabı aldım,

 -öncelikle 21 yaşını doldurmalısın

Muhtemelen bir daha buraya gelme fırsatı bulamayacağımı biliyordum, hak aramaya başka gelenlerimiz de olamayacaktı,

işte o anda artık her şeyimizi tümüyle kaybettiğimizi anladım.

 Sonra sora evimizi de buldum, tıpkı annemin anlattığı gibiydi gerçekten ahşap ve taştan yapılma koca bir ev, kapıyı çaldım açan olmadı, ev bakımsız ve harap bir haldeydi,

dallanmış budaklanmış yabani otlar sarmış bir bahçe, çevreye danıştım İtalyanlar kamulaştıracakmış bu mülkleri sonrada Rum ailelere satacaklarmış dediler.

 Bir gece kaldım ve yorgunluğum attım, maddi imkanlarım sınırlı idi fazla döviz yoktu yanımda zaten.

 Ama yinede sahilde bir balık, kalamar yiyip uzo içmeden dönmemeye and içmiştim ve kendi kendime verdiğim sözü tuttum,

öğlen güneşinde serin gölgeliğine sığındığım derme çatma balıkçıda o lezzetini hayatım boyunca unutmayacağım yemeği yerken kağıda tütün sardım ve çakır keyif seferden limana dönmekte olan Rum Rodos balıkçılarını izledim, hatta onlara el salladım ve onlarda aynı şekilde karşılık verdiler.

 Dönüş yolunda engin denizi izlerken hem ata memleketini gelip görme fırsatı bulduğum için mutlu ve hem de umudunu yitirmiş şekilde artık gerçekten tümüyle yitirdiğimi hissettiğim mal mülkümüz için hüzünlü idim.

 Sevinç ve hüzün bir arada döndüm Türkiye'ye.

The Reflection
 Universe is a reflection of another universe and that other universe is a reflection of another universe,

infinite reflections,infinite universes, universe simply is a mirror just like all other infinite universes. 

 So are you an Anunnaki starseed?

 The sirians are silicon based lifeforms, (we're carbon based).

 They worship to the star Sirius as their holy goddess, primary deity of their pantheon (Isis, mother of our sun)

 And actually ı'm pretty sure about that.

 Ruh Irkçılığı 
 Asil olabilecek olan kan yada fani giysimiz değildir, ırklar ve milletler arası üstünlüğe de inanmıyorum ve hiç bir zaman da inanmadım.

 Ancak "Asil "Ruh" lafı boşa söylenmiş bir laf değildir, evet ruhlar tekamül süreci açısından kıdemli olabilirler,

evet bence bazı ruhlar ilahi boyutta ayrıcalıklı olabilirler,bazı ruhlar diğerlerine göre daha narin, ince, hassas, derin ve duygusal olabilirler.

 Özellikle bazı gerçek sanatçı ve entellektüellerin ruhlar kutsal yıldızlar tarafından korunuyor olabilirler.

 Geçmişteki hatalarımızın ne kadarı gerçekten hata ve ne kadarı öğretici amaçlı ve sonradan yararlı derslere ve tecrübelere dönüşen cinsten olanlar, yaşam kesişmelerine gebe sözde tesadüf ama aslen çok daha başka amaçlara hizmet eden hata yada kaza süsü verilmiş olaylar.

 Düşünün bir, mesela "eğer falanca hatayı geçmişte yapmamış olsaydım sonraları falanca gerçek gün yüzüne çıkamayacaktı veya anlaşılamayacaktı " dediğiniz hiç olmadı mı?

 Eğer durum gerçekten böyle ise o halde bu türden geçmiş hataları "hata" kapsamında değerlendirmek ne kadar doğrudur?

 Çünkü belli ki çok başka bir amaca hizmet ediyorlar aslında, hepsi birbirine bağlı olaylar silsilesi, biri diğerinin olmaz ise olmazı.

 Aynı evrenimizde ve tüm çoklu evrenlerde her şeyin birbiri ile ilintili olması, yani aslında bir bütün olması, bir olması gerçeği gibi.

 Rock 'N' Roll
Well my personal Rock 'N' Roll perception might be a bit slightly different than the others, to me Rock 'N' Roll means peace, love, freedom, spirituality, political reactions, civil rights, art, deep emotions, being natural, wisdom and most importantly it means intellectuality.

 For instance protesting injustice, unfairness and similar social issues through the music and through a peaceful and artistic way, 

 To me Rock 'N Roll is not something negative, it's not satanic, not evil, not a part of pop culture but conversly positive, cool, friendly, profund, deep, emotional and different, well, very different.

 The dignity of women con not be a subject to pop and magazine culture, women can not be eveluated as sex objects and must not be percieved as fake and artificial plastic dolls!

 And yes there's a global dark cabal, a global conspiracy of the fascist elite, there is no doubt about that.

 Coincidence
 Oh man they have ruined my life, they unknowingly have changed the natural course of my soul to another direction by force,

 they have affacted on the natural evolution and progress of my spiritual karma through brutal violence,

 unfortunately my poor soul has been driven to an unknown journey and adventure because of those god damn bastards.

 But of course as you guys know everything is for a reason and there is no such a thing as coincidence.

Star Wars
 Star Wars Tıpkı aynı "Star Trek" (Uzay Yolu) tv dizi serisi gibi yıldız savaşları serisi de elbette bir çok benzeri film,dizi veya kitap gibi senaristlerinin bilerek veya bilmeden olası medyumsal yetenekleri aracılığıyla kanal vazifesi görerek, kadim geçmişten ve belkide uzak galaksilerden elde ettiği gerçekleri yansıtan bilgiler ışığında şekillendirdikleri bir show'dur.

 Hollywood'da bu durumun benzer örnekleri çoktur.

 Yani aslında büyük ölçüde bir zamanlar gerçekten yaşanmış ve hatta belkide tekrar yaşanacak ve hatta belkide şu anda uzaklarda bir yerlerde halen yaşanmakta olan gerçekleri anlatmaktadır.

Uzun zaman izlemeyi reddettim, itici buldum bunda etken büyük ölçüde filmin aşırı ticarileştirilmiş yönü, tüketim toplumunun örnek bir parçası haline getirilmiş promosyonel boyutu (örneğin filmle ilgili çok sayıda oyuncak ve benzeri ürün vs.) idi.

 Bana göre itici olan sadece tutulan yani gişe getirisi olan bir filmin bir sonraki bölümününde ticari başarısının büyük ölçüde garantisi olacağı beklentisinden doğan yaratıcı sanatsal içerikli zorlamalar değil, aynı zamanda seri filmlerden bir öncekini izleyen seyircinin bir anlamda mecbur tutularak yani adeta esir alınarak bir sonrakini izlemeye itilmesi, adeta zorlanmasıdır,

 çünkü büyük ihtimalle varsayımsal olarak seyirci yarım kalan bir iş duygusuna kapılarak seriyi tamamlamak isteyecektir.

 Ayrıca abartılı aksiyon sahneleri, sinema filmi olarak düşünülmüş olmasından dolayı filmin kurgusal boyutundan ve senaryo gücünden çok Amerikan vari Hollywood tarzı abartılı cgi görsel efektlerin ön planda olması, gerçek olması mümkün gözükmeyen ışın silahlarıyla ve uçan jetlerle gerçekleşen çatışmalar, vs. 

Evet, bunların tümü benim açımdan gerçekten de itici idiler.

 Dünya dışı gelişmiş medeniyetlerin aralarındaki çatışma ve savaşların öyle topla tüfekle ışın silahıyla falan değil fakat çok daha gelişmiş yöntemlerle olduğunu zaten biliyoruz,

 mesela zihin manipülasyonu, hologramlar, gelişmiş donanım ve yazılım'a dayalı dijital manipülasyonlar ve filmdeki mekanik metal yığını klon robotlardan ziyade etten kemikten kanlı canlı biyolojik klon androidler.

 Aslında "Battlestar Galactica" serisi bu anlamda biraz daha gerçeğe yakındır ve muhtemel gelişmeleri daha iyi anlatmaktadır.

 Her neyse fakat geçenlerde birden "Star Wars" film serisini izlemem gerektiği hissine kapıldım ve oturup dokuz bölümlük seriyi izleyip bitirdim.

 Gerçekten izlemem gerekiyormuş, film serisi ve özellikle erken bölümler resmen araf'ta ki diğer annem Sharon ve kozmik çevresi tarafından zihin manipülsyonu yöntemiyle düzenlenmiş derlenmiş bir gösteri idi.

  Tümüyle benimle ilgili ve yaşamımla ilgili bağlantılar,ilintiler ve göndermeler, sadece isim benzerlikleri örneğin Anakin yani Ana-kin, "Patme"," Patmas" yani "Fatma"" Mustafar" yani babamın adı "Mustafa Çetin","Aldabaar", yani Aldebaran yıldızı, Poe (Edgar allan Poe şiiirim, vs.) değil,

aynı zamanda mekan ve olay benzerlikleri, 6. Bölümün son sahnesi ve 7. bölümün giriş sahnesi olan dağın üzerindeki münzevi "Luke Skywalker" bile tek başına demek istediğimi anlatıyor, aslında uzatmaya gerek bile yok.

 Burada yazdıklarımı okuyan ve Yıldız savaşları serisini tümüyle izleyen birisi ne demek istediğimi zaten hemen anlayacaktır.

 Benimle ilgili benzer ve çok sayıda başka yapımlar olduğunu biliyorum fakat elbette hepsini izlemeye imkan yok.

 Hatta bunlardan biri aynı ticari ruh nediyle izlemeyi reddettiğim "Game of Thrones" serisi olabilir.

örneğin "John Snow". "Luke Skywalker" ve kısmen Anakin'in çocukluk dönemi beni anlatmaktadır, sembolik olarak beni ve yaşamımı simgelemektedirler.

 Jedi olmak münzevi olmak demektir, Jedi hocası "Yoda" simgesel olarak Tibet teki lama hocasından farksızdır.

 "Force" dedikleri evrensel din, tüm evreni bir bütün olarak ayakta tutan birlik yani galaktik veya kozmik anne'dir, bozon parçacığıdır, plazma yani vril enerjisidir. "

 May the force be with you" derken söyledikleri "may the galactic mother be with you" yani "evrensel kozmik ana" sizinle olsun'dur.

 Herşey bir'dir, bir bütündür. ve dokuz sayısı en tepedeki münzevi'nin sayısıdır, kozmik anne'nin sayıdır,  
1-9 ve 9-1,

 baştan sona ve sondan başa, 

diğer bir deyişle 

"as below so below".

En üst yoğunluk boyutu, 9 boyutlu tanrısal kozmik katman.

 Sonradan lord Vader'a dönüşen Anakin ise elbette açık biçimde önceki babam'ı simgelemektedir. 

Peki burada amaç yani verilmek istenen mesaj tam olarak nedir, ne olabilir?

 Benim" Paul Richard" reenkarnesi olarak halen var olduğuma ilişkin Hollywood'da kileri bilgilendirmek.

 Dolayısıyla reenkarnasyoun'un gerçekliğine, ruh'un varlığına, ebediyete, sonsuz yaşamın ve sonsuzluğun varlığına dikkatleri çekebilmek.

 Hristiyanlık öğretisinin boş olmadığının ve gerçekten bir temeli olduğunun, gerçeğe dayalı olduğunun altını çizmek.

 (Son 40 yıldır ve özellikle son dönemlerde Hollywood ve dolayısıyla yapımları üzerinde oldukça etkin mason kültürü,Illuminati ve yeni dünya düzeni anlayışı ve beklentisi doğrultusunda anti-hristiyan filmlerde büyük artış gerçekleşmiş buna paralel olarak İsa mesih'in yaşamı ve öğretilerini konu olan Hristiyanlık temalı filmlerde büyük düşüş yaşanmıştır ve halen yaşanmaktadır, diğer bir deyişle yoğun şekilde ateism propogandası yapılmaktadır. Bu durum elbette kozmik ilahi bilincin hoşuna pek gitmemektedir çünkü bu dizi ve filmler büyük kitlelere ulaşabilmekte ve onları olumsuz yönde etkileyebilmektedir.)

Peki bunların dışında anlatılmak istenen başka bir gizli gerçek, verilmek istenen başka bir mesaj var mı dır?

 Star Wars Hollywood'un bilim-kurgu türündeki bel kemiği sayılabilecek en önemli yapımlarından biridir, yani hemen hemen herkesin izlediği dikkat çekmek için ideal bir yapım aynı "Game of Thrones" gibi.

 Film serisinde iki bölümüde Harrison Ford'un "Han Solo" (han kelimesi benim Moğol han atalarıma ilişkin diğer bir göndermedir) rolü vardı, yıllar önce sinema'da onun What Lies Beneath" filmini izlemiştim, film de kısaca gizli kalmış, örtbas edilmiş bir gizli cinayet gerçeğinin ve parapsikolojik, olağanüstü yani okült şekilde gün yüzüne çıkışı anlatılmakta idi.

Acaba önceki yaşamıma ait Annemin vermeye çalıştığı üstü örtülmüş, örtbas edilmiş bir başka gerçek mi vardı?

 Ben ve annem katledildik acaba görünen ve bilinen katilerin yanı sıra görünmeyen arka planda olan bir takım başka caniler de mi vardı?

 Yanlış anlaşılmasın,burada önceki babamı suçlamaya çalışıyor değilim, bu konuda masum olduğunu biliyoruz ama onun dışında, ondan habersiz bu işe bulaşmış başkaları da olabilir mi?

 Neden bir önceki başlayamadan bitmiş yaşamımın annesi bu derece fazla, büyük bir çaba ve enerji harcayarak dolaylı şekilde geçmişteki diziler filmler ve benzeri yapımlar aracılığıyla yani bu yapımları kullanarak ve yanı sıra beni işaret ederek bir şeyler anlatmaya çalışıyor olabilir?

 Araf ta, yani bence Sirius yıldızın da zaman kavramının olmadığı, geçmişi ve geleceği bir arada tek bir çizgi gibi görebiliyor oldukları açıkça anlaşılıyor.

 Daha önce yazmıştım Hollywood'dakilerin bir çeşit zaman makinelerinin olduğu zihin geleceği görebilme zihin kontrol edebilme yeteneklerinin olduğu yolundaki ciddi belirtilerden bahsetmiştim, bu konuda ciddi şüphelerim vardı.

 Fakat şimdi anlıyorum ki belkide tüm bunları yapanlar Hollywood'dakiler değil fakat bizzat önceki annem ve kozmik çevresi idi.

 Evet, son gelişmelere paralel olarak bu ihtimal daha olası görünüyor, o halde olan bitene en az benim kadar Hollywood'dakiler de şaşırmıştır, çünkü öyle görünüyor.

 Anlattıklarım normal ve sıradan biri açısından son derece inanılması güç, tuhaf ve akıl hastası olması muhtemel birinin düşünceleri gibi gözükse de tümü yaşanmış ve gerçektir. 

Bir Başka Açıdan Yıldız Savaşları
Orion ve sirius yıldızları arasındaki kısır döngü karı-koca kavgası çekişmesi ve  ona paralel olarak Satürn ve Venüs arasındaki kavga enteresan şekilde ve elbette tesadüf olması mümkün gözükmeyen bir biçimde milyonlarca yıl önce bu iki yıldız sisteminde yaşam süren son derece gelişmiş ve üstün iki medeniyet arasındaki savaştır. (Aslında "Game of Thrones'un krallıklar arası savaşları da bu durumla paralel ve benzerdir.)

 Aldebaran'ın ari ırkı ( bu arada ari ırk'tan kasıt sadece sarışın ve mavi gözlü Germen ırkı ve kuzey iskandinav ırkları değil kök Hintliler, Tibetliler ve hatta Persliler yani bugünkü İranlılar dır, zaten kelime kökeni olarak İran, aslında "aryan" kelimesine tekabül eder,

yani İskender ve Pers savaşı aslında iki ari ırk arasındaki savaştır, ve Persliler'de köken olarak Anunnaki tabanlı olduklarına göre Anunnaki iki önemli kök ırk koluna ayrılır, İbrani kökenli ve Aryan kökenli

(Araplar ise İbranil erin kuzen ırkıdır fakat aslen Anunnaki kökenli değillerdir.)

Aldebaran aryanları ve Sirius'un ibrani ırkı arasındaki savaş,yani yeryüzüne sıçramış iki Anunnaki kolu arasındaki savaş.

Kadim Orion Savaşları
 Evet adı üzerinde yıldız savaşları, tümüyle benim yıldız teorimi destekleyen bir film serisidir.

 İki üstün medeniyetin ve kolonilerinin arasındaki milyonlarca yıl süren uzun soluklu savaş hem bizzat yürüttükleri ve hemde dolaylı olarak sömürgeleri yani kolonileri üzerinde yürüttükleri tüm evrene yayılmış klon savaşları,

yani biyolojik androidler in savaşları, tüm bu medeniyetler arası savaşlar bizdeki küçük ölçekli temsili devamının yani ikinci dünya savaşının aksine Aldebaran arilerinin diğer bir deyişle Aldebaran sistemi yani Plaiades, Hyades ve ötesi yıldız kümesi Anunnaki nordik'lerinin mutlak zaferi ile sonuçlandı. 

Sonuçta Sirius sistemindeki o üstün İbrani kökenli medeniyet aynı Atlantis gibi sonunda battı, tümüyle yok oldu.

Ama elbette evrenin başka yerlerinde ve dünyamızda sonradan yeniden hayat buldular fakat hiçbiri asla o ilk kadim medeniyet gibi olamadı. 

 Süleyman tapınağının yeniden inşası ve yeni Kudüs'ün yani yeni Atlantis'in yükselişi demek sembolik olarak Sirius sistemindeki o ilk kök medeniyetin yükselişi demektir.

 Bugün kadim Sirius medeniyetinin aksine Germen ırkının genetik ataları olan Nordikler ve Aldebaran medeniyeti ise hala mevcuttur fakat kutsal yıldızları Aldebaran iç yakıtını tüketmek üzere, çok yaşlı ve sadece bir kaç milyon yılı kaldı,

bu konuda bir şeyler yapmak zorundalar.

 Kadim sirius medeniyeti gen soylarından gelenler aynı ataları gibi arkaya doğru çıkık oval kafa şekiller ile bu belirgin farklarına rağmen dikkat çekmeden hizmetçi ve köle olarak ari ırkla birlikte yarattıkları maymun-anunnaki kırması insan soyunun arasına karışmayı başardılar.

 Anunnaki İbrahim torunu Joseph Mısır'a göç etti ve onun soyundan Akhenaton yani Musa'nın kendisi veya belki abisi geldi, atalarının güneş dinini canladırmak ta istedi.

 Antik mısır'da firavunlar ve eşleri olarak bizleri yönettiler, ve sömürdüler bu egemen sınıf bugün halen dünyamızı yönetmektedir, modayı, sanatı,kültürleri, medeniyetleri, kısacası herş eyi onlar belirlemekte, şekillendirmekte ve yönlendirmektedirler.

 Aslında dönemsel olarak iki önemli Anunnaki kolu yani Germenler ve İbraniler nöbet değişimi gibi yönetimi devralmakta dırlar.

hHr iki kol'da egemen konumdadır, biri ABD'nin diğeri Avrupa birliğinin başındadır, biri Rotschild'se diğeri Rockefeller'dır, biri dolar ise diğeri Euro'dur,

aralarındaki husumet ve hesaplaşma ikinci dünya savaşı ile birlikte sona erdi, şimdi ise birlikte hareket ediyorlar, müttefikler ve ortak çıkarlarını peşinde koşuyorlar, birbirlerini kollayıp gözetmektedirler.

 Ama elbette çaktırmadan gizliden gizliye birbirlerinin zayıf bir anını kolluyor da olabilirler, nede olsa Enlil ve Enki arası husumet evrensel boyutta çok kadim ve kısır döngüsel sonsuz bir husumettir.

 Symbols of an Alien Sky 
 Son zamanlarda izlediğim oldukça ilginç bir diğer dikkat çekici yapım, belgesel sitemde var izleyebilirsiniz,

 David Talbott benim teorime benzer bilgiler vererek belgesel serinini açılışını yapıyor, pagan kültürleri kadim antik dünyalar hep farklı adlara aslında Satürn'e taptılar demeye getiriyor,

O kadim gizli ve gizemli sembolleri açıyor, anlatıyor.

 Aslında haç bile sembolik olarak Satürn yıldızıdır, ve Venüs yıldızı İnanna'dır, ana tanrıçadır diyor,

 bütün semavi dinler Satürn'e tapmaktadır, tıpkı pagan kültüründe olduğu gibi demeye çalışıyor,

evet kısmen doğru fakat bakın yıldız diyor gezegen demiyor fakat aslında onlar birer yıldız değil, sadece birer gezegen, David Talbott'un,masonların ve hatta Illuminati'nin tam olarak kavrayamamış olduğu basit gerçek ise o gezegenlerin ardında onlardan daha kozmik ve daha güçlü benzer astrolojik etkileri olan koskoca gerçek yıldızlar olduğu gerçeği.

 Sirius, ORion, Aldebaran, Beetlejuice,Regel ve diğerleri yani mitolojik tanrılar ve melekler.

 Zaten izlerken bu belgesel bende hemen üstü kapalı biçimde masonik kültürün ezoterik bilgisini yansıtan bir belgesel kuşağı olabileceği, yani bir anlamda onlara ithaf edilmiş yani atfedilmiş bir yapım olabileceği fikrini uyandırdı.

 Peki öyle ise bu belgesel ikinci bölümde neden bahsediyor?

 Nedir ikinci bölümün adı?

The Lightning Scarred Planet Mars
Mars gezegeninin ve onun adeta yaralı yüzünün altında yatan gerçekleri anlatıyor, atmosferdeki elektrik boşalmaları sonucu kısa bir sürede, bir kaç dakika içinde Mars yüzeyinde oluşan çatlaklar,girinti çıkıntılar, vs.

 İlginç, neden bu konu ile devam ediyor?

Neden mars?

Ne demeye çalışıyor?

 Kızıl Nibiru gezegeni aslında kızıl Mars gezegenidir demeye çalışıyor, milyonlarca yıl Kadim Sirius medeniyetinden kalan bir koloni olan olan Mars gezegeni üzerinde yaşam vardı ancak o zamanlar güneş sistemimizin gezegenlerinin yörüngeleri tam olarak bugünkü gibi stabil durumda değildi, çarpıklıklar vardı ve sonuçta gezegenler ve uydular arasında çarpışmalar olabiliyordu.

 Dünyamız'ın atası Tiamat gezegeni ile Mars çarpıştı, her iki gezegen de büyük hasar gördü, Tiamat'tan kopan parçalar astroid kuşağını oluşturdu diğer yarısı ise dünyamız halini aldı. 

Mars'taki akıllı yaşam büyük ölçüde sona erdi, kurtulabilenler için kabus daha yeni başlıyordu, bozulan sistem beraberinde büyük elektrik dalgalanmaları,devasa tsunamiler ve sayısız felaket getirdi,

gezegen alev alev yanıyor ve tükeniyordu ,kurak ve verimsiz bir çöle dönüşüyordu adeta, önce dünyamızın uydusu Ay'a kaçtılar ve geçici olarak orada koloni kkurdular ardından bir kaç bin yıl sonra dünya'ya göç ettiler.

 BugünküAntartika kıtasına indiler, Atlantik okyanusunda bir ada'da Atlantis'in kadim medeniyetlerini filizlendirdiler.

Kendi genleriyle doğada bulunan ve insana en yakın canlı türü olan maymun genini karıştırarak kendilerine daha önce ana gezegende olduğuna benzer şekilde bir köle, hizmetçi sınıf yarattılar.

 Ama talihsizlik, bitmeyen lanet başlamıştı bir kere, bir kaç bin yıl içinde dünya'ya çarpan bir yıldız büyük çaba ve enerji ile minyatür ve sembolik ölçüde yeniden filizlendirmiş oldukları medeniyetin sonunu getirdi.

 Atlantis'te battı gitti, kurtulabilen azınlık ve bir kaç rahip ve Thoth (Enki) giza piramitlerini geçmişin kadim bilgisi anısına unutulmayan birer anıt olarak diktiler, geriye kalan bilgiyi ilkel insana öğretmeye çalıştılar,

 Sümer ve mısır medeniyetleri doğdu. 

Bu arada Aldebaran sistemi nordiklerinden bir azınlık dünya'ya gelerek avrupa'da ve iskandinavya'da kolonileştiler.

 Bu iki Anunnaki kolu arasında ve her iki kolun iç fraksiyonları arasında bir çok kadim savaş gerçekleşti, (nükleer savaşlar dahil.)

Medeniyetler sıfırlandı, kadim üstün bilimsel bilgiler unutuldu, ve her şey yeniden başladı. 

Bu dizinin üçüncü bölümünün adı nedir ve neden söz etmektedir?

  The Electric Comet
Her kuyruklu yıldızda doğal olarak bulunan plazma yani vril enerjisini anlatmakta ve nasıl oluştuğunu bilimsel olarak açıklamaktadır,

geleneksel, ortodoks bilimin atladığı ve gözden kaçırdığı bilimsel bilgi ve gerçekler üstelik. 

Kuyruklu yıldızların kayarlarken yaydıkları o göz kamaştıran parlaklık aslında sadece tümüyle ücretsiz doğal, evrenin her yerinde, tüm yıldız sistemlerinde bulunan yani ve evrensel bir enerji türü olan plazma (vril) enerjisidir.

 Peki David Talbot bu dizi serisinden bir sonra yaptığı kısa dizi'de neyi anlatıyor?

 Konu nedir?

 Atlantis:)

Elbette şaşırmadım, sizde şaşırmayın.

 Teşekkürler David Talbott, atladığın tek şey kadim yıldızlar yani kadim tanrılar oldu. 

Şimdilerde o kadim gezegene bir yeniden dönüş telaşı içindiler tıpkı daha önce yazdığım ve anlattığım gibi,

işte bunlar ulaşabildiğim ve gerçeğe en yakın bilgilerdir.

 Bu arada geçen gün Google belgesel sitemi bir önceki gibi ikinci kez kapattı çünkü telif hakkı koruması olan filmler yayınlamıştım (bir önceki başıma gelen durumu unutmuştum ama bu sefer unutmayacağım)

 ama mesela Google'un Blogger'ı benzeri olan bir başka yasal platmform "World press"'te aynı içerikleri yayınların bulunduğu siteler kapanmıyor,

gelen telif hakkı uyarıları ile o içerikleri bazen siliyorlar evet, fakat önemli olan sonuçta toptan kapanmıyorlar,

böyle başka benzeri blog yayınlama siteleri'de ve sunucular da kapanmıyor,

 Peki neden Blogger yerine örneğin World Press'te bir blog açmıyorum sorusu akla gelebilir.

 Sadece alışkanlık, alışık olduğum düzeni değiştirmek istemedim.

 İşte Google'ın adalet anlayışı bu kadar!

Bir iki uyarı ve kapat gitsin üstelik uyarılarında örneğin "bu tür yayınları sürdürür iseniz sitenizi kapatacağız" şeklinde bir uyarıda da bulunmuyorlar,

peki onca emek, onca enerji ne olacak?

 Umurlarında bile değil.

 Sitemi kapattıkları gün onlar kapatmadan az önceki son yayınım ve o sitede izlediğim son film "Charlie Says" adındaki Charles Manson biyografisi konulu film oldu:)

 Yeniden bir belgesel sitesi yaptım ancak bu sefer yayınlarımın gömülü içeriğinde Yotube dışına çıkmayacağım, ve konu olarak Ufoloji dışına pek  çıkmayacağım.

 Fakat umarım başıma gelenleri bir süre sonra tekrar unutmam ve üçüncü kez yeniden sitem kapanmaz.

Bu arada yeniden belirtmeliyim, evet dinleri de egemen sınıf sömürü aracı olarak kullanıyor, dinler'de aynı magazin ve pop kültürü gibi aynı futbol gibi bir çeşit afyon yani,bir uyuşturma, uyutma ve gerçeği örtbas etme aracı olarak kullanılıyorlar,

evet bu tespit tümüyle doğrudur, buna bir itirazım yok,

 aslında öyle olmamalı, çünkü İsa mesih in (Veya belkide gerçek İsa olan Zerdüşt peygamberin) amacı aslında tam tersiydi, insanları uyandırmak ve onları özgür kılmak yoksa onları köle ve hizmetçi olarak görmek değil,

eminim tüm düğer peygamberlerin de aynı şekildedir. İşin aslı zaten ilk iki sitem "eniyiflm.tk" ve "siriusdocs.blogspot.com" sadece deneme-yanılma ve eğlence amaçlıydı:)

yani ciddiye almadan tecrübe kazanmak acıyla yaptığım siteler ve kapanmaları kaçınılmazdı.

 Ancak şu anda moderatörlüğünü yürütmekte olduğum 3. belgesel sitem olan "siriusdocumentaries.blogspot.com" ciddiye aldığım ve özenerek inşa ettiğim bir site. 

Gerçekten ufoloji alanında görebildiğim en iyi web sitesi, geçmiş tecrübelerimden yararlanarak hangi yayını paylaşıp hangi yayını paylaşmamam gerektiğini gayet iyi biliyorum,

 ciddiyet ve özenin hakim olduğu site "hoax" sahte olabilecek içerikleri ifşaa ederek gerçeğe olabildiğince yakın durma gayretinde.

 Oldum olası Nirvana grubuna atfedilen önemi anlayamamışımdır, onca müziği çok komplex ve kaliteli iyi olan gruplar varken (örneğin Dream Theater, Savatage, Queensryche, vs.) neden Nirvana?

Yada Örneğin Mercyful Fate, King Diamond dururken neden Marlyn Manson?

    Popüler kültürün bir parçası deyip geçmiştim, sorularımın cevabı muhtemelen şunlardır,

1.Los Angeles'ta veya Seattle'da bulunuyor olmaları yani Hollywood'a yakın olmaları ticari anlamda sunum ve pazarlama yani promosyonel yönlerini ön plana çıkarıyor,

 dinleyici kitleleri ise genel olarak ticari ve yapay olanla gerçek ve doğal olanı birbirinden ayırabilecek yeterlilikte bir bilince sahip değil maalesef.

Ayrıca Nirvana grubunun politik bir duruşu ve tarzı olması, sol politik çevreleri etkilemiş olabilir.

 90'lı yıllarda Albümleri çıktığında "Smell Like Teen Spirit" adlı şarkılarının klibine Tv'de tesadüfen denk gelmiştim, ilk bakışta hemen davulcularının bana hep tip hemde çalış şekli açısından ne kadar benziyor olduğu dikkatimi çekmişti,

benim gibi siyah uzun saçlarıyla zayıf bir genç, çalarken vücut dili oldukça beni andırıyordu gerçekten, ve sonra arka planda dans eden o kızların siyah giysilerindeki kırmızı "anarşi" amblemi dikkatimi çekti,

 Çok profosyonel bir müzik değildi, ön planda olan lead sololarla falan süslü de değildi ama en azından içten ve samimi diye düşünmüştüm,

 sonrada gelen abartılı şöhretlerinden Kurt Cobin'in bizzat kendisinin bile rahatsız olduğuna düşünüyorum

hatta belkide talihsiz intiharına giden yolu açan depresif, anksiyete bozukluklarına vesile olmuşta olabilir bilmiyorum araştırmadım ama mümkün,

 Müzik piyasasına yenik düştüler ve büyük ihtimalle işin en başında beklentileri bu yönde değildi.

 Her neyse albümlerini gidip satın almıştım ve albüm kapaklarından çok etkilenmiştim, protest ve politik yönü olan bir kapaktı, havuzda bir bebek olta ile uzatılan bir dolarlık banknotu yakalamaya çalışıyor.

 Kişisel felsefemin ve duruşumun adeta görsel, visual bir özeti gibiydi adeta.

 "Smells Like Babe Spirit"

 Aslında o bebek Paul Richard'a bir gönderme aynı zamanda, yine önceki annemin ve kozmik bilinç çevresinin bir manipülasyonu, bilinç altına sızışı.

 Aynı diğer çok popüler görsel ve işitsel sanat ürünlerine olan sızışı gibi.

 2. Sitem kapanmadan az önce müzikal tür'den yayınladığım filmlerden biri'de Joan Jett ve Lita Ford'un ilk çıkış grubu The Runaways'in biyografi filmi 2010 yapımı "The Runaways" idi.

Kızım Derin'e tip olarak oldukça benzeyen Kristen Stewart, Dakota Fanning ve michael Shannon'un rol aldığı filim müzik piyasasının sanatçıları nasıl manipüle ederek iyiye değil kötüye doğru yönlendirdiğini ve işin aslında arka perde de dönen dolapları gayet güzel anlatıyordu,

işte bu manipülasyonlar yüzünden profosyonel yaşamlarında bir çok değerli sanatçı buhran geçirmekte, deprsyona girmekte ve uyuşturuculara yönelmektedir maalesef.

 İşte bu nedenle müzik'te hep amatör ruhu savandum ve underground kültürün bir parçası oldum.

 Her neyse filmde Kristen Stewart bir sahnede üzerinde sirius yıldızı olan bir T-Shirt giyiyordu ve yıldızın üzerinde 9'un tersi olan bir 6 sayısı mevcuttu.

 Film sitemde bir ara bende kendimi tanıtmak ve nasıl göründüğümü anlatmak için üzerinde Supernatural dizisinin amblemi olan yani pentagram,sirius yıldızı logosu olan bir siyah t-shirt giymiş ve ayrıca hristiyan haç sembolü içeren bir kolye takmıştım,

 bir anlamda dokuz sayısı ve Sirius yıldızı bir arada. 

 O fotoğraflarımı evimin yarısı güneş sarısı ve yarısı Sirius yıldızının engin mavisinden (bu durumun farkında olmadan, sözde tesadüfen) boyadığımız adeta antik mısır'ın kadim odalarından esinlenilmiş gibi duran duvarları önünde çekmiştim. 

Benim açımdan dikkat çekici bir anektod.

 Verebileceğim çok sayıda tuhaf örnek ve tesadüf gibi gözükse de aslında tesadüf olmadıklarını bildiğim çok sayıda gönderme var, uzatmaya gerek görmüyorum, ben ne olup bittiğini artık anladım, anlattıklarımdan yola çıkarak bu satırları okuyan aklı başında biri de zaten anlamıştır,

hüzünlü, hazin ,talihsiz, dokunaklı ve sinir bozucu bir hikaye, geriye kalan ise sadece anılar ve ezgiler.

Aynı o eski Jazz rock grubunun adı gibi.

"Blood Sweat And Tears"

Google
 I can't believe that google has suspended my "sirius documentaries" youtube account without any explanation or warning just because ı've been promoting my completely free and ad-free documentary website just in the comments section of a few releated youtube videos ,

 not even more than 15-20 videos. first of all believe it or not ı didn't even know that was forbidden.

 I mean something like that: "http://siriusdocumentaries.blogspot.com free UFO documentaries,No ads, no surveys, no unwanted banners!" and that's all.

 I don't know who did complain about me to Google administration but whoever you are, you are an outrageous person,

 yeah that is what you should know, because afterall obviously this website is not for commercial purposes but simply just a charity work.

 And "Google" you are a fascist organization, you simply are a pretty important part of TNWO mechanism but nothing more, that's clear!

 Is there anybody out there?

 Can you guys hear me? "

Valiant Thor
Allgedly Valiant Thor, a benevolent Venusian who lived among us for three years in the late 1950s.

 The story is passionately believed by a few proponents, and has been promoted as fact on TV shows such as Ancient Aliens and dramatized in the 2013 film short Stranger at the Pentagon.

 Today we're going to look at the facts of the story and the context in which it was told, and see if we can conclude whether Valiant Thor truly did visit the Earth.

 The story of Valiant Thor did not exist until 1967, when it was revealed to the world in the book Stranger at the Pentagon by the Rev. Frank E. Stranges (1927-2008),

and several other books in the decades since. Stranges was a traveling Christian evangelist who also wrote books about UFOs and gave lectures at UFO meetings.

 A deeply religious man, Stranges believed that aliens visited the Earth in order to spread the word of God.

 In Stranger at the Pentagon, he wrote that he was concluding a sermon one day when a mysterious woman showed up and invited him to the Pentagon.

 There he was introduced to Valiant Thor, an alien who had come to Earth to offer us all the technologies we'd ever need, plus to caution us against nuclear weapons.

 The two became best friends and spent much time together, during which Stranges learned Val's whole story.

 Val and his companions were from Venus, and had landed on March 16, 1957, with a 3-year mission to invite the Earth to join the interstellar community, who had had their eyes on us ever since the atomic bomb blasts in World War II.

 Val was brought to meet President Eisenhower and Vice President Nixon, who put him up in an apartment at the Pentagon.

 He traveled and met with many government officials.

 Then, at the end of his mission, he dematerialized on March 16, 1960.

 Science fiction fans among will you immediately recognize this as the plot of the 1951." 

Well, nice story with a lot of deliberate deception including fake documents and stuff,

I mean just like almost every other ufology myths and stories.

 They simply intend to mislead and confuse you through those half true half false fabricated stories, that's for sure.

 First of all that Val Thor guy's alleged so-called vintage pic. at the Pentagon's fake, but yes there's someone else, the real Valiant Thor he's not from the planet Venus, (actually intelligent life even doesn't exist on planet Venus already.)

 But infact perhaps he's from Aldebaran system, he's blonde hair, blue eyes, handsome and so-called "aryan" and of course Anunnaki, ( but in my opinon our souls might be noble only ,not races, not bloodlines, yes ı am a soul racist!)

 Sometimes he's going back and forth, CIA and The Pentagon both have a good relationship with this guy, even today.

 That's the real story.

 First of all Illuminati is right about dualism, because duality is an universal fact however dualism comes from a divine oneness,

 in other words a universal oneness that leads to an universal duality. (Or you may want to call it the cosmic galactic mother or higgs boson or god particle ,vril power, plasma energy, zero point energy source, etc.

In short whatever you wanna call it, doesn't matter actually because all of those different phrases mean the exact same thing.

 I like the holy mother and the son both, ı like Mary (ısis) and ı like Jesus , ı like Lucifer and ı like The Christ, ı like the star sirius and also our beautiful sun, ı believe in duality as well as oneness.

 A Second Chance
 "Star Wars" ile ilgili bir dolu yapım aşaması ve perde arkası belgeseli izledim, epey çok varmış, ve sonrasında tesadüf gibi görünen o garipliklerin aslında çok azını fark ettiğimi anladım,

sayılamayacak kadar çoklar ve bu belgesel serisi ile 10'a katladılar, zaten şimdi fark ettim ki ben film ve belgesel sitem'in yayın formatını farkında olmadan ortalanmış bir biçimde aşağı doğru kayan yazılar şeklinde yapmışım,

 yani Star Wars filmlerinin açılış sahnesindeki yazılar gibi demek istiyorum.

 Artık neden hep mısır çöllerine benzer bir yerlerin üzerinde uçtuğumu imgelediğimi de biliyorum, 

benim açımdan her şey son derece açık ve net, fakat hoş ben kimseyi inandırmak ihtiyacı hissetmiyorum, inandırmak bunun için hiçbir nedenim yok.

 Bilmek istediğim sadece annemin tam olarak ne anlatmaya, ne söylemeye çalıştığıdır. 

Mitoloji ,Odysseia, tarih ve Star Wars, tekrar ediyorum yazmakta olduğum bu e-kitap son derece önemli, bu bir şaka değil, çocuk oyuncağı değil, kitabın önemi celebrity çocuğu olmak ile falan da ilgili değil, hiç bir alakası yok,

 neden önemli çünkü koskoca bir devletin adının altında yatan gerçek anlamı açıyor, gizem perdesini aralıyor, Davut''un yıldızı da denene Sion yıldızının sembolik anlamının tam bir açılımını veriyor.

 Tüm mitolojik,tarihsel ve benzeri inanç temelli dogmaların artık unutulmaya yüz tutmuş kutsal gerçeklerin, kadim Atlantis'in, Mu'nun Sümer'in, Mısır'ın inanç sistemlerinin ve mitolojilerinin, tanrılarının ve meleklerinin vs. özünde güneş dini bulunduğunu,

ayrıca yıldız ve gezegenlerin astrolojik ve kozmik anlamdaki önemlerini bir kez daha hatırlatıyor, vurguluyor ve ayrıca tüm bunların yanında özgü "Sentezcilik" felsefemin temellerini atmayı ve geliştirebilmeyi başarıyor.

 Evet güneş dini insanoğlunun ilk ve en eski dinidir, yani plazma, vril enerjisi, bu nedenle bir güneş piramidi mevcuttur, bu nedenle Mısır mitolojik tanrılarının başlarının üzerinde güneş sembolleri ve azizlerin başlarının üzererinde güneş haleleri mevcuttur.

 Örneğin Venüs gezegeni aynı zamanda bir yıldızdır bir tanrıçadır ve yerine konumuna zamanına göre değişken şekilde mesela bir melektir, hem dünya gezegeni ve hemde insanoğlu üzerinde kozmik astrolojik önemi ve etkileri mevcuttur.

  Venüs gezegeni Lucifer ise Adonay Orion yıldızıdır. ve Satürn gezegeni yanü küp Satan'dır. 

Bu kitap "Nibiru gezegeni" palavrasını ortadan kaldırıyor ve Anunaki'nin kökeninin Sirius, Orion, Aldebaran, Pleiades, Hyades ve üzerinde bulunduğunu açıklıyor.

 İki önemli Anunnaki kolundan Sirius yani İbrani kökenli olanın Mısır, İsrail,Sina yarımadası ve Afrika üzerinden ABD'ye,Güney Amerika ve Avrupa'ya

Aldebaran sistemi ve üzeri kökenli Aryanların ise hindistan, uzak doğu Tibet üzerinden doğarak özellikle kuzey avrupa, iskandinavya, Sibirya ve bering boğazı üzerinden kuzey ve güney Amerika'ya yayıldığı gerçeğini anlatıyor.

 Fakat çıkış noktaları ana gemilerle düştükleri veya kaçtıkları Atlantis yani bugünkü Antartika'dır ve Antartika'nın derinlerinde bir yerlerde onlardan kalan izleri bulmak bugün dahi mümkündür.

 Aldebaran yıldızı boğa takımyıldızının, yani boğanın tam olarak gözüdür ve Vikingler'in meşhur boynuzlu boğa başlıkları bir tesadüf değildir.

 Bu iki kol arasında uzak geçmişte nükleer savaşlar dahil bir çok çatışma gerçekleşmiş, "proxy wars" yani hem kozmik anlamda iki yıldız ve hemde sistemlerini gelişmiş medeniyetleri buradaki temsilcileri üzerinden vekil savaşları yürütmüşler ve adeta satranç oyunu oynamışlardır.

 Ama en önemlisi kitabım ilk bakışta entellektüel bir yaklaşım olarak görülen katı inançsızlığın aslında tam anlamıyla cehalet ve safsata olduğunu vurgulamaktadır. 

Çünkü, "May the force be with you":)

Aldebaran yıldızı kutsal yıldız ve gezegenlerin hepsinin babasıdır hatta Satürn'ün yani mitolojik Kronos'un bile, yani bir anlamda büyük dede yıldızdır, kozmolojik bir tanrıdır.

 Son of Frankheinstein 
 Dün akşam Iron Maiden Fligh 666 konserini yayınladım ve üzerinden çok geçmeden ardından tesadüfen Johnny Depp'in başrolünü oynadığı The Ninth Gate filmini yayınladım,

 o sırada fark ettim ki o filmin yönetmeni Roman Polanski imiş, bak sen su işe:)

üstelik fim benim ABD'de bulunduğum yıl olan 1999 tarihli yani "666" şeklinde 3 adet 6 sayısının yer aldığı bir konser yayını ve ardından "999" şeklinde 3 adet 9'un yan yana geldiği tarihli bir fimin yayını, üstelik filmin adı 9. kapı, ABD'de bulunduğum yıl tarihli ve yönetmeni Roman Polanski.

 Ve ardından fakat bu sefer bilinçli olarak "Rosemary's Baby" ve onun ardından "The Nativity Story" filmlerini yayınladım,

belgesel sitemde sitemin konusu ile ilintili olan türden full film yayınladığım bir bölüm de var.

 Ve sonrasındaki yayınlarımda sözüm ona "tesadüfen" Paul isimleri gittikçe arttı,

Paul ve Richard isimli yönetmenler, oyuncular, yapımcılar, algıda seçicilik miydi?

Kesinlikle hayır, üstüne basa basa vurgulayarak, tekrar ve tekrar geldi o isim, Paul, Paul ve Paul...

 Chasing the Star
 Bir Trilogy yayınım vardı 3 adet birbirini takip eden film, ilk ikisi mevcuttu, ama ortadaki filmi bulamadım "Chasing the Star" İsa'nın yaşamı üzerine ilginç bir Biblical film serisi,

ucuz yapım ama yinede izlemeye değer yönleri olan bir yapım.

 Bulamamama rağmen filmi yayınladım ve filmin yerine koyacak bir şeyler aradım, karşıma hemen Black Sabbath'ın bilmediğim bir şarkısı çıktı "Planet Caravan" ve zaten filmin kapağında çölde develerle ilerleyen bir karavan ve Sirius yıldızı vardı.

 Bu şarkı, onu dinlemek,benim kaderim miydi?

Ona rastlamama mı gerekiyordu?

Bir gelişme bir sonrakine mi bağlı?

Alternatifleri var mı?

 Şarkıyı beğendim mp3 olarak indireceğim ,ne tuhaf olaylar gerçekten, kaç kişinin bir önceki yaşamını tüm detaylarıyla bilebilme şansı olur ki, elbette örnekleri vardır ama çok sayıda değildir,

istisnai bir olay, mistik ve tuhaf.

 Onlar yıldızın izini sürüyorlar ,oysa benim durumumda yıldız benim izimi sürdü, beni takip etti, nereye gittiğimi nerede olduğumu ve hepsini, yani kozmik annem en başında beri izimi sürdü.

 Sonrasında Charles Manson'la hapishanede uzun zaman arayla yapılan 2 farklı röportajı izledim, ana akım medya olayın vahameti yetmiyormuş gibi sansasyonel haber peşinde adeta adam bir katil değilde bir popüler yıldızmış gibi hareket ediyordu birde takipçileri varmış, hasta insan çok elbette.

2. söyleşiden hemen önce sakallarımı kesmiştim banyo yapmıştım ve ardından sözüm ona tesadüfen california amblemli t-shirt'ümü giydim ve sonra karşımda uzun sakallarıyla Manson'ı buldum,

 ruhunun karanlığı ve çirkinliği gözlerine net biçimde yansımıştı, ilk röportajda bir ara "Turkey in the sky" tabirini kullandı ve sık sık ikinci dünya savaşından söz etti, göndermelerde bulundu,

bende zaten 2. dünya savaşı konusunda obsesif biriyim, sonuçta anladığım zavallı kadıncağızın ruhunun bu konunun özellikle 70'li ve 80'li yıllarda bir medya ve eylence malzemesi yapılmış olmasından (ki bugün bile öyle sayılır) duyduğu açık rahatsızlığı hissetmiş olmamdır,

 ne hazin, ne yazık ( Bu arada jeton yeni düştü bana, neden Marlyn Manson'dan uzak durmayı seçtiğimin bir açıklaması daha var elbette, doğru ya Manson nick'ini kullanıyor olması, hay allah:)

 sanırım farkında olmadan bilinç altım beni itmiş yani esas neden, show amaçlı satanizm, popüler kültür vs. değilmiş çünkü King Diamond'da öyle sayılır kısmen, ama onu yine de seviyorum:)

 Black Mirror dizisinde'de benzer şekilde bol bol bu konuya ilişkin kozmik annemin manipülasyonları sonucu ortaya çıkan göndermeler mevcut,

dediğim gibi biliyorum ki bir çok yapımda var mesela bir diğeri Outlander olabilir tam olarak reenkarne mevzusu olmasa da dolaylı bir şekilde geçmiş ile bugünün kesişen bağlarını irdelemesi açısından,

hepsine ulaşabilmem elbette mümkün değil,üniversite yıllarında sinema izlediğim "The Doors" filmi olabilir, filmin sonlarında Jim Morrison sızmışken yanına çocuklar geliyor,

örneğin, 93 yapımı "The Little Buddha" bir başka iyi örnek, en çarpıcı olanlarından biri ise The Shining filminde koridorda bisiklete binen o çocuk,

 gerçekten de o filmi çocukken tek başıma sinemada izlemiştim ve özellikle o sahne oldukça dikkatimi çekmişti, hatta hiç unutamadım:) adeta benimle özdeş gibiydi

Ve gerçekten 3 tekerlekli öyle bir bisikletim çocukken vardı.

 Ve ilginç bir anektod, o trajik olay 9 ağustos 1969 gününe yan en sevdiğim gün olan cumartesi'ye denk geliyordu ve tam tamına bir hafta sonra 16 ağustos'ta yine bir cumartesi günü "Jefferson Airplane" grubu Wood Stock New York'ta sahne alarak çok sevdiğim ve sık izlediğim canlı perfomansı ile "White Rabbit" şarkısını söyledi.

 Ruhsal anlamda bir kopya, deney veya benzeri bir şeyler olduğumu pek sanmıyorum,

hissettiğim kadarıyla sadece yeniden bir yaşam şansı, ikinci bir şans sadece, fakat bir diğeri olacak mı?

Doğrusu bilemiyorum ama olacak ise sanırım büyük ihtimalle bu kez ABD'de olacaktır. 

Geçen akşamüstü eşimle denize gidelim dedik, bizim sonradan ana okuluna dönüştürülen eski evin önünden geçerken üst katta bulunan odamın penceresinden bir çocuğun baktığını gördüm,

üstelik beni fark etti ve bana da baktı.

 Güneşe doğru dönün ve ona gülümseyin çünkü o size gülümsüyor, güneşi sevin çünkü o sizi seviyor.

 "Woman is nigger of the world" 
 (John Lennon) 

 Well ,mman is also nigger of the world, it's not a gender issue actually but the whole system, the entire wall.

 We are all slaves of the Anunnaki bloodline, a few elite families ruling this world ,Rockefeller, Rotschild, J.P. Morgan, etc. and besides of course some of those satanist and fascist Hollywood celebs, 

a corrupt society, celebrity and pop culture, ignorance, these are the real problems.

Dear rocker friends & musicians, what ı'm telling you is the truth, please trust me:

 Do not promote hate, fascism, nazism and violence, don't be ridiculous and funny,  these are cheap attitutes,  please don't choose the easy way.

 Infact what all we need is love, peace & harmony. 

 We need too build a better world all together. that's the hard thing to do,  a better feature for our children, that's the real deal.

 Don't waste yourself just in order to become celebrity. 

Don't make music to become popular only.

 Don't lose your underground and ameteur soul.

 Just be natural and act natural.

 Care about the health issues, don't promote the products of T.N.W.O. (smoking, fast food, junk food, inorganic foods, medicinesi the big pharma, etc.)

 They are trying to reduce the population, they want to kill you man! 

Why ı am against the war?

 Because it kills, no good for me,

 and why ı am againt smoking?

 Because it kills too, no good for me.

 So just don't buy it and thus don't let J..P. Morgan guy to get even richer. 
 (Aristoteles logical works lol)

 And besides the philosphy of Diogenes makes sense to me:
 "I would have you stand from between me and the sun Mr. Alexander"

 N.W.O.B.H.M
 N.W.O.B.H.M. ve dönemi tutkum malum, Dimaond Head'le aynı yerden (Stourbridge UK,Birmingham yakınları) çıkış yapan bir başka ilginç grup keşvettim (Witchfinder General) müzikleri, tarzları hoşuma gitti, sitemde bir best of albümlerini oluşturdum, pekte zor olmadı çünkü zaten topu topu üç albümleri vardı,

ardından ilginç grup isimlerinin kaynağını araştırmaya başladım doğal olarak ve 1958 yılı yapımı Vincet Price'ın başrolünü oynadığı bir tarihi, 17. yüzyıl sonları İngiltere sini anlatan filminin adı olduğunu gördüm,

anlaşılan filmi izlemişler, oldukça etkilenmişler ve gruplarına bu ismi vermişler. 

 Bende filmi izledim ve ben de oldukça etkilendim, İngiltere iç savaş döneminde yani orta çağda parlemento tarafından görevlendirilerek ekibiyle birlikte cadı avcılığı yapan yozlaşmış ve tuhaf bir generalin hikayesi,

Pagan kültürü ve batıl itikatlar üzerine kurulu bir film. 

 Olmadık iftira ve suçlamalarla yakaladıkları kadınları cadı diyerek yakıyorlar, ölüm cezaları yağdırıyorlar, vs.

 Kötülük yaptıkları kadınlardan birinin sevgilisi İngiliz ordusunda bir subay, sevgilisine yapılan kötülüklerin ve onun masum olduğu halde katledilen amcasının intikamın almak amacıyla generalin peşine düşüyor ve sonunda başarıyor,

 İlginç,etkileyici ve güzel bir filmdi. Peki bu genç ve yakışıklı, iyi niyetli İngiliz subayının adı ne dersiniz? Richard, ayrıca filmde Paul isminde bir karakter var ve dahası filmin müziklerini besteleyen müzisyenin adı da Paul.

 Generalin ismi ise yine İncil'den bir isim "Matthew," ve rüşvet alan yozlaşmış general rüşvet olarak dokuz akçe alıyor.

 Film gerçek, tarihi olaylara dayanıyor, gerçekten "Mathew Hopkins" diye bir cadı avcısı general yaşamış ve gerçekten 200'den fazla masum insanı katletmiş, resmen bir seri katil fakat en sonunda haksız olduğu anlaşılmış ve ardından ilginç şekilde bizzat kendisi cadı ilan edilmiş, peşine düşülmüş ama maalesef ele geçirilememiş,

bu işler böyledir ava giden sonunda avlanabilir.

 Bu eski filmi kozmik annemin de izlediğini tahmin ediyorum. "Witchfinder General" grubunu zihin manipülasyonu aracılığıyla bana buldurttu ve ben de oradan yola çıkarak filmi keşfettim veya buna benzer bir şeyler ama kesinlikle tesadüf olmadığına eminim. 

Benim anladığım kadarıyla ahirette ilginç bir adalet sistemi var,

yaşama şanssız başlayan ve haksızlığa uğrayanlar, bir sonrakine bir adım önde ve daha şanslı başlıyorlar, adeta şu online tarayıcı oyunlarındaki başlangıç koruma kalkanı gibi, tam olarak öyle olmasa bile açıklayıcı ve anlaşılır. bir örnek.

 Gördüğüm kadarıyla "Withfinder General" gurubunun bir veya belki birden fazla şarkısı "Cathedral" grubu tarafından cover'lanmış.

 Burada önemli olan nokta yozlaşmayı ve gericiliği eleştireceğim derken bir başka yozlaşma modeline geçiş yapmamaktır, ne gericilik ne de erdemsizlik ve ahlaksızlık.

Biz rocker'ların bir bölümü için kıyıda köşede kalmış, bilinmeyen, tanınmayan yada unutulmuş fakat kulağa hoş gelen etkileyici ve güzel amatör kayıtlar, underground gruplar ve albümlerini keşfetmek ayrı bir hobi ve zevktir, bende onlardan biriyim.

 İşin ilginci bizim 1992 albümümüzde zamanında olmadık yerlerde satılmış, bit pazarlarına düşmüş ve oradan albümü alıp beğenen ardından bir şekilde kaybeden ve tekrar peşine düşen, bulamayınca sonra bin bir güçlükle bana bir şekilde ulaşan ve benden defalarca minnet rica albümü talep eden insanlar karşıma çıkmıştı.

 İşte "Witchfinder General" grubu ile tanışmam da böylesi bir durum.

 Sonsuzluğu simgeleyen yatay şekildeki sekiz sayısı aynı zamanda ilahi dualite yasasını anlatır, evrensel karşıtlığı, dişi ve erkek.

 Fakat sekiz sayısından bir sonra gelen ve son basamak olan dokuz sayısında simgesel anlamda bu iki başlılık yani dualite, tekliğe yani birliğe indirgenmiştir.

 Çünkü her şeyin kaynağı tektir.

Neurolink
Elon Musk insan beynini dijital ortama aktarma projesini "Neurolink" resmen açıkladı ve buradan yola çıkarak diyebilirim ki yazdıklarımda haklı olduğum en azımdan benim açımdan bir kez daha açıkça anlaşıldı,

 bu proje insan ırkını tümüyle köleleştirme projesinin son adımıdır.

Ruhsal Tekamül Yasası
 Yaşadıklarımdan çıkarılacak dersler var, öyle anlaşılıyor ruhsal tekamül yasası ve ebediyet büyük ihtimalle realite ve karmamız bir sonraki serüveninizi belirleyen yegane etken,

 o nedenle bence mümkün mertebe karmamızı kirletmeden olabildiğince doğru, dürüst ve ve düzgün şekilde yaşamlarımızı sürdürmeye çalışmamız gerekmektedir.

 Eğer gerçekten daha doğamadan anne karnında ölen yani bir çeşit haksızlığa uğramış ve üstelik bir önceki yaşamında tümüyle masum biri isem ve işte o nedenle bir sonraki yaşam serüvenim evrensel adalet yasasına göre hak ettiğim biçimde daha sorunsuz, güzel ve olumlu geçti ve geçiyor ise o halde büyük yolsuzluklar ve dolandırıcılıklar yaparak yetim hakkı yiyen o bazılarının, faşistlerin, üçkağıtçıların, canilerin, katillerin, suç örgütlerinin, kirli çetelerin, vs. bir sonraki evrelerini tahmin edebilmek çokta güç değil,

 eğer tüm bunlar gerçek ise o halde vay onların hallerine ve evrensel süzgeçte uzun serüvenleri boyunca başlarına geleceklere.

 Ortada insanları kasıtlı olarak zehirleyen, adeta ölüm saçan ve pazarlayan bir sistem mevcut.

 Evet, hiçbir şeyden haberi olmadan yaşayıp giden insanları aptal yerine koyan hatta onlarla alay eden uluslararası sermaye onları eleştirmeye kalktığınızda her zaman olduğu gibi yine antisemitizm masalı arkasına sığınmaktadır.

 Konu ile hiçbir ilgisi ve alakası olmadığı herkesçe malumdur ve bu masal kamuoyu önünde giderek inandırıcılığını yitirerek ağızlarda sakız olmuş durmadan tekrarlanan bir safsataya dönüşmektedir.

 Kimsenin musevi cemaati ile falan bir alıp veremediği yoktur, sorun uluslararası sermayenin milletler, topluluklar ve bireyler üzerindeki çeşitli negatif yönde manipülasyonları dır ancak bunu gayet iyi bilmelerine rağmen işlerine gelmediği için bilmezden gelmektedirler.

The Great Pyramid of Giza
 Yes very likely Pharoah Khufu did build the great pyramid of Giza ı'm afraid,

 however this fact is not a threat to "the ancient aliens" theory (in terms of refuting the theory) because ancient aliens in other words The Anunnaki had been the designer guys, the great architects,

they were the power behind the scenes of the whole scenario they had the ancient hi-tech knowladge in their hands but as you know they had created the mankind as a slave race through genetic manipulation,

 so verly likely they took advantage of man-power in order to build those pyramids in other words they used those Egyptian worker guys in order to build the great pyramid, 

Mabe Pharoah Khufu personally himself was a descendant of the Elohim, ı mean the royal Anunnaki bloodline, that's probable ı guess, "The oldest papyrus discovered said to reveal secrets of the Great Pyramids Construction in 2017" Well,speculating about the distant past is not that much hard thing to do ı guess, but solid proof is a different thing of course.

 2013 yılında bulunan ve şu ana dek keşfedilebilmiş en eski tarihli papirüs kısmen büyük piramidin gerçekten firavun Khufu zamanında yapıldığını doğrulamakta ve mısırlı tarım işçileri tarafından taş blokların nasıl taşındığını ve yerleştirildiğini detaylı şekilde ortaya koymaktadır.

 Dönemin büyük mimarları Anunnaki elitleri elbette perde arkasındaki designer'lar, planlayıcılar ve yol göstericilerdir,

 o dönemde piramit'in inşası için gerekli sistemin nasıl kurulacağını bilmeyen mısırlı tarım ve inşaat işçilerini koordine etmişler ve gereken akılcı sistemi kurmuşlardır,

yani eldeki ilkel imkanları güçlü ve akılcı bir planla üstün bir teknolojiye dönüştrmüşler, bugün bile inşaat tekniğinin tam olarak bir türlü anlaşılamamış olmasının ve açıklanamamasının (en sonda içten dışa doğru yapıldığı anlaşıldı) sebebi de budur,

 çünkü altta yatan mühendislik bilgisi ve akıl bizim şu anda bulunduğumuz mevcut medeniyet düzeyinin bile çok üzerindedir çünkü kadim Atlantis medeniyeti mirası mühendislik bilgisidir.

Kendileri o taşlara hiç el sürmediler bile, onun yerine zaten köle olarak tamda bu amaçla yarattıkları insan sınıfını kullandılar yani onların iş gücünden yararlanmayı tercih ettiler.

 İlk yaşamında doğabilmiş olsam hristiyan ve musevi bir ortamda doğmuş olacaktım ve ikinci kez dünyaya geldiğimde bu kez müslüman bir ortamda dünyaya gelmiş oldum.

My Jewish Soul
 I believe my soul is jewish in origin.

I'd rather standing with the positive side of Judaism which means intellectuality, rationalism, wisdom and freedom.

 But ı'll keep fighting against the satanic big pharma industry and zionism ideology as much as ı can and till my last breath!

Benim Musevi Ruhum
Büyük ihtimalle bir önceki talihsizlik sonucu başlayamadan bitmiş yaşamımdaki babamın çocukluğunda gettolarda ve kamplarda gördüğü büyük eziyetlerin acı hatıralarının izlerinin benim ruhuma yansımış olmasından kaynaklanan bir ızdırap sonucu oldum olası ilgimi çekti hep 2. dünya savaşı konulu filmler, diziler, haber başlıkları, kısacası bu konuyla ilintili her şey.

 Anne Frank'un hazin öyküsü içimde büyük fırtınalar estirdi ve büyük hüzne neden ruhumun derinliklerinde daha ilk haberdar olduğumda çocuk denilecek bir yaşta.

 Ancak ben hexagram sembolünün üst bölümünün takipçisiyim, yükselmeyi ve gelişmeyi hedefleyen bir ruh ve doğru ve düzgün bir yaşam.

 Neden cuma akşamı, gecesi ve cumartesiyi oldum olası hep sevmiş olduğumu artık anladığımı sanıyorum, sadece tatil olduğundan değil, aynı zamanda    musevilik açısından önem arz ediyorlar,

cumartesi zaten kutsal günleri ve cuma akşamı da tanrının dişi ve erkek yönünün evlendiği gece, malum trajik hikayemizde de zaten o üzücü hadise cumartesi günü gerçekleşiyor ve bir sonraki cumartesi sevdiğim o şarkı canlı seslendiriliyor..

 Fakat diğer yandan "saturn-day" anlamına gelen "saturday" yani cumartesi kelimesi isim açısından beni pek çekmiyor, satürn gezegeninin negatif öneminden zaten uzun uzun söz etmiştim, üstelik ben bu kitapta daha çok güneşle ve yıldızlarla ilgileniyorum ve bir sonraki gün olan "sunday" yani pazar günü bu kez haz etmediğim bir gün fakat çekici ve pozitif bir isim olarak karşıma çıkıyor.

 Ancak ben bunun asıl nedenini biliyorum, eski ve yeni ahit birbirlerini takip ederler, aslında ikisi bir bütündür ve her ne kadar birbirlerine zıt gibi dursalar da bence onları böyle bir rekabete ve çekememezliğe iten yani işi yokuşa süren sadece insanlar,

 şu yapay sınırlar,inançlar ve dogmalarla yok yere ve son derece anlamsız biçimde birbirlerini ezen, katleden insanlar.

 Fakat bence her iki büyük semavi dininde aslında buluştuğu bir payda,bir ortak nokta mevcut olduğunu hissediyorum ve bu nedenle kendimi kategorize etmemeyi tercih ediyorum.

 Hepsinden aldıklarım, öğrendiklerim, daha daöğreneceklerim var ve tümü içinde sevgi ve erdem barındırıyor,

 aslında bana göre tümü aynı kapıya çıkıyor, sevgiye ve merhamete.

666
 Film ve belgesel sitemdeki yayınlarım için IMDB'den kapak resmi indirip siteme uygun hale getirmek için boy ve enlerini editliyordum ve tesadüfen o sitede bulunan tüm film afişlerinin istisnasız şekilde enlerinin "666" piksel genişliğinde olduğunu far kettim,

açıkçası tuhaf buldum, ayrıca rahatsız ediciydi ama belkide sadece bir tesadüf veya şakadır.

İşte şimdide ortaya "Paul" isimli 2011 yapımı komedi uzaylı filmi çıktı, birden bire ortaya çıkan "grey alien" tipli bir uzaylı ile 2 dostun arasındaki komik hikaye, iki ihtimal var, birincisi zaman makinesi ihtimali, şaka amaçlı olarak zamanı geleceğini bilenler tarafından yapıldı ve ikinci ihtimal kozmik annem tarafından yaptırıldı, bir diğer 3. ihtimal olan "rastgele tesadüf" ise doğrusu bana pek inandırıcı gelmiyor,

evet elbette mantıklı bir açıklama fakat yaşananlar gözününe alındığında pek inandırıcı değil. (Benim internet üzerindeki rumuzumun yani Nick'imin "Alien" olduğunu hatırlatmak isterim.)

 Dijital yolla yedi gün ve yirmi dört saat tamamen gözlem altında tutulan faşist ve otoriter bir dünyaya şöyle bir bakış insanların mahremiyetini izinsiz ve illegal biçimde gözlem altına almanın mübah olabileceği durumlar vardır,

örneğin mahremiyeti gözlenen kişinin gerçekten bir suçlu olabilme ihtimali, ancak bu suçunda kaçıncı sınıf bir suç olduğuna paralel olarak bu mübahlık ölçütü ilginç şekilde değişkendir.

 Örneğin dedikodu yapmakta bir çeşit erdemsizlik ve ahlaksızlıktır ve o nedenle aslında karşılığı olmayan toplumsal bir suçtur.

 Ancak kendisinden şüphe duyulan kişi izinsiz ve illegal biçimde gözlem altında tutulduğunda sonuç olarak ortaya dedikodu yapıyor olduğu gerçeği çıkar ise bu durumda normal olarak ayıplanacak olan dedikodu yapan şahıs değil onun mahremiyetini gözlemleyen olacaktır.

 Fakat eğer diyelim basit bir hırsız ilse bu durumda normal olarak her iki tarafta ayıplanır. 

Ve diyelim kendisinden şüphe duyularak kendisinden habersiz, izin almadan ve illegal biçimde gözlemlenen kişi bir katil çıkar ise bu durumda ayıplanacak olan tamamen kendisinden şüphe duyulan şahıstır ve diğer illegal eylemi yapmış olan gözlemleyen taraf bir anda bir kahramana dönüşecek ve haklı sayılacaktır. (Örneğin gazeteci veya fotoğrafçı yani medya mensubu veya bir özel bir dedektif veya herhangi bir vatandaş.)

  Ayrıca yaptığı illegal iş her ne kadar ayıp ve illegal olsa bile kamuoyu önünde görmezden gelinecek ve makul karşılanacaktır.

 Görüldüğü üzere aynı eylemde doğan birbirinden farklı sonuçlar mevcuttur, yani etik açıdan herhangi bir genel-geçer kurala bağlı değildir.

 Dedikoducu kişinin dedikodusunu ayıplayan ve bu durumdan yakınan gözlemleyen tarafa dedikoducu kişi dönüpte "öncelikle benim dedikodu ayıbımdan önce senin benim mahremiyetimi gözlemlemeye ne hakkın var? 

Bu benim ayıp karşılanan eylemimden dahada ayıp bir eylem, o halde sen öncelikle kendi ayıbına içerle dediğinde bence yerden göğe kadar haklıdır."

 Ancak tuhaf şekilde diğer örneğimizde olduğu gibi ağır bir kusuru var ise bu lafları edebilecek konumda olamayacağından o lafları etmesi durumunda normal karşılanamaz.

 O halde bu durum paradoxal bir kısır döngüye tekabül eder, aynı eylem bir durumda ayıp fakat diğer bir durumda değildir, ve aynı eylem bir durumda suç iken diğer bir durumda değildir.

The Taurus Constellation
 Nordic and Jewish Races Germanic,NordicAnunnaki races are from Aldebaran, Pleiadies and Hyades, in short Taurus Constellation.

 Jewish origined Anunnaki group are from Sirius star system, Reptilians are from Draco system.

All those alien races are carbon based however the greys are from zeta-Reticuli binary star system,

they are silicon based entities,artificial biological robots,androids who had been created by the Anunnaki Human race and the planet earth also had been created artificially by the Anunnaki.

Now they are trying to create a third brand new hybrid race between these 2 different races which they had created before.

Yükselen Denizler
 Yeni bilgiler, Atlantis ve Mu coğrafyasının aynı olabileceği yönündedir, birbirlerinin üzerine kurulmuşlardır fakat kısa bir süre bir arada iç içe bulunmuşlardı, özellikle bugünkü Endenozya, Filipinler bölgesine işaret edilmektedir.

 Bu kıtalar aslında batmadılar fakat uzun bir süreçte tektonik yer hareketlerine ve kaymalara paralel şekilde sular yükseldi ve ana karanın büyük bölümü sular altında kaldı, parçalara ayrıldı sonra bir bölümü suların yeniden çekilmesi sonucu başka kara parçalarıyla örtüldü ardıdan bir bölümü parçacık adalar şeklinde su yüzüne çıktılar.

 Mu gelişmiş bir uygarlıktı ve hepimizin ana vatanı idi ancak Atlantis Mu'ya oranla daha gelişmiş bir uygarlıktı.

 Eden bahçesi de belkide sandığımız gibi Afrika da veya bugünkü Irakta değildi, Mu-Atlantis topraklarındaydı ve Anunnaki'nin veya Elit kesimin atalarının ilk ayak bastığı yer olan bu topraklar da Adem ve Havva şekillendirildi.

 Çok üzücü,, insanları kör etmişler, insanları uyutmuşlar, kalabalıklar milyonlar uyku modunda, hiçbir şeyin farkında olmadan yaşayıp gidiyorlar, sonuna kadar kullanılıyorlar ve sömürülüyorlar.

Paul
 (Aşağıda yazdıklarımı sonradan fark ettim ki aynı zamanda yaşadığım şehir İzmir'in kurtuluş günü olan 9 eylül'de yazmışım, yani 09-09-2019 tarihinde, kızımın doğduğu hastaneye adını veren günde (Dokuz Eylül Hastanesi.)

Yani aynı şimdi olduğu gibi dokuz sayısı uğurlu sayım ve yaşamıma yön veren sayı olacaktı.

 Muhtemelen ilk seferinde doğabilmiş olsam büyük ihtimalle yaşadığım şehir izmir'in kurtuluş günü olan 9 eylül'de yani dokuzuncu ayın dokuzuncu gününde doğmuş olacaktım ve başak burcu olacaktım.

 Fakat belkide yükselen ve ay burcum yine akrep olacaktı.

 Bence yine iyi görünümlü yakışıklı hoş bir delikanlı olacaktım fakat muhtemelen şimdikinden farklı olarak siyah saçlı ve buğday tenli değil fakat daha beyaz tenli ve kumral.

 Bence bu yaşamındaki geçmişime benzer ve paralel bir yaşam sürecim olacaktı hatta öyle hissediyorum ki fazla bir şey değişmeyecekti.

Muhtemelen gençlik dönemimde aynı şimdiki gibi bir çok farklı gönül maceramda olacaktı. 

Ve elbette Türk yerine Polonya asıllı bir Amerikalı ve hatta belki bir miktar Fransız olacaktım,

 En az 2 hatta belki muhtemelen 3 dil biliyor olacaktım.

 Sanatçı ve entellektüel yönüm ve ayrıca dinginlenemez merakım muhtemelen gene olacaktı.

 Ve belki şimdikine oranla biraz daha maddiyatçı, materyalist biri olacaktım yani nede olsa ruhsal tekamülüm şimdikine oranla biraz daha geride duruyor olacaktı ama süreç göz önüne alındığında çok bariz bir farkla değil elbette.

 Belkide bir Hollywood yıldızı yada ünlü bir müzisyen falan olacaktım.

Annem gençliğinde öğretmenmiş, büyük dedem ise Rodos'un baş öğretmeni imiş belkide bende bir öğretmen veya öğretim görevlisi falan olacaktım,

evet bir öğretim görevlisi,akademik yönü olan biri, johnny Depp'in yeni filmi The Professor'da canlandırdığı gibi biri.

Peki nereden biliyorlardı?

İşte yine tuhaf ve gizemli bir Hollywood zaman makinesi olayı.

Bu yazdıklarımı önceden gelip gördüler veya belkide medyumsal yetenekleri olan birileri onların hizmetinde ve gelecekten haberler veriyorlar.

Veya örneğin Paul olarak yaşamış olsa idim nasıl biri olacaktım? Onu görebiliyorlar, bilebiliyorlar yani olası alternatif paralel yaşamları duru görü yöntemiyle okuyabiliyorlar,

zaten dikkat ederseniz o film dikkat çekici şekilde 6 bölümden oluşuyor.

 Şimdiki halimden sadece bir yaş daha büyük olacaktım,

ve muhtemelen aynı şimdiki gibi yine kilo almış olacaktım

Hatta kim bilir belkide yine buna benzer dokuz bölümden oluşan bir kitap yazacaktım. 

Evet artık neden hep kendimi bir ayna olarak gördüğümü ve nitelendirdiğimi ayrıca farkında olmadan istemiz şekilde hayatımın önemli bir bölümünü bir ayna önünde oturarak geçirdiğimi çok daha iyi anlıyorum.

Hem gençlik yıllarımı geçirdiğim o oda da ve hemde kitabımı yazmakta olduğum bu yatak odasında bilgisayarımın önünde hep bir ayna duruyordu gerçekten.

bence son bir kaç yıldır web sitelerimi İngilizce ye çevirmemin ve İngilizce yazıp dökmenin başlıca nedeni de bu,

büyük ihtimalle yönlendirildim veya bir önceki yaşam modu'nun etkisine kapıldım.

 Ancak emin olabilirsiniz bunları kesinlikle kasıtlı yapmadım, aklımın ucundan bile geçmedi, bu olup bitenlerden haberim dahi yoktu aslında.

 Eğer bunlar doğru ise kıyıda köşede gizli kapaklı duran bu kitap aslında ne kadar önemli öyle değil mi.

Cinayetin gerçekleştiği dönemde Anton Lavey ve Church of Satan yani Şeytan Kilisesinin en gündemde olduğu dönem olması, Susan Atkins, Manson ve diğer katillerin o kilisenin sadık üyeleri olduğuna dair söylentiler ve bulgular,

Jane Mansfield'ın ölümündeki sır ve gizem (Ve aslında elbette Marilyn Monroe) vs. bu işi daha da tuhaflaştırıyor,

gizemin derinliği arttırıyor ve dallanıp budaklayor elbette ister istemez Mulholland Dr. veya China Town gibi kült filmleri çağrıştırıyor.

 Ama en önemlisi tüm bu olup bitenlerin ardında bir kozmik ve ilahi güç ve kudret olduğunu kanıtlıyor.

 Evet aslında en başından bu yana olan biten her şey bir senaryonun, bir kozmik planın parçası idi bence.

Nebuchadnedzzar
Konudan konuya atlamayı severim, Saddam Babil'in son diktatörü Anunnaki soyundan Nebuchadnedzzar'ın reenkarnesi olduğuna inanırdı ve bence bu doğruydu.

Elbette sözünü ettiğimiz Anunnaki meselelerini derinlemesine biliyordu,o bilmesinde kim bilsin, bugünkü Irak'ın devlet başkanıydı.

Ve Elbette batıyı bu gerçekleri yani uzak geçmişimizdeki dünya dışı Anunnaki gerçeğini basın yoluyla açıklamakla tehdit ediyordu.

Elinde bir koz olarak bulunduruyordu aslında diğer yandan Irak'ın bir Disneyland'ini oluşturarak panayır veya fuar şeklindeki çeşitli etkinliklerle Anunnaki gerçeğini apaçık sergilemek ve çok sayıda yerli ve yabancı turisti Irak'a çekerek büyük bir ek ulusal gelir elde etmeyi de planlıyordu.

Dahası anlaşılan tanrıların dünyasına açılan o kozmik stargate'lerden yani yıldız kapılarından önemi bir tanesini hatta belkide ilk ve en eskisini elinde bulunduruyordu. 

Öldürülmesinin, Irak'ın işgalinin ve körfez harekatlarının gerçek sebeplerden biri elbette bu idi ve diğer büyük sebep Anunnaki kayıtlarını, kaynaklarını, tabletlerini ve geriye kalan ne kadar bilgi belge ve kanıt varsa ABD, ingiltere, yönetici sınıf ve egemen elit ele geçirmek istediler ve bunu elbette gerçekleştirdiler.

O Kuveytli Konsolos kızının tv'ye çıkarak rol kesip güya beşikte öldürülen bebeklerden ağlayarak yani kendini acındırarak bahsetmesi ve böylece kamu oyu önünde nefret duyguları uyandırması sahnelerini anımsayın,

bu tür false-flag operasyonlar çekerek görsel medya, sosyal medya yazılı basın ve web aracılığıyla kitleler, insanlar ne kadar kolay yönlendirilebiliyorlar ,galyana getirilebiliyorlar, kandırılıyorlar yani inanılmaz.

Elinde benzeri bilgiler bulunduğu öne sürülen bir başka diktatör Kaddafi de benzer şekilde halka linç ettirildi ve görüntülerini Hillary Clinton ve çevresi güler yüzle, eğlenerek ve hiç mideleri bulanmadan onlar için özel yapılan canlı yayında izlediler.

Evet belki bir diktatördü ama olumlu yönleri de olan bir diktatör üstelik görece düzeyde aydın biriydi çünkü Illuminati ve yeni dünya düzeni meseleleri gibi mevzuların bilincinde idi,

o konularda insanları elinden geldiğince uyarmaya ve bilinçlendirmeye çalışan biriydi bence. 

Birleşmiş milletler konferansında o kağıt parçasını gülerek ve alaycı biçimde yırtıp atışını anımsayın.

Ekonomik global sömürü açısından da bildiğim kadarıyla sol görüşe yakın hatta bu konuda kitap bile yazan ve bastıran biriydi.

Bildiğiniz gibi 9/11'den sonra masaya oturdular ve rejim değişikliği gerçekleştirmeyi planladıkları ülkelere tek tek kağıda döktüler.

Irak, Afganistan, Pakistan, Suriye, Kuzey Kore vs.

Ve elbette İran,

Irak'ı zaten hallettiler,Suriye hallolmak üzere ve bu arada Mısır'ı da hallettiler ve işlerine gelen diktatörü başa geçirttiler.

bugünlerde İran'ı vurmaya hazırlanıyorlar gibi bir havada var muhtemelen Biden yönetiminde vururlar da çünkü acelesi olmayan ve uzun bir zaman dilimine yayılmış büyük orta doğu projelerinin gerçekleşmesini öngördükleri bir adımıdır, bir bütünün parçası yani bugün olmasa bile bir gün muhakkak olacaktır.

Suudi Arabistan'ı ise içten vuruyorlar, kendi prenslerine diğerlerini kırdırıyorlar çünkü onlarla olan petrol'e dayalı ilişkileri hassas olduğundan ancak bu şekilde bir rejim değişikliği yoluna gidebilirler, reformlar ve yumuşatılmış ılımlı İslam projesi ile yani.

Gerici ve tutucu faşizmin yerine sabbatist faşizm, al birini vur ötekine.

NASA (NAZI)
Well, they really did go to the moon, but they had a backup plan incase something goes wrong so they ordered a fake moon landing movie to Kubrick, 

today that film is still in the secret archives of NASA (NAZI) and Hollywood as a solid historical evidence of the Global conspiracy and the deception of the elite.

 And by the way, yes the moon is artificial, trust me.

Stanley Kubrick'e geçelim, öldürülmesindeki gerçek neden sadece Eyes Wide Shut filminde Illuminati gerçeğini ima ve ifşa etmesi değildi elbette, 

diğer bir önemli neden Sovyetler le o dönemde olan rekabetinden bunalmış ABD ve NASA'nın (NAZİ) Apollo projesi ile aya en önce giderek belirgin ve bariz bir zafer ilan edebilmesinin hırsı ile illegal sahaya geçiş yaparak resmi olmayan bir şekilde olur da aya inme projesi gerçekleşemez bir kaza falan olur korkusuyla Kubrick'e bir sahte aya iniş filmi sipariş etmesi idi.

 Aya gitmesine gittiler ve korkulan başlarına gelmedi bir kaza falan olmadı ve o çok gerçekçi bire bir simülasyon filmde hiçbir iş yaramadı yani ihtiyaç duyulmadığından kullanılmadı ve böylece tozlu raflarda yerini aldı.

 Bugün halen Hollywood un ve NASA'nın çok gizli arşivlerinde global komplo ve aldatmanın somut bir kanıtı olarak durmaktadır.

 O filmin hikayesinin ortaya çıkmaması gerekiyordu ve en başta bilen Kubrick idi elbette, Eyes Wide Shut filmi işe işin tuzu biberi oldu, artık daha fazla yaşatılması söz konusu olamazdı elbette. 

 Hazin Kennedy suikasti ise burada giremeyeceğim kadar derin ve kapsamlı bir mevzu ama özetle oda Küba sorunun,d omuz körfezi harekatının, uzaylılar meselesinin top-secret gizli bilgilerin her an halk yararına açığa vurma endişesinin ve benzer başka ciddi nedenlerin bir karmasının sonucuydu.

 Dürüstlüğünün, halk yararına hareket etmeye çalışmasının, elinden geldiğince barışçıl şiddet yanlısı ve saldırgan olmayan politikalar izlemeye çalışması gibi bir çok nedenin kurbanıydı elbette.

 Büyük ihtimalle mafia, CIA ve üst düzey askeri bürokrat ve generallerin bir ortak operasyonu sonucu öldürüldü ve ayrıca böylece Moloch ve Baal'e önemli bir zat olarak kurban sunulmuş ta oldu. 

Tanrılara Kurban
Hiroşima ve Nagazaki'de atom bombaları dehşeti ile birlikte milyonlarca insan aynı şekilde kurban olarak sunuldu ve sayısal mevcut çok olduğundan ABD tam bir küresel süper güç konumuna yükseltilmiş oldu.

 Ayrıca Anunnaki savaşlarında kullanılan nükleer silah gücünün çok daha ilkel versiyonunun yeniden keşfiyle birlikte bu silahları gerçek insanlar üzerinde deneyerek test etmeye büyük bir hevesle açlık duyan elit yönetici kesim, mafya ve global silah tüccarlarının bu merakları da bir nebze tatmin edilmiş ve giderilmiş oldu,

 Ayrıca Anunnaki savaşlarının neye benzediği hakkında da kısmen aşağı yukarı bir fikir sahibi olmuş oldular çünkü bence gerçekten atalarının deneyimlerini oldukça merak ediyorlardı.

 11 Eylül ve Perl Harbor gibi "False Flag" operasyonlar zaten malumunuz tüm bunları şu önemli soruyu sormak için anlatıyorum, sizce de artık küresel düzeyde bir devrimin yer ve zamanı gelmedi mi?

Artık bu egemen azınlığın yani bu çoğu dünya dışı kökenli veya belki antik Atlantisli elitin alaşağı edilmesi gerekmiyor mu sizce de?

 Uzun vadede bir gün çoğunluk uyanınca aydınlanınca kendiliğinden gerçekleşecek olası bir devrim ancak ne yazı ki bunun olmaması için yoğun çaba harcıyorlar ve başarılılar.

 İnsanların büyük bölümü halen bu gerçeklerden habersiz ve merkez medya, basın, magazin, spor, tv
 (aptal kutusu), çeşitli show'lar ve diğer kanallar aracılığıyla uyutulmaya devam ediyorlar.

 Dinler de bu amaca hizmet ediyor ne yazık ki, ne yapalım kader, mukadderat, sakın baş kaldırma, olanla yetin, her şey Allaht'an, tevekkül et falan gibisinden oyalamaları, vs.

 Bu oyalamalar egemen sınıfın, sömürenlerin ve iş adamlarının pekala işlerine gelmektedir.

 İnsanları kamplar bölerek milliyetçilik, meshep, din, vs. üzerinden ayırarak birbirlerine düşürmekte elbette arka plandaki gerçek senaryonun görülememesini ve ört pas edilmesini sağlar.

 Herkes benim gibi "ben sadece bir dünyalıyım,evrenliyim" demeye başladığında bu komploları artık ister istemez çalışamaz hale gelecektir.

Hep dedim ve yine diyeceğim, insanlar benim için sadece ikiye ayrılır %1 elit azınlık ve dünyanın geriye kalanı.

Baal & Moloch
 Edgar Cayce reenkarnesi olan ve onu tip olarak ta oldukça andıran David Wilcock bahsediyordu, şöyle bir olay gerçekleşmiş, Roma imparatorluğu Kartaca ile olan savaşından sonra galip geldiğinde Kartacanın ritüellerini, kültürünü ve geçmişini incelerken bir şey fark etmişler,

 İki negatif Kartaca tanrısı olan Baal ve Moloch'a insan ve özellikle masum bebekleri kurban ederken karşılığındaki beklentileri genelde hep gerçekleşiyormuş.

 Bu kanlı vahşetin makul bir nedeni olabileceğin inanmak istememişler ilk başlarda, fakat sonradan anlamışlar ki kurban törenlerinin altında yatan bir başka mantık ve gerçek var;

Bu mantık özetle şöyleymiş:
 Kana susamış negatif tanrılar sürekli beklenti içerisindedirler ve onlara bir şeyler sunarsanız biraz olsun açlıkları diniyor ve bu nedenle beklentilerini olumlu karşılayarak sizi ödüllendirirler,

 bu tanrılar için kan vahşi ve iğrenç bir sıvı değil fakat bir çeşit meyve suyu gibi ihtiyaç imiş, 

Sümerlerde Anunnaki tanrıları için koyun,keçi veya boğa kurban edilmesinin mantığı da zaten aynı imiş ve bu arada düşünün, binlerce yıl önceden kalan bir ritüel olan koyun kurban törenlerinin semavi dinlerde karşılık bulmuş olması sizce gerçekten bir tesadüf olabilir mi?

 Buna gerçekten inanabilir misiniz?

 Kopyalanan ritüeller oldukları apaçık ortada ve aşikar değil midir?

 Konuya dönelim, ve şimdi bu için en garip kısmına gelelim biraz daha dikkatle inceleyince bu ki tanrının öyle mitolojik bir hikayeni falan sonucu değil alenen kanlı canlı ve gerçek olduklarını fark etmişler.

 Aslında onlar uzaylı imiş ve büyük ihtimalle David Icke'ın sözünü ettiği Draco sürüngenleri veya benzer bir şeyler.

 Muhtemelen bildiğiniz gibi Baykuş heykeli ile Simgelenen Moloch aynı zamanda Alex Jones'un bir skandal ve tarihe geçmiş bir rezalet olarak ifşa ettiği her yaz tekrarlanan ve ABD'nin ve kısmen uluslararası top liderlerin katıldığı ve önemli kararlar aldıkları (mesela tüm false flag operasyon kararları bu kampta alınmış) ayrıca türlü sapkınlıklarla eğlendikleri faşist yaz kampının içindeki devasa ve kamp içerisinde her yerden görülebilen devasa anıttır aynı zamanda.

 Ve bu anıt önünde yaptıkları simgesel çocuk yakma seronomisi (Cremation of Care) beraber gerçekleştirdikleri paganist ritüel ve ayinlerin ana simgesidir.

 İnsanların büyük saygı duyduğu elit liderler, yöneticiler ve sözde sanatçılar toplanarak bütün bunları yapıyorlar, dünyamızın içinde bulunduğu sapkınlığın, anormalliğin ve tuhaflığın boyutunu anlatabilmek ve gösterebilmek için yerinde bir örnek değil mi?

 Evet tüm bu anlattıklarım için bunlar zaten herkesin bildiği şeyler deyip geçebilirsiniz ama bende o zaman şunu sorarım, zaten herkes biliyor ise neden bir başkaldırı, bir isyan yok, neden bir devrim gelmiyor?

 Demek ki henüz herkes bilmiyor ve tüm bu gerçekler aslında ne kadar çok tekrarlanır iseler bence o kadar iyi!

 Sonuçta Moloch bir başka boyuttaki kozmik enerji, bir bilinci veya dünya dışı bir uzaylı tanrıyı simgeliyor ise ve bu koca koca liderler bu işleri yapıyor ise belkide muhtemelen sonuçta alıyorlar demektir yani belkide bir bildikleri var bile denebilir. 

 Venüs
Eğer öyle ise karanlığın bu gezegene nasıl salt kabus gibi çöktüğünü gözden geçirin, gerçekten o melek her kimse düşmüş, 

 Meğer düşen bir kadınmış, evet, kadın,    şaşırdınız mı?

 Bunu beklemiyordunuz değil mi?

 Düşen bir dişi tanrıymış, hakkı yenmiş ve kötüye yorulmuş oysa ışık getiren bir tanrıça imiş, bir anne ve bir melek.

 Sırf kadın olduğu için kovulmuş tanrı katından yada cennetten, anladığım kadarıyla ona kadından ana tanrı olmaz denmiş ve sonra itilivermiş yeryüzünün cehennem çukuruna,

mahkum edilmiş 3 boyutlu ortamın ve bu gezegenin tanrıçası olmaya.

 Enki'nin başına gelenlerin benzeri ana tanrıçanın da başına gelmiş, ışık verenler kovulmuş ve şeytanlaştırılmış.

 Yeryüzüne düşmüş Venüs gezegeni, sabah yıldızı.

 Venüs?

 Yoksa dünya'ya Nibiru veya Mars gezegeninden değilde Venüs gezegeninden mi geldiler, yani düştüler?

 Saklanan asıl gerçek bumu?

 Mars ve Nibiru teorilerini ortaya atmaktaki asıl amaçları dikkatleri başka yöne çekme, yani saptırma olabilir mi?

 Sirius'tan Venüs'e ve oradan buraya.

Olabilir, olmaya da bilir ama biliyorum ki saklanan bir şeyler muhakkak var.

  Anunnaki uygarlığı, Atlantisli elit kesim ha Orionlu olmuş veya Aldebaranlı, Pleiadesli, Marslı,Venüslü, Tiamatlı, Dracolu, dünyalı veya dünyalı ve Agarthalı bunun pekte önemi yok, esas önemi olan var oldukları gerçeğidir, bu gezegeni yönetmekte ve kontrol etmektedirler. 

Sirius yıldızı ve Venüs yıldızı maalesef uzun insanlık tarihi boyunca hep karıştırıldılar.

Bence Venüs gezegenini yani Aphrodit'i yani Inanna'yı veya İşhtar'ı Sirius yıldızının kız kardeşi Neftis olarak düşünmeli ve görmelisiniz.

 Bu doğruya en yakın alglayış biçimi olacaktır, birbirini tamamlayan feminen taraf, eksi kutup, devinen sonsuz enerji kaynağı,

 Yani Venüs gezegeni Güneşimiz Horus'un teyzesi  ve Anubis'in yani bana göre Ay'ın erkeksi yönünün veya karanlığın, gecenin annesidir.

Bu arada çakal başlı Anubis pekala erkek kılığında bir kız da olabilir (çünkü ay astrolojik açıdan hep dişi olarak düşünülmüş ve algılanmıştır) nede olsa kafasındaki başlıktan cinsiyeti anlaşılamamaktadır, yani Osiris'in kız kardeşi ve aynı zamanda kuzenidir ve bu da bu kitabın ilginç tezlerinden biridir.

Elbette Efes'in dünyanın yedi harikasından biri olan Artemis tapınağını aslında aynı zamanda Sirius yıldızının ve Venüs gezegeninin yani hem İsis'in hem Inanna'nın, Ishtar'ın,Aphrodite'in ve aynı zamanda tanrıça Venüs'ün kutsal tapınağı olarak görebilirsiniz.

Ay ve av tanrıçası Artemis nezdinde kadim zamanların tüm tanrıçalarının tapınağı, dişilik tapınağı.

Fakat elbette Artemis'in antik Efes şehrine özel olarak daha çok Anadolunun baş tanrıçası Kibelenin bir devamı niteliğinde olduğunu ve antik Efes halkı tarafından daha çok bu şekilde yorumlandığını unutmamalıyız yani av tanrıçasından ziyade bir bereket tanrıçası.

Gizli Semboller
 6 sayısı, eksi feminen kutup, ABD'nin özgürlük heykeli, Inanna yani Venüs ve Hollywood filmlerinin açılış sahneleri yani film yapım şirketlerinin kurumsal tanıtım sahneleri, kullandıkları logolar, ışıldıyan bir tanrıça veya Olympos dağı,

veya Starbucks'ta kahve içerken normalde dikkatinizi çekmeyen o başında pentagram yıldızla bilikte duran tanrıçayı artık bir zahmet fark edin.

 Lucifer her yerde çünkü o yeryüzünden sorumlu düşen tanrı değil fakat tanrıça.


Ay ise aslında Sirius yıldızının yeğeni ve Venüs'ün evladıdır ve elbette gezegenimiz üzerindeki gözüdür tıpkı güneşimizin Sirius yıldızının gezegenimizi izleyen gözü olması gibi.

Vril Enerjisi
İkinci dünya harbinin bitmesine az bir süre kala Nazi Almanya'sı atom bombası üzerindeki çalışmalarını tamamlamak üzereydi ancak bildiğiniz gibi ayrıca Orsic ve Vril cadılarının Aldebaran uygarlığından yani Nordiklerden (olası Annunaki uygarlığı) elde ettikleri mühendislik bilgileri, şemaları ve benzeri teknolojik bilgiler ışığında geliştirilen Vril uçan daire projeleri üzerinde çalışmaktaydı,

ne var ki her iki büyük projeye birden finans sağlayabilecek ölçüde yeterli bütçeleri mevcut değildi, savaş ne varsa alıp götürüyordu yani bir seçim yapmak zorunda idiler, ya biri ya diğeri,

ve seçimlerini dünya dışı mühendislik bilgileri üzerinde çalışmaya devam etmekte, Haunebu ve Vril gemileri projelerini geliştirmekte buldular,

ancak kaynak ve altyapı eksikliği geliştirdikleri bir kaç dünya dışı teknoloji kökenli geminin prototip düzeyinden öteye geçememesi sonucunu doğurdu ve seri üretime geçire geçire V1 ve V2 yani Vril 1 ve Vril 2 roketlerini ancak geçirebildiler.

Vril uçan dairelerinin yanı sıra uzaylılardan aşina olduğunuz puro şeklindeki ufo taşıyan büyük gemilerden yan deltalardan da bir iki tane yapmışlardı,

fakat onların bir büyüğü olan 25 bin kilometre uzunluklara varan neredeyse gezegen boyutunda gemiler yani örneğin Nibiru gibi gemiler yapmaya yetecek bilgi birikimleri ve kaynakları mevcut değildi.

Savaşın bitimine doğru elbette Nazi Almanya'sı bu projelerin,bilgilerin ve gemilerin düşmanın eline geçmemesi için tümünü imha etmeyi tercih etti.

Hitler'in emriyle prototip ufolar okyanusun dibine yollanıp batırıldı, mürettebat intihar etti veya gemilerin içinde açlık ve susuzluktan öldü.

Ancak bildiğiniz gibi bir kaç geminin Antartikaya kaçırılarak oradan "Hollow Earth" oyuk dünya dediğimiz aryan bölgesine nakledildikleri ve bugün halen kullanımda oldukları söylenmektedir,

hani şu 1952'de Washington başkanlık sarayı üzerinde uçarak gözdağı veren ve istediklerini elde edememeleri durumunda sorun yaratacakları tehdidini dile getirmeye çalışan Ufolar.

Yani amiral Byrd'in "Operation Highjump" sürecinde  Antartika'da hayretle gözlemlediği ve kaçmalarına vesile olan gemiler, ve sonradan yer altı dünyasında kendisine kısa bir söyleve veren kadim Aryan ırk.

O uçan dairelerin bugün biraz daha yakın olduğumuz mikroçip düzeyinde dijital donanım desteği yani mikro işlemci ve hafıza gibisinden bilgisayar donanımı ve kablosuz ağ teknolojisi desteği o dönemde bulunamadığından projeler bir türlü tam iyi sonuç veremiyordu.

Almanya hızla uçan gemiler yapabiliyor olsa da işlemci teknolojileri o hıza paralel şekilde daha henüz gelişememişti.

1965'te Kecksburg'ta düşerek ABD'nin eline geçen çan şeklindeki diğer ufo benzeri cihaz ise aslında bir silahtı.

Bir tuhaf şekilde yer altının 20-30 metre altına kadar inen bir çeşit halata bağlanarak insansız uçurulan ve 200 metre çapında çevresinde ne varsa yok ederek silip süpüre bilen muazzam bir silah,

fakat elbette çalışma prensibi Vril gemilerine benziyordu, iki zıt kutup yönünde hızla dönerek karşı yer çekim kuvveti oluşturan ve böylece adeta mıknatıs gibi hafifleyerek itile bilen bir teknoloji.

Deneyler esnasında bu cihazın ayrıca zamanı manipüle ederek bükebildiğini ve geçmişten görsel vizyonlar sunabildiğini fark ettiler,

yani cihaz geliştirilebilirse aynı zamanda bir zaman makinesi haline dönüşebilecekti, bu anlamda ümit vaad ediyordu.

ABD'nin eline geçen o cihaz bence sözünü ettiğim Hollywood un yararlandığı zaman makinesi olabilir,

tam olarak o olmasa da geliştirilmiş veya modifiye edilmiş ve günümüz teknolojisi ile desteklenen bir başka versiyonudur mesela,

insanlığın yararına kullanılacağına her zaman olduğu gibi faşizan bir anlayışla Pentagon un elinde bulundurduğu süper bir silah, bir güç ve koz olarak duran Nazi teknolojisi.

Ve kendilerini ayrıcalıklı kabul eden Hollywood camiası ondan yararlanabiliyor, tıpkı insanlardan saklanan uzun ve sağlıklı yaşam sırının nimetlerinden yararlandıkları gibi,

dünyayı yöneten azınlık elit sınıf uzun yaşıyor, geç ölüyorlar ve genelde hep genç görünümlü ve sağlıklılar biraz dikkat ederseniz bunu fark edebilirsiniz.

Nazi Almanyasının üzerinde çalıştığı atom bombasına gelince elbette oda diğerleri gibi ABD'nin eline geçti, sonradan geriye kalan az bir mesafe katedilerek proje tamamlandı ve silah Japonlar üzerinde kullanıldı ve böylece denenmiş oldu.

Eğer Nazi Almanya sı tercihini atom bombasından yana kullanmış olsa idi büyük ihtimalle savaşı kazanmış olacaktı çünkü muhtemelen İngiltere veya Sovyetler üzerinde ve hatta belki ABD üzerinde bombayı patlatacaklardı ve Japonya nasıl anında teslim olduysa onlarda elbette olacaklardı,

çünkü elbette gözlerinin önünde milyonların katledilmesine göz yumamazlardı.

Ne var ki projenin sonuna yaklaştıklarının ve bombanın yapım aşamasının tamamlanmasına çok az kaldığının farkında değillerdir,

zaten farkında olsalardı tercihlerini bombadan yana yaparlardı.

Yani o projeyi sürekli para kaynaklarını sömüren ama bir türlü sonuç alınamayan bir proje olarak görmeye başlamışlardı, ve sonuçta daha ilginç duran diğer projeyi tercih ettiler.

Orsic ve Vril cadıları ellerinde kalan son gemiye atlayıp Aldebaran sistemindeki ana uygarlığa kaçtılar.

Yeni Atlantis'in sonu gelmişti,ama bir benzeri ABD'de yeniden hayat bulmak üzereydi fakat yinede "Yeni Atlantis" anlamında Nazi Almanyası doğrusu bir başkaydı,

yiğidi öldür hakkını ver,

ABD ise daha çok onun geriye kalan artıklarıyla oluşturulan çakma bir Atlantis gibi duruyor.

Geriye kalan teknoloji,bilgi birikimi, beyinleri ve münendislerinden yararlanıldı, artık geriye ne kaldıysa, müttefiklerin eline ne kadarı geçebildi ise.

1600 mühendis ve bilim adamı aslında hiçte az sayılmaz neredeyse Nazi Almanyasının tüm beyin takımı, elbette Sovyetler de onları ithal etmek istemişti çünkü biliyorlardı ki kim önce davranırsa uzay yarışında öne geçecek ancak ABD baskın çıktı.

Diyorlar ki sarışın ve mavi gözlü Aryan boğa takımyıldızı Anunnakileri Nazilere yüksek teknoloji mühendislik bilgileri aktarırlarken silah teknolojisi vermeyi reddetmişler,

çünkü dünya dışı ileri bir medeniyet olarak savaşa ve öldürmeye karşılarmış,

peki ama zavallı insanları insanlık dışı kamp ortamlarında gaz odalarında boğan sonrada yakan, akıl almaz işkencelere ve vahşete maruz bırakan faşist bir zihniyeti destekliyor olmak zaten tek başına o savaş suçlarına, o cinayetlere, o katliamlara ve nihayetinde o faşist zihniyete ortak olmak değil midir?

Bunu yapıyor olduktan sonra silah teknolojisi versen ne yazar vermesen ne yazar, saçmalık.

Ve işte tam bunları yazdığım sırada tesadüf olamayacak kadar tuhaf bir biçimde karşıma adeta cevap niteliğinde bir belgesel çıkıverdi

bu belgesel Maris Orsic ve diğer Vril cadılarının aslında Pleiadesli uzaylılar olduğunu ve Aldebaran & Pleiades Anunnaki uygarlığı tarafından bizzat ajan sıfatıyla Hitler Almanyası ve Vril gizli cemiyetine yerleştirildiklerini anlatıyor.

Amaçları Almanya'nın üzerinde çalıştığı nükleer silahları ve enerjiyi sabote etmek ve global düzeyde bir nükleer felaketin önüne geçmekmiş.

Ayrıca nükleer patlama sonucu oluşan kozmik anlamda ve evrensel boyutta zararı önleyebilmek.

Nükleer patlamalar 3. boyut üzeri boyutlarda bile telafisi zor sorunlara yol açabiliyor ve işin ucu onlara dokunacak şekilde zarar verici nitelikte ve kendiliğinden uzun süre geçmeyen izler bıraka biliyormuş.

Alman elitlerinin Orsic ve arkadaşları vasıtasıyla telepatik yoldan elde ettiklerini sandıkları dünya dışı teknolojik bilgiler onların dikkatlerini başka yöne çekme amacı taşıyorlardı, böylece dikkatleri farklı alanlara dağıldı, nükleer faaliyetleri bir anlamda askıya alınmış oldu ve bu arada savaş sona erdi.

Yani bir oyalama ve şaşırtma taktiği idi, daha sonra görevini başarıyla tamamlayan Orsic ve arkadaşları ait oldukları yere yani kendi uygarlıklarına geri götürüldüler.

Bunları duru görü yöntemi ile telepatik yönden bir medyum hanıma anlatan zat ise aynı zamanda 1950'lerin başlarında Eisenhower ile tanıştırılıp görüşmüş olan Aldebaran Anunnaki uygarlığının gezegenimize atanmış büyük elçisi.

Kendisi en doğala halleriyle aslında 5. boyut varlıklar olduklarını, 5 boyutlu bir ortamda yaşadıklarını ve bu nedenle 3. boyutlu ortamımızda çok fazla kalamadıklarını anlatıyor,

hareketleri kısıtlanıyor ve ağırlaşıyor imiş, ayrıca mide bulantısı ve kusma gibi yan etkiler ortaya çıkıyormuş, hasta oluyorlarmış.

En fazla 1-2 hafta dayanabildiklerini söylüyor ve çok uzak bir gelecekte biz dünyalıların da önce dört ve sonra beşinci boyuta evrileceğimizi söylüyor, yaradılış hikayemizle ilintili bir kader, bir çeşit alın yazısı.

Elbette Aldebaran'lı Orsic ve arkadaşları da burada görevlerini icra ederlerken yani bir çeşit casusluk yaparlarken benzer yan etkilere ve sıkıntılara mazur kalmışlar, onlar için oldukça zor bir süreç olmuş olmalı.

Bunlar her ne kadar inanması güç iddialar gibi dursalar da ciddiye alınması gereken iddialardır zira karşıma ansızın ve adeta cevap niteliği taşıyan bilgiler olarak çıkmışlardır, böyle olması ister istemez ciddiye alınmaları gerektiği sonucunu doğurur.

Maria Orsic'in geçmişi, nerede doğduğu, neler yaptığı hepimizce malumdur falan diyebilirsiniz elbette,ancak filmlerden ve casusluk hikayelerinden bu işlerin kolayca halledilebildiğini, olmayan kimlikler yaratılabildiğini veya olanlarının değiştirilebildiğini biliyoruz.

Biz insanlar bile bu işleri becerebiliyoruz kaldı ki söz konusu olan bizden belki milyonlarca yıl ileri ve üstün dünya dışı bir medeniyet.

Ayrıca insan bedenlere ruhsal ve zihinsel açıdan sızarak yani bedenleri istila ederek iş görmeleri de mümkün veya MK ULTRA yani zihin manipülasyonu yolu ile bizler adeta robot gibi uzaktan kontrol ederek istediklerini yaptırabilmeleri de elbette mümkün.

Fakat bu durumda akla ister istemez otomatik olarak ikinci bir soru geliyor, peki madem öyle o halde neden ABD'nin Hiroşima ve Nagazaki üzerinde patlattıkları atom bombalarına engel olmadılar veya olamadılar?

Bakalım bu soruma da yine bu aralar dolaylı bir yanıt gelecek mi:)

Hiroşima ve Nagazaki
Bir adam var, kahramanımız kafasında çeşitli sorular soran ve evrensel meselelere felsefi yanıtlar arayan birisi ,bu sorulardan bir kısmına henüz düzgün yanıtlar bulamamış fakat sormadan da edemiyor,

sorularından bir kısmı tarihi mevzular hakkında,örneğin "Acaba neden uzaylılar Nagazaki ve Hiroşima'ya atom bombası atılmasına engel olamadı?" gibisinden,soruların bir kısmı spiritüel ve okült meseleler hakkında ve doğal olarak bir kısmı da günlük yaşamımızdan olaylar hakkında.

Derken ansızın bir gün içe kapanık ve pek fazla eşi dostu olmayan kahramanımızın kafasındaki bu çeşitli sorulara yanıtlar gelmeye başlıyor ama sandığınız gibi başka birilerinden değil fakat tam olarak kim olduğunu bilemediği belirsiz bir kaynaktan,mesela tv show'ları,izlediği ve izlemekte olduğu filmler, diziler, günlük haberler, basın ve yayın aracılığıyla.

İlginç ve biraz ürpertici değil mi?
Öyleki mesela Atom bombası konusunda sorduğu soruya ilişkin bir örnek verelim,

kahramanımızın izlediği bir Talk Show programında konu dönüp dolaşıp paralel evrenler meselesine geliyor ve ardından sunucu konuğuna benzer bir soru soruyor

-Sizce Nagazaki ve Hiroşima üzerinde atom bombalarının patlamadığı fakat tam tersine Nazi Almanyası'nın geliştirmeyi başardığı atom bombalarının ülkemiz ABD üzerinde patladığı bir başka olasılık barındıran paralel alternatif bir dünya varmıdır?

  Ve konuğu yanıtlıyor:

-İlginç bir soru değil mi, evet neden olmasın, paralel evrenler teorisini göz önünde bulundurunca elbette bu mümkün.

Fakat ilginç olan kahramanımızın daha bir iki saat önce kafasında "acaba uzaylılar neden Nagazaki ve Hiroşima'ya atom bombası atılmasına engel olamadılar?"Sorusunu sormuş olması.

Tesadüf olabilir mi?

Elbette hayır.

Dolaylı olarak sorusu uzaylılar tarafından yanıtlanmış oldu ve yanıt aşağı yukarı şu şekilde:

-Senin içinde bulunduğun olasılık sürecinde engel olamadık evet fakat engel olabildiğimiz bir başka paralel süreç mevcut.

Ancak orada da bu sefer Almanların ABD üzerinde bomba patlatmasına engel olamadık, fakat senin içinde bulunduğun paralel süreçte engel olabilmiştik.

Fakat uzaylılar soruyu yanıtlamak için direkt olarak ön plana çıkmak yerine Talk Show programında gelişen sohbetin yönünü orada bulunanların zihinlerini manipüle etmek suretiyle kontrol ettiler.

Peki neden kahramanımız?

 Özelliği nedir?

Sonradan anlaşılacak ki herhangi bir özelliği yok aslında uzaylılara soru soran herkese benzer şekilde dolaylı yanıtlar geliyor fakat kimisi bunu günlük yaşamında fark ediyor fakat kimisi fark edemiyor.

Kahramanımız sonradan fark edecek ki sorduğu sorulardan bazılarına soruyu sormadan önce zaten yanıtlar gelmiş.

Yani zamanın önüne geçerek soracağı soruyu önceden bilmişler ve zaten yanıtlamışlar, kahramanımız ise soruyu sonradan soruyor.

Konu örneğin giderek bir gerilim havasına dallanıp budaklanarak daha da ilginç bir hal alabilir.

İşte benim yaşadıklarım yazmış olduğum bu senaryo taslağına kısmen benziyor.

Ve bu arada acaba ben bunları yazarken dolaylı olarak sorum da acaba yanıtlanmış mı oldu?

İşte bence esas soru bu:)

Enki
Enki=EA=Enoch=Odin=Quetzalcoatl=Ningishzidda=Hermes=Mercury=Neptune=Poseidon=Pisces=Water=Brother of Zeus=Brother Of Enlil=Wisdom=Magic=Alchemy=Science=Occult Secret Knowledge

1001 names and 1001 faces of mysterious ancient Anunnaki god, the first prophet, the first teacher, the philosopher, The Hermit, number 9.

Marduk=Son of Enki=Thoth=Thor=Jupiter=The Sun

(Enlil=Number 6=Satürn)

Evet ve işte böylece ilk öğretmen ve ilk peygamber, Giza piramitlerinin büyük mimarı Enki'yi nihayet deşifre ettik:)

ve elbette diğer peygamberlerde sırayla onun soyundan geldiler ve ondan öğrendiklerini aktardılar.

Enki Mimar Sinan, Leonardo Da Vinci ve hatta ulu önder Atatürk gibi olağanüstü insanların bilinç altlarında izledikleri ve kozmik bir iletişim içinde oldukları peygamberdir, kısmen onunla benzeşirler, bazı ortak yönleri vardır.

Atlantisli Enki insanoğlunun, uygarlıkların, yeryüzünün büyük mimarıdır, ilk peygamber, ilk öğretmen, ilk felsefeci, ermiş ve münzevi.

9 Sayısının karşılığı,simgesel anlamda major arkana serisi tarot kartlarında 9 numaralı hermit yani ermiş kartı.

Bana örnek gösterilen ulu kişi.

O İdris peygamberdir, uzun yaşadı Anunnaki öğretilerini teknolojik anlamda en çok Atlantis'e bağışladı, onun ilk çocuğuydu aslında.

Tüm diğer peygamberler onun kanından geldiler.

Biri hariç, İsa onun farkı ise insanlığı Anunnaki sömürüsü konusunda uyarmaya çalışan bir başka dünya dışı gelişmiş uygarlığa ait olması idi.

Enki uzun uzak geçmiş tarihi boyunca bir kaç kez hafızalarda yeniden şekillendi ve yer etti,

kültürden kültüre ve toplumdan topluma farklı anlatıldı, farklı anıldı, farklı dile getirildi ve söylendi,

bir çok farklı isim ve sıfat ile anıldı zira zaten çok yönlüydü ve birbirinden farklı bir çok yeteneği vardı,

çünkü onun olağanüstü kabiliyetleri, ilmi ve sıfatları göz önünde bulundurulduğunda onu tek bir isim ve sıfatla anmak tek bir tanrıya indirgemek mümkün olamazdı.

Enki insanların taptığı, tanrı bildiği ve kabul ettiğidir.

Büyük tufanla Atlantis'in batışı arasında bir ilinti kurmak gayet mantıklıdır.

Çünkü ortaya atılan tahmini tarihler zaten birbirine yakındır ve ortada global bir tufan var ise batan bir uygarlık olması da gayet olasıdır.

O halde Atlantis'in batışını büyük tufanla birlikte anacağız.

Gize Piramitleri ve Sfenks
Giza piramitlerinin ve sfenksin Atlantis'in batışından bir süre önce yapıldığı iddia edilir,

ancak bence batışından kısa bir süre sonra yapıldığını söylemek daha mantıklıdır çünkü daha önce bahsettiğim gibi o yapılar Atlantis'in bir hatırası gibi durmaktadırlar, onun anısına dikilmiş ve onu anımsatan görkemli fakat hüzünlü anıtlar.

Çünkü o anıtların benzerleri bir zamanlar Atlantis topraklarında yükselmişti.

Ayrıca Mısır uygarlığının Atlantis uygarlığından doğduğu, onun takipçisi olduğu ve onun üzerine yükseldiği tezi ancak benim iddia ettiğim şekilde anlam kazanır.

O halde Giza piramitleri ve sfenksin Atlantis'in batışından kısa bir süre sonra yapıldıkları ve ardından Mısır uygarlığının doğduğu tezini kabul edeceğiz.

Bir başka referans noktamız daha var, (Orion Correlation Theory) bilgisayarla Giza piramitlerinin ve Orion kemeri yıldızlarının tam olarak ne zaman birebir örtüştüğünü tespit edebilmek mümkündür ve bu tarih tam olarak milattan önce 10500 yılına denk gelmektedir.

Graham Hancock, Robert Bauval ve Robert Schoch daha önce bu konuyu ayrıntılı olarak ele almışlar ve bir fikir birliğine varmışlardır.

Fakat aksi yönde başka tezlerde mevcuttur hatta Giza piramitlerinin Orion kemeriyle değil fakat Aldebaran yıldızı ve ona yakın 2 başka yıldızla hizalandığı yönünde elle tutulur somut iddialar bile vardır.

Eloy Ocean adlı albümünde Atlantis için tam bir batış tarihi verir (Atlantis' Agony At June 5th-8498, 13 p.m. Gregorian Earthtime)

çok sevdiğim Eloy grubunun bir bildiği vardır muhakkak diyerek ten biz bu tarihi baz alalım, zira milattan önce 9 ve 8000'li yıllar konusunda bende bir şeyler seziyor gibiyim.

Fakat tarihlendirme yaparken eğer siz arzu ederseniz Hancock'ın "M. Ö.10500" tarihini baz alabilirsiniz,yani vereceğim tarihleri 2000 yıl kadar geriden kabul edebilirsiniz.

Bunları göz önünde bulundurarak ve Firavun Khufu ve büyük piramidi referans alarak bu kitapta daha önce oluşturduğum tarihsel saptamaları yeniden ele alacak ve bir yandan da hikayeyi tekrar anlatmaya çalışalım.

Başlangıç noktamız Büyük tufan ve Atlantis'in batışı olacak bu arada Atlantis için hissettiklerimi dile getireyim,

 Enki'nin ilk göz bebeği uygarlık antik Mısır uygarlığına ve kısmende antik Sümer uygarlığına benziyordu fakat daha bir özenilerek oluşturulduğu için o kadim uygarlık daha bir medeni ve daha görkemli idi, tam bir güneş imparatorluğu.

Ancak abartıldığı kadar ileri (günümüz teknolojisinden bile ileri olduğu söylenir) olduğu tezine ben pek inanmıyorum,

Öncelikle Plato'nun aktardığı bilgilerden Atlantis'lilerin antik yunanlılarla savaştıklarını fakat yenildiklerini anlıyoruz, mantıken iddia edildiği gibi kuantum fiziği düzeyinde o derece üstün bir uygarlık o yunan uygarlığına ve onların basit ve ilkel silahlarına nasıl yenilebilir? 

Mantıklı değil bir kere:)

Evet çok güzeldi, altından zümrütten ve değerli taşlardan parıldayan bir mucize fakat ileri teknoloji sadece Anunnaki'nin elindeydi eğer Atlantis'te yükselen gemiler uçan daireler falan mevcutsa bile ve uzaktan bakıldığında çok ileri uzay teknolojisi görünümü ve havası veriyor olsalar bile onlar insanoğlunun değil Anunnaki'nin elindeydi.

Şimdi, büyük tufan ve Atlantis'in batışını tarihlendirdik, Enki torunu Noah'a yani Nuh peygambere insanlığın gen havuzu kutusu teslim ederek bizleri Enlil'in hışmından kurtarır ve macera Ağrı dağında son bulur.

M. Ö. 8498

Atlantis'in yaratıcısı ve baş tanrısı Enki yani bir ihtimal Thoth veya babası yani Enoch yani İdris peygamber içinde derin bir ızdırap zümrüt tabletleriyle birlikte Kemet'e yani kadim Mısır topraklarına gelerek Atlantisin bir devamı ve yeniden yükselişi olabilecek ikinci bir uygarlığın temellerini atar ve insanoğlu işçiliği yardımıyla piramitleri dikerek Kadim Antik Mısır uygarlığını başlatır.

M. Ö. 8300 civarı yani bundan tam on bin yıl kadar önce.

Ardından Enki bugünkü Irak topraklarına gelerek Eridu şehrini kurar ve ikinci bir uygarılığın daha temellerini atar, Sümer uygarlığı.

M. Ö. 7000 civarı.

Sümer ugarlığından Babil, Pers, Asur, Hitit gibi diğer büyük medeniyetler doğar ve Mısır uygarlığından da İsrail oğulları ,Minos, antik Yunan ve Roma uygarlıkları doğar, insanoğlunun global anlamda yükseliş çizgisi böylece devam eder durur.

Yani her şeyin temelinde Enki vardır, yeryüzünün büyük mimarı.

Diğer tarihlerde çok fazla değişiklik yok.

Abraham
2150 B.C.

Ishaac, Ishmael, Jacobs, Lot, Destruction of Sodom & Gomorrah
2000-1800 B.C.

Pharaoh Akhenaten & Nefertiti
1350 B.C.

Thutmose & Exodus
1300 B.C.

Ramses II
1237 B.C.

Solomon & Solomon's Temple
950 B.C.

Siege of Jerusalem,Plunder & Destruction of Solomon's Temple
588 B.C.

Ezekiel
550 B.C.

Departure of the Nefilim & Anunnaki Gods
530 B.C.

Akhenaten'in biraderi Thutmose'a yani Musa'ya yani Anunnaki torununa 10 emri ve ahit sandığını ve nasihatlarını veren Enki'dir.

Enki kendi aryan soyuna karışan İsrail oğullarını hep gözetmiş ve seçilmiş olduklarını ima etmiştir.

Büyük Tufanın hemen öncesinde torunu Noah'a gen kutusunu ve nasihatlerini verip insanlığı kurtaran yine Enki'dir.

Oğlu Marduk ve Enlilin oğlu Ninurta arasındaki husumetten doğan nükleer savaşta yok olup gideceğini bildiği Sodom ve Gomorrah'tan torunu Lüt ve kavmine uzaklaşmalarını salık veren ve nasihatler eden yine Enki'dir.

Abraham'a yani İbrahim peygambere tam oğlunu tanrılara kurban verecek iken müdahale eden ve yerine koyu ve nasihatlerini veren elbette yine Enki'dir.

Eğer Kızıldeniz gerçekten ikiye yarıldı ise bu olsa olsa Enki'nin işidir zira dünya dışı üstün Anunnaki teknolojisi bunu yapmaya muktedirdir.

Bir başka torununu göklere çıkararak kitabını yazdırtan ve olan biteni bizlerin bilebilmesi için yazdırtan kişidir.

Hepimizin babasıdır.

Tüm uzak geçmişimizde dinsel anlamda kilit noktalarda müdahale eden hep Enki'dir.

Ve İsa onun karşısına dikilen ve Anunnaki sömürüsüne dur denmesi gerektiğini salık veren yegane Anunnaki kanı dışı peygamberdir.

Sodom ve Gomorrah
Sodom ve Gomorrah'ın yerini aşağı yukarı biliyorum, bugünkü Ölü Deniz onların yerini oldukça ironik biçimde almıştır,

adeta onların utancını saklamak istermiş gibi yüzeyi tuz ve ağır minerallerle kaplı bu kapalı ve tuhaf denizde hiçbir canlı yaşayamaz ve barınamaz.

Gerçekten son derece tuhaf bir izlenim bırakmaktadır, kayıkların botların tabanları bembeyaz tuzla kaplanır, suyun dibinde tuzdan katmanlar hatta dağlar bulunmaktadır.

Bence Ölü denizin kuzey ucunda Sodom ve güney ucunda Gomorrah şehirleri bulunuyordu.

Zaten orada Lüt gölü isminde bir göl bile var, bu isim bile bugünkü ortodoks arkeolojinin ve mevcut aşamadaki bilimsel çalışmaların söylediklerinin aksine eski ahitte yazılanların doğru olabileceğini gösteriyor.

Yeryüzünde adım atılmadık, araştırılmamış yer kalmamıştır, ay'a bile gittik Mars'a yolculuğa hazırlanıyoruz fakat ne hikmet ise Ölü Denizinin dibinde hemen hemen hiç bir arkeolojik ve bilimsel araştırma yapılmamıştır,

çünkü yapılamıyor, izin vermiyorlar, verseler bile araştırmanın yapılacağı esnada durup dururken suyun dibinde bombalar patlatıyorlar ve adeta bir şeyleri ört pas etmeye çalışıyorlar.

Kamuoyundan gizlemeye çalıştıkları şey tam olarak nedir?

Tüm ipuçları Anunnaki teorisinin doğru olduğu yönündedir.

The Conspiracy
 Infact C.I.A. did kill Sharon in order to stop the hippie movement just as how they did once when they did manipulate hippies to promote drugs for social control for instance.

Because hipster resistance such as civil rights and anti-war movements were about to becoming a serious social threat to the system and the global dominant elite you know.

Those guys were the real deal,they were against the Vietnam War,they were against the whole system so they had to be stopped in one way or another at any cost,

and finally they've succeeded anyways,what a pity.

The light of God surrounds us;
The love of God enfolds us;
The power of God protects us;
The presence of God watches over us;
Wherever we are, God is!

Bir Zamanlar Hollywood'ta 
Bir Zamanlar Hollywood'ta filmini henüz izlemedim ama kızım Derin gidip sinemada izlemiş, ben Sharon'ı,kozmik annemi ve bir önceki yaşamımdaki beni CIA'in öldürdüğünü zaten biliyorum,

evet, 68'lerin savaş karşıtı,Vietnam işgalini eleştiren, giderek yükselen ve devrimci bir nitelik taşıyan Hippi hareketi onlar açısından giderek tehlikeli bir hal almaya başlamıştı,

bir plan yaptılar, ilk aşamada gizli ajanlar aracılığıyla hippi gençliğinin arasında uyuşturucuyu popüler hale getirttiler,

uyuşturucu kullanmak bir çeşit modaydı artık, onsuz hippi olamazdınız, ve böylece uyuşan ve yerinden kıpırdayamaz hale gelen gençlik artık tehlikeli olmaktan çıkacaktı ve sonuçta öyle de oldu,

ikinci planları ise şok edici bir olayla toplumu hippilerden soğutm ak idi,öyle bir şey olmalıydı ki hippi olmak utanç verici bir hal alsın.

Manson cinayetlerini kurguladılar ve böylece hippi hareketi bir gecede sona erdi, artık hippi olmak demek her an katil damgası yiyebileceğiniz utanç verici ve riskli bir konumda olmak demekti.

Bu gerçek aslında herkes tarafından gayet iyi bilinmektedir ama aynı diğerleri gibi, diğer haksızlıklar gibi yüksek sesle dile getirilemeyen bir gerçektir.

Tarantino'yu tebrik ederim, bir bakımı biraz cesaret göstermiş.

Elbette benim bir rocker olmam, müzisyen falan olmam bir tesadüf değildi,

Hippie hareketini olması gereken haliyle yansıttım,sevgi barış, evet, elbette ama kendine zarar vermeyen, global tuzaktan ve kabal'dan uzak duran, neyin ne olduğunu iyi bilen bir rocker.

Bugüne dek bana benzeyen ve tanıdığım diğer rocker'larda genel olarak aynı benim gibi satanizm'le falan hiç alakası olmayan, oldukça mantıklı, zeki, yetenekli ,entellektüel birikimi olan insanlardı, doktorlar, mühendisler, vs.

hepsi iyi niyetliydi, yardımseverdi nazikti, sevecendi, pozitif ve anlayışlıydı.

Aynı şekilde John Petrucci'nin veya Joe Satriani'nin ve hatta kaliteli hiç bir rock müzisyeninin kötü niyetli ve negatif insanlar olduklarını sanmıyorum ve hissetmiyorum.

O halde bu şeytan ile rock müziğin bağdaştırılması hikayesi de aynı hippilerin başına gelene benzer şekilde bir tuzak,

içlerinde kötülük taşımayan pırıl pırıl yetenekli insanların kötülükle, cinayetle, itlik, uğursuzlukla, dolandırıcılıkla falan ne alakası olabilir ki.

Sanat ve kötülük aslında birbirine oldukça zıt şeylerdir.

Bizler çoluk çocuk değiliz ve göz boyama, vitrin satanizmi, popüler kültür gibi şeylerden uzak durmayı tercih ederiz.

Sadece kendi adıma konuşmuyorum, her gerçek rocker için konuşuyorum.

Evet bu da bir tuzak çünkü Rock 'N' Roll her zaman için bir isyan ve başkaldırı müziğidir,

dolayısıyla sisteme, yönetici sınıfa, Anunnaki elitlerine karşı bir tehlike arz eder, işte bu nedenle işi sulandırmak ve tersine çevirmek isterler.

Mesela Illuminati simgeleriyle dolu konserleriyle Iron Maiden, sizce Iron Maiden grubunun elemanları kötü insanlar olabilir mi?

Hepsi pırıl pırıl son derece yetenekli, pozitif müzisyen abilerimiz.

O halde ortada bir saçmalık var, kendimizi iyi ifade edemiyoruz veya yanlış ifade ediyoruz, yanlış anlaşılıyoruz, artık lütfen buna bir son verin.

Bazıları sadece show amaçlı falan diyor, evet olabilir ancak sonuçta yanlış anlamalara meydan veriyor,

bizler kötü insanlar değiliz, aslında tam aksine toplumun en zarif insanlarıyız ve bu nedenle satanist ve kötü anılmak istemiyoruz.

5D bir gelecek
Artık dünya dışı yaşam formlarının büyük genelinin 5. boyutta ve daha az bir kısmının daha üst boyutlarda yaşamlarını sürdürdüklerini bilmekteyiz.

Bu bilgileri medyumsal kaynaklardan ediniyoruz, duru görüsel kanallar ve telepatik yöntemler kullanarak kurulan temaslardan elde edilen oldukça sağlıklı ve güvenilir bilgilerdir.

Onların gezegenlerinde yaşam süreci bizim gibi 3 boyutlu bir matrix ortamında daha doğrusu matrix içinde matrix ortamında akmıyor.

Onlar derken örneğin Pleiadiesileri, Arcturusluları, vs. kastediyorum elbette.

Fakat en başından beri var olan 5 boyutlu tek bir Matrix ortamındalar bu nedenle bizden daha keskin, daha derin, daha içsel görüyorlar ve duyuyorlar, yani algı yetenekleri bizden çok daha üstün.

Duyu organları biz 3 boyutlu canlılardan çok daha gelişmiş şekilde 5 boyutlu, yani 5D ortama uygun şekilde evrilmişler.

Örneğin renkleri çok daha canlı görürler,bizde olmayan renkler görürler, duyamadığımız düşük frekanslı sesleri duyarlar ve adeta 3 boyutlu bir film izlerken edindiğiniz görsel izlenimin benzeri bir durum söz konusudur ama elbette çok daha gelişmiş biçimde yani özetle görsel ve duyusal bir şenlik.

Telekomünikasyon sektöründe gittikçe gelişen ve güncellenen hücresel veri ağlarına verilen isimlere dikkat ediniz, 3G, 4G, 5G, vs.

Elbette bu isimler tesadüf değil,bu kadar saf olamayız değil mi:)

Yönetici elit'in bilerek yaptığı göndermelerdir bunlar,elbette bizim medeniyetimiz de uzak gelecekte önce 4 ve sonra 5. boyuta yükseleceğiz.

Bir nesneye baktığımızda onu algılar ve deşifre ederiz, örneğin bir kaleme baktığımızda beynimiz onun bir kalem olduğu izlenimini nereden edinmektedir?

Elbette Matrix sayesinde, içinde hapsolduğumuz Matrix içinde bir başka Matrix, çok daha gelişmiş holografik versoyonlarından çok daha eski ve ilkel dijital bir şekilde mevcuttur ve devasa bir enerji alanıdır, aslında çok gelişmiş bir video oyunudur.

Matrix beynimize onun bir kalem olduğu sinyalini verir yani bizi onu bir kalem olarak algılamaya zorlar bu Matrix düzeni ile bizim aramızdaki bir çeşit anlaşmadır ve bu anlaşmanın kuralları mevcuttur.

Bu mevcut kurallara göre biz daha doğrusu görsel duyu organımız ve beynimizdeki ön, frontal lobumuz da bulunan nöronlar ve biyolojik elektrik ağı vasıtası ile aslında sadece potansiyel enerjiden ibaret olan o formu  kalem olarak deşifre etmek zorundayız.

O kaleme bakmadığımızda ve onu deşifre etmediğimizde örneğin odadan çıkıp gittiğimizde ise aslında artık o yine sadece bir potansiyel enerji formundan ibarettir.

Matrix'i belirleyen ve kontröl eden 3 boyutlu ortamda algılarımızı yöneten aynı dünya dışı ve Atlantis kökenli elit sınıftır, Anunnaki kanı taşıyan ve Archon diyerek nitelendirebileceğimiz kesim yani.

Nasıl pop ve magazin kültürü, medya, basın yayın, kitle iletişim araçları ve en önemlisi www (666) yani web ile bizleri kontröl ediyor ve algı yönetimi yapıyorlarsa (şahsen beni pek değil elbette) Matrix'i de işte öyle yönetiyorlar,

zaten kaldı ki bunlar birbirinde bağımsız şeyler değil iç içe geçmiş şekilde ve hep birlikteler.

Yani pop kültürü ve Medya'da Matrix'in bir parçası zaten hatta önemli bir parçası, neredeyse kendisi:)

Matrix film serisinden Matrix'i kontol etmekle görevli Kahin'i yani Sophia'yı (Dişi,Tanrıça,Sirius yıldızı) ve Mimar'ı (Erkek,Tanrı yani Orion Yıldızı) anımsayınız.

Yani her iki egemen sınıf, astrolojik etkileriyle yıldızlar ve gezegenler ve hemde global elit Matrix'i inşa etmişlerdir ve üstelik güncellemekte ve kontröl etmektedirler. 

3D ortamımıza mecburen şimdilik katlanmak zorundayız,sizde benim gibi yapın ve en azından kontrol kısmını elinizden geldiğince dışlayın yani sistemin dışına çıkın.

Medeniyetimiz açısından yükselebilmek ise bireysel şekilde tek başına olmaz yani ciddiye alınmaz çünkü yeterli değildir yoksa elbette bireysel şekilde yükselebilirsiniz ancak boyutsal anlamda bir dönüşüm, bir evrilme hatta daha doğrusu spiritüel bir gerçek devrim mutlaka toplumsal şekilde gerçekleşmelidir yani mutlak çoğunluk yükselmelidir ve o zaman evrensel galaktik bilinç açısından ciddiye alınacaktır.

Bildiğiniz şeyler, içsellik, maneviyat, ruhsal tekamül, meditasyon, yoga, egoya ve nefse karşı savaşın kazanılması, vs.

Böylesi bir toplumsal devrim için biz insanlık açısından önümüzde daha çok zaman olduğu muhakkak.

Ve elbette uzaylı dostlarımızda daha üst katmanda bulunan boyutları hedeflemiş durumdalar,

Devrimsel bir spiritüel toplumsak hareketi sistem yani Archon'lar istemezler, kabul etmezler ve bastırmaya çalışırlar çünkü 3 boyutlu düşük enerji boyutundaki bizler onların enerji kaynaklarıyız,

yani bizden besleniyorlar,s ülükler gibi adeta kanımızı emiyorlar ve toplumsal bir yükseliş bizleri enerji kaynakları olmaktan çıkaracaktır.

Zamanın Ötesinde
60'ların Hippie hareketi aynı Nazi Almanyası'nın tuhaf ve ürkütücü Atlantis mevzusu, antik Mısır medeniyetinin kablosuz elektriği veya Tesla'nın devrimsel nitelikteki bilimsel buluşları gibi zamanından çok önce gelen böyle bir toplumsal tehlikeydi ve bastırıldı,

üstelik bastırılmasındaki trajik hikayenin meyvesi bizzat benim.

Örneğin eğer gerçek başkaldırı ve Rock 'N Roll bir bakımı The Beatles grubuyla başladı ise aslında benimle de sona erdi:)

4. ve 5. boyutlarında üst ve alt katmanları mevcut ve onların içinde de bir yükseliş ve hiyerarşi söz konusudur

örneğin alt 5. boyuttan bir yaşam formu üst 5. boyuttan bir ortamı algılayamaz ve herhangi bir müdahelede bulunamaz,

bunu yapabilmesi için bizim hack kavramından aşina olduğumuz şekilde yüksek teknoloji gerektiren bir takım hack tekniklerine ve yöntemlerine yani hile yoluna başvurmaları gerekmektedir ve ve hayli zordur.

Yani biz şimdi biz üzerinde 5D medeniyet bulunduğunu bildiğimiz Aldebaran yıldızı yörüngesinde bir gezegenine yaklaşabilsek ve görebilsek onlar istemediği sürece hiç bir şey göremeyeceğiz yani o gezegende yaşam yok sanacağız,

oysa var.

Fakat o gezegende mevcut olan yaşam için gerekli olası bir üç boyutlu ortamı elbette görebileceğiz ,hissedebileceğiz ve koklayabileceğiz,

su, oksijen, 3 boyutlu bitki örtüsü ,hayvanlar, doğa yani çok uzak bir geçmişte,biz zamanlar Pleiades'lilerin de aynı bizler gibi deneyimlemiş oldukları Matrix içinde Matrix ortamı.

Contact filminin son sahnesini anımsayın.

Belgesel sitemin rozeti, 5 tarafı olan pentagram bu 5 boyut meselesine bir bilinçaltı çağrışım, sezgi, gönderme veya bir başka dış kaynaktan yönlendirme olabilir yani bu konuyla ilintili olabilir.

NASA'nın her yeni arkeolojik buluşta konuya ilk atlayan kurumlardan biri olduğu ve hemen alelacele, apar topar söz konusu arkeolojik bölgeye giderek hemen hemen herkesten önce incelemeye başladığı dikkatinizi çekti mi?

Gazetelerde hep okuyoruz peki ama NASA ile arkeolojik bulguların ne alakası olabilir?

Bizden sakladıkları nedir?

Bildikleri ve bizim bilmediğimiz gerçekler nelerdir?

İşte herkesin gözü önünde açık açık oynandığı halde tuhaf şekilde perdelenmiş gibi bir azınlık dışında kimse tarafından görülemeyen, fark edilmeyen bu çirkin oyun esas benim midemi bulandıran.

Doğrusu bu kadar olur,bu kadar insanlar aptal yerine konabilir, adeta alaya alınıyorlar.

God
God is a form of energy, just like electricity enegy for instance, we can't see it but we feel it and we know that it exists.

There is no duality as a universal law actually but unity,

there is no "you and me" actually because we're all one

and as a matter of fact we don't need no kind of divisions, subdivisions, artificial qualifications and adjectives

I have only one real adjective,

ı am a citizen of the world as a universal entity.

Bir
Evrensel düalite sandığımız şey aslında birliktelik ve bütünlük olabilir,

ışığın yanması için gereken zıt kutuplar karşıtlık izlenimi veriyor olsalar da aslında birlikte bir bütündürler ve birlikte hareket ederler.

Bizler hepimiz aslında biriz, sen ben diye bir şey yok.

Eşim parmaklarının ucu ile akşamları alnıma masaj yapar bazen, her iki beyin lobuma doğru baskılayarak beni dinlendirir ve ben o esnada alnımın üzerinde iki kaşımın tam ortasında zümrüt veya yakut gibisinden fakat onlardan farklı olarak masmavi renkte parıldayan bir taş hayal ederim.

Ardından bazı şekiller, yansımalar evrenden akmaya başlar zihnimden.

Evet farkında olmadan aslında bir çeşit meditasyon yapıyordum, yapıyorum fakat kendime özgü bir yöntemle,

sonradan kendime özgü olduğunu düşündüğüm yöntemimi bir başka kabalist bilgiler veren musevi bir rabbi'nin de bir meditasyon yöntemi olarak tavsiye ettiğini gördüm.

Üstelik aynı benim durumumda olduğu gibi beynin sağ ve sol yarım kürelerine çizgiler halinde baskı uygulamayı da içeren bir yöntemdi anlattığı.

O halde ben zaten var olan bir meditasyon yöntemini eşimle birlikte kendiliğinden keşfetmiştim.

Aslında keşif bile sayılmaz zaten var olan bir bilgi tesadüf gibi görünen fakat tesadüf olmayan bir tarzda evrenden bizlere yansıdı.

Sevgilimin kucağına uzanıyorum, arkamda duruyor,

Sonra sevgilim şakaklarımı okşarken iki kaşımın ortasında hayali bir mavi zümrüt taş imgeliyorum, ışın veriyor ve her yeri aydınlatıyor

o sırada beynimin içinde ön kısmda yerleşik duran hipefiz bezimi açılmaya ve uyanmaya çalışan büyük bir göz ve göz kapağı şeklinde imgeliyorum ve ardından evrene yükseliyorum, orada evrenin tam ortasında karanlığın içinde sessiz ve sakin duruyorum,

her yerde ışıldayarak parlayan irili ufaklı yıldızlar, galaksiler, kaymakta olan kuyruklu yıldızlar, devinen evren ve tam karşımda tüm görkemiyle Buda gözleri kapalı meditasyon yaparken beliriyor.


Evrenin tam orta yerinde ikimiz karşılıklı duruyoruz ve zaman duruyor, mekan donuyor, artık hiç bir şey düşünmüyor ve sadece meditasyon sürecine odaklanıyorum,

 sonrasında meditasyon seansım tamamlandığında gerçekten kendimi daha iyi, dingin ve dinlenmiş hissediyorum.

Peki meditasyon yaparken gerçekten fiziksel anlamda havalanarak yükselebilen insanlar miti nereden kaynaklanıyor?

Genel olarak yer çekimi yasası iki farlı zıt yönde moment kuvvetine bağlıdır, bir kuvvet yukarıdan aşağı bastırarak maddeyi iterken yerden kaynaklanan zıt yöndeki kuvvet aşağıdan yukarı frekans baskılar,

eğer bu baskılama frekansları ile oynamayı, şiddetlerini çoğaltıp azaltmayı o frekansları eğip bükerek manipüle etmeyi başarabilirseniz havalanmayı, havada kalabilmeyi ve her yöne rahat ve hızlıca hareket edebilmeyi sağlayacak olan enerji kuvvetini elde edebilirsiniz.

İşte en basit şekliyle Ufo'lar bu prensiple çalışırlar, yer çekimsizlik kuvveti yasası ile, ve insan beyni aynı frekans manipülasyonunu gerçekleştirebilecek yeteneğe sahiptir ve bazı yogiler, hint fakirleri ve usta lamalar bunun yolunu,yöntemini bilmektedirler.

Yani mümkündür.

The Age of Aquarius
Dün gece "Ad Astra" filmini izlemiştim, bu sabah "Once Upon a Time in Hollywood" filmini izledim ve ardından annemin rol aldığı bir diğer film olan "The Wrecking Crew" filmini izledim ve hatta onun ardından "The Wrecking Crew" adlı 2008 yapımı belgesele de şöyle bir göz attım,

Beach Boys, Frank Sinatra gibilerin studyo kayıtlarında geri planda enstrümanları çalan ve tarihi geçmiş ünlü bestelere katkıları olan isimsiz kahramanlar, emekleri çok, yaratıcılıkları çok ama tanınmıyor ve bilinmiyorlar,

İlk başta isim benzerliğinden ibaret ve alakasız gibi görünse de belgeselin hemen başında "California Dreamin'" şarkısının melodilerini duymaya başlıyorsunuz ve birden alaka kurulabiliyor:)

öyle ki daha kısa bir süre önce amatör müzik ruhundan bir şiirimde söz etmiştim.

Frank Sinetra'dan söz etmişken çocukken "Stranger in the Night" şarkısın çok sevdiğimi ve her dinleyişimde oldukça hüzünlendiğimi belirtmek isterim, üstelik nedense o şarkıda hep New York şehrini ve oradaki gökdelenleri düşünüyordum, çağrışım yapıyordu.

"Ad Astra" konusunda bir yorumum yok fakat pek başarılı bulmadığımı belirtmek isterim bence bir ikinci "Contact" filmi yapabilirmiyiz diye düşünerek işe koyulmuşlar fakat maalesef tam bir fiyasko, düzgün bir mesajı yok, boş ve gereksiz bir film.

"Once Upon a Time in Hollywood" en azından farklı bir tarz yakalamayı başarmış başlarda biraz dağınık bir havada olsa da sonlara doğru biraz toparlamışlar.

Biri diğerinin dublörü olan iki hayali Western dizi oyuncusu üzerinden vahim malum olaya alternatif bir senaryo ve son yazmışlar, en azından fikir olarak biraz yaratıcı.

Evet böyle, iki kahraman olaya dahil olabilirdi ve o zaman ben belkide ABD'de veya belki Avrupa'da halen yaşamakta olan" Paul Richard Polanski" olarak yaşamımı sürdürüyor olurdum.

Deep Purple'dan Hush çalan sahnede Polanski ve yanında annemin üstü açık antika  Mersedes arabalarında gece yolculuğu yaparlarken arka koltukta oturuyormuş gibi o anı adeta yaşadığım ve hissettiğimi belirtmek isterim,

benim için filmin en önemli sahnelerinden biri idi,

Bu filmi izlemeden kısa bir süre önce belgesel sitemde yayınlarımın içine "California Dreamin","Keep me hangin' On' ve ve King Crimson & Grage Lake "Cat Food" şarkılarını ekleyerek hem dinlemiş ve hemde sitemi takip edenlere dinlettirmiş idim.

Elbette tesadüf değil, farkında olmadan filmi izlemeye yaklaşmış olduğumun belirtilerini veren bir olağanüstü işaret sadece.

Ve kısa bir süre önce yolda karşıdan karşıya geçerken az kalsın bana çarpacak olan bir arabanın içinde bulunan 2 zat ile tartışmış ve yüksek sesle onları azarlayarak oradan kovalamıştım.

Çok benzer şekilde aynı filmin sonunda hayali Western dizi oyuncusunun katilleri oradan kovalaması ve paralel evrende ve paralel zaman sürecinde bir gedik açması gibi.

Elbette tesadüf değil, farkında olmadan filmi izlemeye yaklaşmış olduğumun belirtilerini veren bir başka olağanüstü işaret sadece.

Sonraki filme geçelim,annemin bir zamanların ünlü Hollywood yıldızlarından ve benim de filmleriyle en azından çocukluğumdan bu yana hep dikkatimi çekmiş olan Dean Martin ile rol paylaştığı dedektif hikayesi.

Brad Pitt katillerimi yerden yere vurup katlederken keyif almadım desem yalan olur,

evet çok eğlenceli sahnelerdi üstelik o son sahnede birden "Keep me Hangin' On" çalmaya başladı, dostum, oldukça duygulandığımı ve gözümden yaş geldiğini itiraf etmeliyim.

Elbette bu film de de çok çarpıcı şekilde o tesadüf gibi görünen ancak tesadüf olması mantıklı bir bakışla mümkün olamayacak kadar fazla olan ilintilerle dolu.

En dikkat çekici olanlarından biri Çamur sahnesi, güneşli bir öğlen vakti kaçarlarken arabaları çamura saplanıyor ve ardından annem çamurun içinde resmen batıyor,

(Sunset in the Mud) albümüm.

Annemin ben çocukken bir benzeri rahmetli babamda olan benzer bir mersedes araba modeliyle arkadan Dean Martin'in aracına çarpması sahnesi ve daha başka burada sayılamayacak kadar çok miktarda ilintili sahne.

Kadınların kötü araba kullandıklarına dair çok tepki gören ve insanları sinirlendiren bu kitapta bile yazıp çizdiğim düşüncem (O konuda fikrim halen değişmiş değil)

Yatağın üzerinde kocaman bir "C" harfi ve mavi halılar

Adımın baş harfi ve evimin halıları (bire bir aynı)

Aynada yansımasının göründüğü sahne

ve aynalar ile olan bağım ve ilintim

benimle aynı gün doğumlu olduğunu bildiğim Bruce Lee'den aldığı dersler sonucu edindiği karate yeteneklerini sergileyen annem

Çocukken neden özellikle uzak doğu döğüş sporlarına çok ilgi gösterdiğimi ve Bruce Lee filmlerine hayranlık duyduğumu şimdi çok daha iyi anlıyorum.

Film kumar sahnesiyle açılıyor ve başka kumar sahneleri de var.

Kumar'a ve internet üzerinden filmler ve diziler aracılığıyla sanal kumar ve bahis sitelerine yaptığım yoğun eleştiriler.

Ayrıca filmin sonunda ABD ajanının ve hatta bu ikilinin görevlerini başarıyla tamamlayarak dünyayı kurtardıklarını hemen anlayabiliyoruz çünkü yazılı olarak geçiyor.

Fillm de forklift kullanılan sahneler.

ABD'ye bir Forklift şirketinde görevli satış temcilcisi sıfatıyla gittim,

Saymakla bitmeyecek tonla ilinti ve tuhaflık, başka şeylerde var ama dediğim gibi hepsinden söz edilemeyecek kadar çok.

Tuhaflık demişken içinde bulunduğum şu durum en azından benim açımdan o denli tuhaf ki işin bizzat içinde olan biri olarak benim de çokça kafamı karışıyor ve doğrusu bazen ne diyeceğimi bilemiyorum.

Bence filmin en öneli anlarından biri ise annemin "She has a knive in her hand" dediği sahne idi adeta alın yazısını ve kaderini hissetmiş ve öngörürmüş gibidir.

Ben bu noktada önemle duruyorum, anlıyorum ki 3 boyutlu ortamın bir senaryosu idi her şey,

Matrix'in bir oyunu, öngürülmüş, planlanmış yazılmış ve çizilmiş.

O halde hepimizin bu tuhaf olaylar zincirinin sonuçlarından çıkarması gereken ağır dersler var demektir.

Bakın belkide artık bir şeylerin değişmesi gerekiyor, bu iş böyle gitmeyecek, bu gezegen çok sorunlu, çok hatalı ve akıllarını başlarına alması gereken üst düzey bürokratlar, elitler, yöneticiler, liderler ve savaş tüccarları olduğu su götürmez bir gerçektir.

Ruh vardır, üst boyutlar, eterik bedenler,4D ,5D, hepsi gerçektir, hepsi vardır.

Ebediyet,maneviyat mevcuttur, o halde sadece bugün için yaşama ve gününü gün etmekten fazlasına odaklan.

Ben tüm materyalistlerin yanıldıklarının ve halen yanılıyor olduklarının somut, canlı kanıtıyım.

Evet, kova çağı başlasın.

Bir "oujia board" yani ruh çağırma tahtası" falan aracılığıyla annemle yıllar sonra yine kolayca ve çabucak iletişim kurabileceğimi gayet iyi biliyor ve hissediyorum,

ancak benim açımdan biraz tedirgin edici ve ayrıca kalp hastası olmamdan ötürü bence heyecan yaratabilecek öyle bir tür deneme sonuçta çok sağlıklı sonuçlar vermeyebilir.

Bu arada "Knives Out" adlı bir yeni film vizyona girmek üzere gördünüz mü yine bu yazdıklarımı önceden gördüler.

Bu arada "Once Upon a Time Hollywood" filminde annem yoldan geçerken bir sahnede kendi rol aldığı filmin vizyon film afişini sinemada görüyor ve girip izlemeye karar veriyor  üzerinde bozuk para yok fakat kendini tanıtınca filme davet ediyor ve onunla fotoğraf çektiriyorlar,

muhtemelen gerçek yaşamdan esinlenmiş bir sahnedir,

bende benzer şekilde bir gün yoldan geçerken kendi albümümü bir sergide satarlarken görmüştüm,hatta bana satmaya çalıştılar falan, param yok deyip yürüyüp gitmiştim.

Ve anne filmi izlerken ayaklarını ön koltuğa uzatıp izledi bende ABD'de  sinemaya gittiğimde aynı ve bizce tuhaf karşılanabilecek durumla karşılaşmıştım,evet ayaklarını öndeki koltuğa uzatıyorlardı, bizim ülkemizde pek rastlayamayacağınız bir görüntü,

bir Al Pacino filmiydi ve sanırım Al Pacino'nun "Once Upon a time" filminde rol almasının nedenlerinden biri olabilir, 

filmi izlerken sonrasında bende ayaklarımı uzatmıştım:)

California Dreamin'
Dün gece "Ad Astra" filmini izlemeden önce de Mamas & Papas grubu ve rahmetli Cass Elliot hakkında iki farklı belgesel izlemiş ve belgesel sitemin arşiv bölümünde de elbette yayınlamıştım.

Aslında bu grubun ve elemanlarının da bizim mevzu ile dolaylı bir ilgisi var isimleri yeter:)

Öyle değil  mi,

zaten dikkat ederseniz "Once Upon a Time in Hollywood" filminde Partiye gidip dans etmeye başladıkları gece bir sahnede Cass Elliot annemin elinden tutuyor ve birlikte dans ediyorlar, yani muhtemelen tanışıyorlardı,

Annem ve sevgili Mama Cass orada bulunmakta bir sakınca görmemişler fakat ben görüyorum,üstelik büyük ihtimalle annemin eterik bilincinin artık tümüyle benle hem fikir olduğunu da gayet iyi biliyorum:)

Cass Elliot şeker, zarif ve isyankar bir hippie genç kızdı ama en önemlisi onun nick'i yani lakabı "Mama Cass" idi, oldukça ironik öyle değil mi:)


Warp Drive
Ufoların çalışma prensibinden daha önce söz etmiştim,

ses frekanslarını bilirsiniz bir ses frekansını bir ses editleme programının (artık online olarak bile mevcut) içerisine alıp editlerseniz görsel anlamda sesleri görebilirsiniz ve böylece hızlandırabilirsiniz, efektler ekleyebilirsiniz, kesip bölebilirsiniz ve sesi hızlandırabilirsiniz, vs.

Kısacası istediğiniz şekilde o sesi şekillendirebilir ve üzerinde oynayabilirsiniz.

İşte ileri dünya dışı medeniyetler bunun aynısını madde üzerinde yapıyorlar,

nasıl ki gelecekte genetik harita vasıtası ile hastalıklar kolayca kontrol edilebilecekse aynı şekilde atom altı parçacığı kuantum seviyesinde yani moleküler düzeyde her şeyi kontrol edebiliyorlar,

çünkü moleküler düzeyde frekansları tanımlayabilen, kavrayıp anlayabilen çok gelişmiş kuantum bilgisayarlarına sahipler,

Diğer bir deyişle geleneksel Newton'cu fizik biliminin bizi okullarda öğrettiği şekilde yer çekimi kütle ve maddenin çekim enerjisi ile oluşan bir sonuç değildir tersine kütle ve maddeye formunu veren yer çekimidir yani şekilsel içerikleri yer çekimi etkisinin bir sonucudur.

Moleküler düzeyde maddeyi kontrol edebilmek demek ise manyetik alanı ve yer çekimini kontrol edebilmek demektir ve böyle bir durumda hiç yoktan istediğiniz herhangi bir şey var edilebilir,

maddeyi manipüle edebiliyor olmak demek holografik biçimde (ancak holografikten yanlış anlam çıkarmayın bildiğimiz hologram anlayışının çok ötesinde elle tutulur gözle görülür bir hologram) resmen gözle görülür fakat katı biçimde her cismi kopyalayarak birebir yansıtabilmek veya moleküler yapısında değişiklik yaparak bir başka cisme dönüştürebilmek demektir.

Bizim 3 boyutlu yazıcılarımız'ın çok gelişmiş versiyonları olarak düşünülebilir.

Bu nedenle o "Crop Circles" denen tarlalar üzerindeki şekilleri de çok kolayca, pratik ve çok hızlı bir biçimde örneğin bir kaç dakika içerisinde yapabiliyorlar bunun için çok gelişmiş küre şeklinde ufak metalik dronlar kullanıyorlar.

Basitçe örneğin bir şemsiyeyi anında dinazor yapabilirler ve sonra o dinazor'un rengini değiştirebilirler yeter ki ellerinde moleküler düzeyde bu cisimleri, varlıkları tanımlayan, haritalandıran ve matematiksel olarak ifade edebilen bir teknoloji olsun.

"Truck beams" olarak geçen ileri teknolojiler vasıtasıyla maddeyi manipüle edebiliyorlar.

Navigasyon yöntemleri de anı şekilde kuantum mekaniğine dayalı frekans haritaları vasıtası iledir, bizde olduğu gibi konuma dayalı haritalar değil.

Gitmek istedikleri yerin veya bölgenin kuantum frekansı sayısal biçimde haritalarında tanımlıdır.

Bu bigiler aynı bir zamanlar Maria Orsic'e aktarıldığı gibi şimdi günümüzde başka medyumlara aktarılmaktadır,

Maria Orsic'in ve arkadaşlarının elde ettiği bilgiler Alman bilim adamlarınca pratikleştirilmiş ve çalışılmıştı,

peki örneğin günümüz ABD bilim dünyasının ve mühendislerinin bu bilgilerden haberi olmadığına inananormısınız?

Elbette hayır, biliyorlar bilmesine de bazı şeyler pek işlerine gelmiyor elbette:)

Eterik beden veya vril enerjisi de diyebiliriz gelişmiş yıldız gemilerinin (starships) yani bilinen tabiriyle ufolar'ın motorlarının çalışırken ortaya çıkardıkları kozmik plazma enerji biriminde farklı değildir.

O halde zaman diye bir şey aslında yoktur, sadece Matrix'in bize dayatmasıdır, bizler sonsuz güce sahip sonsuz enerji birimleriyiz ve hemel geçmişte hem bugün de ve hemde gelecekte bulunabilmemiz aslında mümkündür.

Kafa karıştıran ileri mühendislik bilgilerini bir kenara bırakıp konuyu daha basite indirgemeye çalışalım:

Öyle anlaşılmaktadır ki,madde diye bir şey aslında yoktur, her şey frekans ve enerjiden ibarettir, maddeyi madde yapan manyetik alan enerjisi ve yer çekimi kuvvetidir.

İleri bir medeniyette bizdeki geleneksel kavramların yerini füzyon, manyetik enerji, frekans, moleküler düzey gibi kuantum mekaniği kavramları alır,

noktadan noktaya anında gerçekleşebilen portal sıçramaları'da aynı kuantum mekaniği prensiplerine dayanır,

sıçrayacakları noktanın bir frekans haritası ellerinde mevcuttur ve yüksek donanımlı süper kuantum bilgisayarları aracılığıyla moleküler düzeyde çalışarak adeta o ortamı sil baştan yaratır ve yoktan var ederler,

yani yıldızlar arası ışık hızı mesafelerini bizim sandığımız gibi çok yüksek bir hızda kat etmezler ama elbette kısa mesafelerde kullandıkları ufak olan gemier oldukça hızlıdırlar.

Bunlar mevcut kapasitemiz ile kolay anlayamayacağımız, kavrayamayacağımız ,son derece karmaşık, üstün ve ileri teknolojilerdir, belki milyonlarca yıl ileri.

Elbette bir gün uzak gelecekte aynı yoldan gideceğimiz ve aynı teknolojilere sahip olacağımız kuşkusuzdur.

Tüm bu anlattıklarımın dönüp dolaşıp varacağı mükemmel bir özet cümle var,"Her şey akar" antik Efesli filozof Herakleitos kuantum mekaniğinin prensiplerini binlerce yıl önce görebilmeyi başarmış:)

Yani örneğin Sharon aslında şu anda burada, yanımda, benimle, beni görebiliyor ve duyabiliyor çünkü bilinç enerjidir ve enerji bilinçtir, yani o bir bilinç mutlaktır her yerdedir ve zaman sınırlaması olmaksızın mevcuttur.

Ayrıca beni yönlendirebiliyor, yön verebiliyor, kanalize edebiliyor,

ellerimle önümde duran havayı kurbağalama yüzermişçesine ayırır gibi yapıyorum, bu sadece bir perde, aslında tam olarak gerçek olmayan görsel bir show, o perdenin arkasında ise Sharon duruyor ve ben bunu biliyorum.

O dönem California hippie gençliği iki başlık altında toplanabilir,

Manson ailesi üyeleri gibi daha radikal olanlar ve burjuvaziden pek haz etmeyenler ve diğer yanda hippie akımını daha çok bir moda olarak algılayıp takip etmeye çalışan fakat tam olarak onlardan olmayan daha çok giyim kuşam gibi gibi işin şekilsel boyutuyla ilgilenen, geçici olarak modası geçene kadar onların içine karışmış ve iyi olanlardan ziyade daha çok kötü olan özelliklerini benimsemiş,Hollywood sosyetesi, zenginler, özentiler ve züppeler.

Ama elbette oldukça birbirine karışan ve ayırması güç bir ortamdır bu nedenle Cass Elliot yanlış bir tercih yaparak o partide bulunmayı seçmiş.

Zamanın ruhu gereği o dönemde bir çok doğru kişi bir çok yanlış tercihte bulundu ve icra etti.

Onları çok iyi tanıyor ve biliyorum çünkü çok benzerleri yani aslında aynı enerjiler benim yakınımda ve çevremde idiler neredeyse aynı yüzler, aynı ifadeler ve aynı bakışlar.

Biz rocker'lar genelde birbirimizi oldukça çağrıştırıyoruz aslında:)

Ayrıca yaşları çok gençti ve hızlı ve çabucak bir biçimde gençlik heyecanıyla manipüle edilebiliyorlar, yönlendirilebiliyorlar ve kandırılabiliyorlardı ayrıca bir kısmı gerçekten çok cahildi.

Avrupa ve özellikle Fransa'da bir kesim gençlik hareketi ise görece daha aydın ve bilinçli idi.

O Playboy partisinde ben şahsen bulunmamayı tercih ederdim,haz etmememin nedeni ise üstü kapalı şekilde bana ima etmeye çalıştıkları gibi onları çekemiyor veya kıskanıyor olmam falan da değil.

Playboy tam olarak nedir?

Yani pornografi sektörü nedir, iğrenç sistemin ve bilinç manipülasyonunun önemli bir ayağı, parçası

ama o dönemde o gençler bunların bilincinde pek değillerdi elbette

burjuvazi kültüründen oldum olası hiç haz etmedim ve halen de haz etmiyorum,

bunca aç, yoksul insan varken bir çeşit şımarıklık gibi algılıyorum ve gerçekten böyledir.

Mütevazi ve sakin bir yaşamdan güzeli yoktur bence,yeter ki aşk ve sevgi ve birazda barınma olanakları olsun.

Cass Elliot'a dönelim dediğim gibi ben şahsen o Playboy partisinde bulunmamayı tercih ederdim çünkü açıkçası bende onları aynı Manson ailesi gibi bir bakımı "Pig" yani domuz olarak görenlerdenim.

Fakat ben durumu, konumu ne olur ise olsun insana ve insanlığa olan saygım gereği kimseyi domuz diye nitelendiremem ve nefret dilini kullanmamayı öncelikli olarak tercih ederim,

o nedenle "bir bakımı" dedim söylemek istediğim sadece düşünce bazında daha radikal olan gruba yatkınlığımı vurgulamaktı.

Aslında Manson'ların ortalama felsefelerinden çok uzak ve farklı durduğum bir kaç noktadan en önemlisi şiddet acımasızlık ve vahşete karşı olan açık ve net tavrımdır.

Tersine çok merhametli biriyim ve biliyor ve görebiliyorum ki Sharon da öyle, gözlerinden okuyabiliyorum.

Greta Thunberg
Did you know 26 richest billionaires own as many assets as the 3.8 billion people who make up the poorest half of the planet’s population?

Capitalism simply is not working, that's the real problem.

This girl is just a pawn, this is nothing more than a big show and UN is a goddamn fascist organization

Aynı şeyleri tekrarlayıp duruyormuyum, iyi ediyorum çünkü bütün söylediklerim birden fazla kez tekrarlanmalı

tekrar ve tekrar,t ekrar ve tekrar, yeterince anlaşılıncaya ve idrak edilinceye dek,

Genç bir çevreci kız Birleşmiş Milletler'de konuşma yaptı ve küresel ısınmayı eleştirdi, sizler ekonomiden paradan söz ederken insanlar ölüyor dedi evet o kısmı doğru

Ama bu zavallı masum çocuk oynana büyük bir global oyunun ve tezgahın kurbanı,

aynı 68 gençli hippilerinin enerjilerinin uyuşturucuya yönlendirilerek boşa harcanması gibi,vahşice ve hızla akan nehir'in saptırılarak yön değiştirmesi ve yolundan çıkarılması projeleri.

O konuşma tümüyle önceden planlanmış ve sahneye konulmuş bir show sadece ve o zavallı kızcağız da bir piyon.

İnsanlar aslında küresel ısınma nedeniyle ölmüyor fakat gelir dağılımındaki eşitsizlikten, açlıktan,fakirlikten, yokkluktan, kıtlıktan, savaşlardan, yıkımlardan ölüyor, pastanın %99'unu 25-50 kişi yüzde birini milyarlarca insan paylaşıyor.

insanlar sağlıksız ve ucuz sahte gıdaları tüketmeye zorlandıklarından dolayı damar tıkanıklığından, obeziteden, kalp krizinden, çaresi bilindiği halde nüfus popülasyonu nu konröl altına almak amacıyla açıklanmayan,insanlardan saklanan gizlenen kanser ve benzeri hastalıklardan ölüyor.

Her yerde kablosuza ağlar, 5G, hamburger, kola, sentetik ilaçlar, sigara ve zehir.

Ve tüm bunlar kasıtlı aslında kendiliğinden ölmüyorlar, öldürülüyorlar, yok ediliyorlar ve kısa yaşamlarında köle olarak kullanılarak yaşamdan hiçbir tat alamamaları,hiç bir şey anlayamamaları sağlanıyor!

Ve semavi dinler de ne yapalım kader, alın yazısı,mukadderat diyerek egemen sınıfın ekmeğine yağ sürüyorlar, aynı şekilde kullanılıyorlar,

İsa gibi direnmiyorlar.

Angel Has Fallen
Telepatik medyumsal kanallardan gelen güvenilir bilgiler bizlere Anunnaki ve Reptilianların aynı olduğunu Alpha Draconis'ten uzun zaman önce geldiklerini, belkide bir şeylerden kaçtıklarını yani düştüklerini (Fallen Angels) göstermektedir.

Enk,Thoth ve zümrüt tabletler pozitif olan tarafın,Enlil grubu ise insandan haz etmeyen negatif olan tarafın önderleridir.

Yani içerinde hem şu anda insanlığı köleleştirmiş ve medya ana akım medya aracılığıyla halen manipüle etmekte olan kötü niyetli, şeytansı ve karanlık grup ve hem de iyi niyetli olanları mevcuttur.

Ayrıca aynı bizlere benzeyen görünümde olanları ve olmayanları vardır,

nasıl ki bizde sarı uzak doğu ırkları, kızıl derililer, zenciler, beyaz ve buğday tenliler yani bir çok farklı ırk mevcut ise aynı şekilde onların da bir çok alt çeşidi mevcuttur.

Yani bu durumda Alpha Draconis yıldızı ve oradaki ana gezegenleri (belkide Nibiru) onların ana vatanları olarak Illuminati'nin ve ABD dolarının üzerindeki meşhur her şeyi gören gözdür.

Ana medeniyetlerinin gözünün üzerimizde olduğunu belirtmektedir

Sirius medeniyetini ayrıca kontrol ediyor olmaları da mümkün,

zaten biliyoruz ki evrende bir çok farklı bölgede, bir çok gezegende medeniyetleri var, her yere yayılmış durumdalar aslında konuyu oldukça basitleştirerek anlatıyorum ama öyle anlaşılıyor ki oldukça karışık bir mevzu.

Ayrıca zamanı da manipüle edebilme yetenekleri var, zamanı bir boyut olarak kontrol edebiliyorlar, yönetebiliyorlar, gerisine ve ilerisine geçebiliyorlar ama bu zannettiğim gibi bir zaman makinesi aracılığıyla olmuyor, daha farklı bir biçimde boyutlar arası portallar'ı kullanarak mesela,

bildiğiniz gibi bunlar özünde beşinci yoğunluk katmanından yani bir bakımı beş boyutlu ortamda yaşayan canlılar ve hatta paralel bir evrenden yeryüzüne düştükleri yolunda söylentiler bile mevcut.

Hollywood meselesi aslında işte tam olarak bu idi, zaten ayrıca ana medeniyetleri olan gezegenden yörüngesel ve konumsal farklılıklar nedeniyle bizdeki zamanın önünü görebiliyor ve bilgiyi oradan ediniyor da olabilirler.

Aldebaran,Pleiades, Hyades gurubu medeniyetleri (100'den fazla medeniyet) yani sarışın ve mavi gözlü Nordic Anunnakileri ise bizlere yardım etmeye ve kötü niyetli Reptilianlar'a karşı korumaya çalışıyor gibi görünmektedir.

Her iki grupta dünyada genetik manipulasyon yoluyla insan türetilmiş ve ayrıca insan ile direkt temas ilişki sonrası melezler türetilmiş.

Fakat Aldebaran tarafı bunu sadece iyi niyetli ve deneysel amaçlı olarak yaparlarken tersine Reptilianlar insanı işçi ve köle amaçlı kullanmak adına bunu yapmışlar.

Bu yeryüzünde aktif iki ana grubun dışında yine aynı şekilde pekte iyi niyetli olmadıkları söylenen uzun boylu Gri'ler var ve onlarda global gölge hükümette yani arka planda oldukça söz sahibidirler,

Birde yapay zeta grileri var biliyorsunuz, robot amaçlı kullanılmaktalar,

kısa boylular ve Orion'lular gibi karbon değil slikon bazlılar, bu yaşam formları hem Aldebaran &  Pleiades ve hemde Reptilianlar tarafından yaratılmışlar, gri androidleri yani zeta robotlarında her iki ana akım grupta yararlanıyorlar.

A RH Negatif kan grubu Reptilianlardan geliyor onların melez devşirmeleri bu kan grubunu taşıyorlar.

Örneğin kızım Derin,

maalesef söylenildiğine göre daha kanserojen ve risk altında bir kan grubu, geleceğinde böyle bir talihsizlikle karşılaşmamasını tüm kalbimle diliyorum.

Onu rabbime ve Pleiades'lilerin engin bilgeliğine ve sevgilerine emanet ediyorum.

Ayrıca bizleri, ailemi ve sevdiklerimi rabbime ,Pleiades'in pozitif ve sevgi dolu enerjisine, kutsal yıldızlara ve elbette kozmik anneme emanet ediyorum.

İnsanlığı köleleştiren,Matrix içine hapseden,algı operasyonları yapan bu Enlil tarafı ve yanlısı "666" Draco elit grubu biz insanları fazla yaşatmamayı nüfüs kontrolü açısından uygun görmüşler, bunu kendilerince uygun gördükleri sözde bu gezegenin iyiliği adına yapıyorlar

ve bizleri dolaylı yoldan öldürmek için başvurdukları yöntemler daha çok gıdaların içerisine katılan sentetik ve zararlı içerikler, tatlandırıcılar, glikoz, sigara, uyuşturucular, fast food, sentetik ilaçlar ve benzeri şeyler.

Onların oyununu artık bozmanın zamanıdır,

Sistemin dışına çıkmak ve direnmek demek tam olarak bu Draco faşistlerine direnmek demektir.

Bu savaşı"999" kazanacak ,salt poiztif sevgi, iç toplamı 27 eden kutsal kozmik aile, yıldızların yukarıya bakan pozitif yönü.

Star wars film serisinin bir zamanların kadim Orion savaşlarından esinlendiği söylenir,

Aldebaran & Pleiades grubu ve Reptillian ve Vegalılar arası savaşlar, iki ezeli rakibin kadim çekişmesi, mavi ve kızıl ışın kılıçları.

Star Treck ise artık günümüzde kullanmadıkları daha eski bir teknolojilerinden esinlenmedir.

Yine Pleiades'lilerle kurulan medyumsal telepatik iletişimlerden Reptellian'ların ana gezegenlerinin (belkide Nibiru kastediliyor) kendi  güneşlerine bizim dünyamızın güneşe olan mesafesine oranla daha yakın olduğunu ve dolayısıyla doğaları gereği sıcağı sevdiklerini anlıyoruz,

ve büyük ihtimalle tersine Aldebaran & Pleiades'liler soğuğu seviyorlar ve bu nedenle Nordik kökenli insanlar daha çok kuzey bölgelerinde yaşıyorlar.

Ve hatta Anunnaki dracolarının uzak geçmişte orta doğunun sıcak bölgelerinde ve Güney Amerika'da boy göstermelerinin nedeni de bu

örneğin Sümerler, antik Mısır, İsrail ve Filistin toprakları, Irak, Suriye, Hindistan, Pakistan, Afganistan, Anadolu toprakları, İran, Meksika, Peru, vs.

Bir başka söylentiye göre de Reptilian melezleri olan ünlü pop "yıldızları" ve "aktörler" yoğun bir duygu şoku yaşadıklarında, örneğin çok üzüldüklerinde,korktuklarında veya sevindiklerinde gözlerinin içinde sürüngenlere özgü diklemesine çizgi istem dışı olarak beliriyor yani sürüngen özellikler taşıyan belirtiler gösterebiliyorlar.

Alpha Draconis haricinde Reptellian ırkının yeryüzündeki kutsal yıldızlarının ise Satürn olduğuna şüphe yok yani büyük ihtimalle El veya Enlil (Hep canlı formunda ve hem de gezegen yıldız olarak)

fakat ayrıca belli ki Venüs,Ay ve Sirius yıldızına büyük saygı duyuyorlar

Bu bölümün başlığı olarak seçmiş olduğum "Angel Has Fallen" aynı zamanda şu anda vizyonda oynayan bir film, aralarında bir ilinti olduğu da muhakkak, yine bir zaman oyunu.

Fakat bir milyon dolarlık soru şu elbette, ben bu başlığı kullandığım için mi filmin adı böyle yoksa filmin adından esinlenerek ben bu başlığımı koydum?

Veya her ikisi birlikte mi?

Gezegenimiz üzerinde etkin yaşam formlarının kaynaklabileceği dikkat çekici yerler bellidir, Draco, Vega, Orion, Sirius, Aldebaran, Pleiades, Hyades, Zeta Reticuli, Nibiru gezegeni, bir zamanlar Mars, Mu (Lemuria), Antartica,(Atlantis) sonrasında antik Sümer,Mısır ve yunan uygarlıkları, Güney Amerika antik uygarlıkları,

bu yerler ve bölgeler arasındaki ilişki birbirleriyle ilinti olabilir ve muhtemelen birden fazla uygarlıktan bahsediyor da olabiliriz.

Fakat bilinen Ufolog'ların gördüğüm kadarıyla pek değinmedikleri ve üzerinde pek durmadıkları aklıma gelen bir başka olası teori daha mevcut.

Mars
Mavi ve kızıl Star Wars (Yıldız Savaşları) ışın kılıçlarının mücadelelerinden bahsetmiştim.

Belkide mavi Dünyamızı ve kızıl kılıç Mars'ı simgeliyordu, yani demek istediğim insanlıktan çok önce daha eski bir dünya dışı kökenli fakat dünyayı artık evleri bilmiş bir kadim uygarlık veya bizzat yine insanlardan oluşan fakat sonradan batmış yok olup gitmiş, sayacı bir şekilde sıfırlanmış bir önceki yüksek medeniyet Mars'ta bulunan dünya dışı yaşam formlarıyla veya belki yine insanlarla fakat Mars insanlarıyla şiddetli bir savaş yaşadılar.

Ve çok ağır nükleer savaşlar sonrasında sonrasında Mars gezegeni yaşanmaz bir hale gelirken dünya gezegeni de kıtasal ölçekte nükleer patlamalar sonucu biçim ve şekil değiştirdi,

kıtalar birbirlerinden uzaklaştılar, açıldılar ve bazı vadiler deniz suyu ile doldu belki bir azınlık Marslı dünyaya göç etti ve yaşamlarını burada sürdürdüler.

Veya O gezegen dünya değil Tiamat idi fakat sonra parçalandı ve bir kısmı şimdi Jupiter ve Mars arasında bulunan astroid kuşağını oluştururken bir kısmı dünya gezegenine dönüştü ve Tiamat'ın uydusu Kingu da Dünya gezegeni yörüngesine oturarak Ay'a dönüştü.

2 Gezegen ve uygarlıkları arasında yaşanmış böyle bir kadim savaş olasıdır,

Mars'ın atmosfer verileri üzerinde en az 2 veya 3 helyum bombası patlamış olabileceğine dair veriler taşımaktadır.

Belkide Mars ve Dünya arası iletişim telepatik idi, gelecekte biz insanlar muhakkak aynı dünya dışı yaşam formları gibi sadece telepati ile iletişim kuracağız ve evrimsel süreçte kullanılmaya kullanılmaya ağız organımız küçülecektir.

Işık Beden
Beyaz ve siyah yumurtanın akı ve sarısı gibi iç içe olduğu için bu bir bütündür ve her yerde olan tanrı enerjisi (dini kitaplar bu mevzuyu biraz basitleştirerek herkesin anlayabileceği şekilde anlatmaya çalışmışlar) hem iyi hemde kötüdür çünkü yumurtanın akı ve sarısı ayrılamaz şekilde iç içedir.

O halde kötülükte iyilikte bir bütünden yani bir'den gelirler.

Evrensel adalet mekanizmasının nasıl çalıştığını zaten anlatmıştım,bir yaşamında şanssız olan bir sonrakinde şanslı doğar ve hiçbir eylem karşılıksız kalmaz,

5.Boyuta geçecek kadar mükemmel şekilde olgunlaşan bir ruh artık 6. boyut için ışık beden olmaya adaydır ve 6. boyut elbette tümüyle bir çeşit cennettir (burada da dini kitaplar basitleştirerek te olsa bir bakımı haklılar) çünkü o ortam sadece yumurtanın akından oluşur yani negatif bir içerik, alan barındırmaz.

6. boyutta daha doğrusu yoğunluk katmanında her şey tümüyle pozitif olduğu için her şey güzel ve iyidir, güllük gülistanlıktır, endişe, sıkıntı, kader, zor koşullar yoktur, alabildiğine özgür, sınırsız, koşulsuz, son derece huzurlu ve rahat bir ortamdan söz ediyoruz ayrıca zaman mevhumu yoktur.

5. boyutta ise her şey daha parlak, daha derin, renkler göz alıcı ve canlı, ışık silsileleri, ışıktan oluşan ortamlar ve çevrenizde yalnızca ışık bedenler.

İşte Aldebaranlılar, Pleiadeslier tümüyle  böyleler hep birlikte topluca cennet aşamasının bir öncesine girmiş bir medeniyet hep beraber ve birlikte yükselmişler ve artık cennet daha yukarısı olan ışık beden yoğunluğunu hedeflemişler.

Araf'ta yani güneşler ve yıldızlarda bekleyen eterik bedenler yani plazma enerjileri yani ruhlar mükemmele ulaşana dek 3 boyutlu ortamlarda ve biraz daha gelişmiş olanları ise 4. boyutlu ortamlarda yeniden bedenlenirler.

Fakat ermiş olanlar, et yemeyenler yani vejeteryan olanlar, hiç yalan söylemeyen, kimseyi kırmayan ve incitmeyen, hassas,duygu ve sevgi dolu, çalışkan ve dürüst, yardımsever, yaratıcı ve zeki, sanatçı ,herkese yardım etmeyi kendisine görev edinmiş, ego'dan arınmış ve yükselmiş ışık bedenler, hayvanları seven ve koruyan çevreci bilinçler yani ışık ruhlar artık yeniden 3. veya 4. boyutlu ortamlarda tekrar bedenlenmezler.

Üst boyutların en alt seviyesi olan alt seviye 5. boyut'a geçiş yaparlar ve artık daha üst boyutlara ve tanrı katına yani 9. boyuta kadar yükselme şansları mevcuttur.

İşte semavi dinler'in bir hayli basitseyerek insanlara anlatmaya çalıştıkları cennet ve cehennem kavramları ve evrensel tanrısal mekanizma aslında tam olarak budur.

Super Collider
Başlangıç ve kuruluş aşamasında Cern İsviçre^deki Super Collider yani parçacık hızlandırıcı ile ilgili rahmetli babam ile birlikte bir haber izlerken babam akıtılan bu paranın ve emeğin boşa olduğunu çünkü gereksiz bir deney olduğunu paranın heba edildiğini söylemişti ve bende tepkiyle karşılamıştım,

bu kadar bilim insanı tarafından gerekli görülen böylesi bir mega proje nasıl boşa olabilirdi, bu kadar zeki insanlar kaynakları nasıl ziyan edebilirdi, böyle bit şey mümkün olamazdı.

Ancak rahmetli babam haklı çıktı:)

Karanlık enerji, anti madde, bozon parçacığı(tanrı parçacığı) gibi terimlerden yola çıkarak başlatılan mega deneyler hep nafile sonuçlandı ve bir türlü istediklerini elde edemediler,

fakat etmiş gibi yaptılar yani bir kaç gösterişli toplantı ve duyuru ile matah bir şeyler bulunmuş izlenimi vermeye çalışarak kamuoyunu oyalamaya ve yanıltmaya çalıştılar,

yani bildiğiniz matrix ana akım medyayı kullanarak göz boyamaya çalıştılar, sanki bir şeyler başarmış ve bulmuş izlenimi veren partiler, patlatılan şampanyalar, bol keseden dağıtılan yapay, zoraki gülücükler ve alkışlar.

Çünkü insanların vergileri ile yapılan bu kadar büyük harcamalar sonrasında insanlar elle tutulur gözle görülür bir şeyler sunabilmeleri gerekiyordu,

aksi taktirde elbette doğal olarak söylentiler başlardı ve insanlar bütün bunların karşılığını ve hesabını sormaya kalkışabilirlerdi.

fakat işin aslı tam bir fiyasko, hiçbir şey elde edemediler, bulamadılar ve başaramadılar,

çünkü artık yavaş yavaş evreni bir arada tutan ve hızla genişlemesini sağladığı söylenen ve deneylerin temelini oluşturan karanlık enerji teorisi terk edilmeye ve yerini benim bu kitapta söz ettiğim geleceğin enerji birimi plazma enerjisi teorisine bırakmaktadır.

Aslında başından bu yana hiç olmayan bir şeyi arıyorlardı o trilyonlar ile acaba kaç fakir çocuk doyardı, kaç kişiye iş olanağı sağlanabilirdi, kaç evsize barınak yapılabilirdi.

Sistemin boşa giden kaynakları, sistemin bilim adamları,s istemin yanlış yatırımları, sistemin uşakları, sistemin moronları, sistemin iflası.

Star Wars (yıldız Savaşları) film serisindeki yıldız gemilerinin iniş platformları son derece gerçektir,

yıldızlara açılan ve karanlık uzayın gözlenebildiği iniş ve çıkış kapılarından kalkan ve inen, yer çekimini manipüle edebilen elektromanyetik güç jeneratörleri ve plazma roketleriyle donatılmış ufak yıldız gemileri ve kilometrelerce uzunluktaki devasa ve görkemli ana gemiler

Andromeda'nın, Pleiadesliler'in ve Dracolar'ın ileri teknoloji dev gemileri.

Siyah Okyanus
İçinde bulunduğumuz evreni ve diğer evrenleri çevreleyen uçsuz bucaksız bir siyah okyanus ortamı olduğunu artık biliyoruz.

Fakat bu ortamın niteliği ve sınırları en gelişmiş uzaylı medeniyetleri tarafından bile tam olarak anlaşılamamış ve aydınlatılamamıştır.

Uğrunda bir çok gemilerini kaybettikleri bir muamma, bir bilinmez, bir çıkmaz.

Was Jesus an Alien?
Yes, ı believe so, he's Pleiadian actually, mabe a hybrid

He was a spiritual teacher and a hermit just like many others,

He came to earth to help mankind,

his primary mission was to warn us against The Illuminati Lizards and the Anunnaki Bloodline you know but unfortunately he couldn't succeed his goal

because he had been exposed and brutally murdered.

Eğer İsa diye biri yaşadı ise muhakkak bir uzaylıdır ve büyük ihtimalle bir hybrid yani melez.

Muhtemelen Pleiades uygarlığından dünyamıza bizi Anunnaki ve Reptillian sömürüsü hakkında uyarmak misyonu ile gelmiş olabilir ve görevini tam olarak başaramadan fark edildi ve acımasızca katledildi.

Bakire bir kadından babasız olarak dünyaya gelişi de Alien Hybrid (Alien genetik melezleme teknolojisi) programı ve yöntemi çerçevesinde açıklanabilir.

Meryem bir ufo'ya alındı ve suni dölleme yöntemi ile hamile bırakıldı.

Bu bir olasılıktır.

Karanık kabala yani global komploya karşı yegane güvencemiz asil Pleiades medeniyeti ve kısmen Arkturuslular'dır.

İki, Elit Aile
Avrupa Birliği vs ABD, Euro vs Dolar, Almanya vs ABD ve Rotschild ailesi vs Rockefeller ailesi demiştik,

bu rekabetin gerçek kaynağı Sirius dan, Alpha Drconis den,Nibiru dan Mars tan veya Ay dan artık her nereden kaçarak geldiler ise (Gezegenlerinin yok oluşundan kaçış, Superman'in hikayesini anımsayın) ana gemilerle yeryüzüne Antartika'ya inen uzunlamasına kafa yapısı kızıl saçları, iri ve tuhaf vücut yapıları ve RH negatif kan gruplarıyla dünya dışı kökenli elitlerin aralarında 2 önemli aileye bölünmüş olmalarıdır.

Ana gemilerini parçalara ayırarak ve böylece elde ettikleri teknolojik araçları kullanarak kendi orjinal medeniyetlerine benzeyen Atlantis'i kurmuşlardı ,diğer bir deyişle ana gemilerinden kalan teknoloji Atlantis'te gelişmiş bir medeniyetin evrilmesine yetmişti.

Ancak büyük tufan ellerinde ne kaldıysa hepsini silip süpürdü, Atlantis'in batışından sonra iki aileden biri Orta Doğu, Afrika ve Mısır bölgesini (Enki tarafı) ve diğeri ABD kıtası'nı ve özellikle Güney Amerika bölgesini mesken edindiler.

Kendi orjinal dünyalarında bulunanlara benzer piramitler inşa ettiler ve bu bölgelerde yeni uygarlıklar başlattılar ancak Atlantis'ten farklı olarak bu kez ellerinde üstün teknoloji araçları kalmadığından köle sınıf olan İnsanlığa taşa dayalı daha ilkel uygarlıklar geliştirttiler.

Teknolojik iletişim araçları büyük tufanla birlikte yitirildiğinden ve Atlantis üzerinde taşan deniz suyu buzul çağıyla birlikte donarak kar ve buza dönüştüğünden aralarındaki iletişim ve bağ zamanla koptu, birbirlerinden haber alamaz hale geldiler.

Taki Amerika'nın 1492'de Kristof Kolomb tarafından yeniden keşfedilene kadar.

Kristof Kolomb orayı daha keşfetmeden önce kraliçe ve yakın çevresi tarafından ve ayrıca dünya elitleri tarafından kıta'nın varlığı zaten biliniyordu ve hatta zaten oraya gidilmiş ve keşfedilmişti,

o kadarki çizilen haritalar bile ellerinde mevcuttu ancak öyle değilmiş gibi rol yaptılar çünkü keşfin resmi anlamda üst düzey bir mason olan Kolomb'a yakıştırmışlardı.

Bu keşfin esas amacı iki elit arasındaki bağı yeniden kurmak, iş birliğini ve birlikteliği tesis etmekti.

ABD yeni Atlantis olacaktı ancak Avrupa'daki aile önce davranarak 1. ve 2. Dünya savaşları ile Almanya üzerinden birleşik Avrupa'yı yeni Atlantis yapmaya çalıştı ancak başarılı olamadı artık ABD'nin yükselişine dur diyecek bir güç kalmamıştı, Rockefeller ailesi kazanan taraftı.

Rotschild ailesi, Avrupa'da uluslararası bankacılık ve finansörlük yani global tefecilikten yolunu bulur, şahıslara, kurumlara, şirketlere ve devletlere para satar, Rockefeller ailesi ise ABD'de petrol işinden yolunu bulur, yani en karlı iki iş, her iki aile bir bütün gövdenin Avrupa ve ABD'deki iki ayağı gibidirler.

Fransız ihtilali ile birlikte imparatorlukları yıkma işine giriştiler, 

Krallar ve kraliçelerin yerlerini mason iş adamları ve uluslararası sermaye almalıydı ve sonuçta öyle de oldu.

Çin, Osmanlı imparatorluğu, Kutsal Roma imparatorluğu ve Rus çarlığını yıktılar, Osmanlı'nın yıkılışı ile Rus çarlığını yıkılışı arasında sadece 3 yıl olması elbette tesadüf değildir.

Her imparatorluk için o imparatorluğa özel bir tertip geliştirildi, Almanya'da Marx ve Engels'e komünist manifestoyu yazdırttılar, Lenin'e maddi destekte verdiler, Rusya da Sovyet işçi haraketi desteklendi, Çar ve ailesini katlettirdiler, Osmanlı'da ise özellikle  Abdülmecid, Abdülaziz ve 2. Abdülhamit'e karşı türlü tertipler, komplolar ve provokasyonlar düzenlediler, bazı batı özentisi Jön Türkler ve İttihatçılar ile işbirliği yaptılar, bir yanda Balkanlarda bağımsızlık hareketleri kışkırtılarak, diğer yandan Araplar isyana teşvik edildiler ve böylece İmparatorluk iyice zayıflatıldı.

1. Dünya savaşı ile Kutsal Roma imparatorluğunu da yıktılar ve Osmanlıyı parçalamaya ve aralarında pay etmeye kalkıştılar, zaten savaşın esas gayesi de bunlardı.

İmparatorluklar yerine ulus devletleri kurdurttular ve şimdi ulus devletleri de parçalayarak daha küçük devletçikler yaratma peşindeler, Yugoslavyayı parçaladılar, Türkiyeyi de parçalamak istemekteler, Asya Avrupa ve ABD birliğinden sonra sıra para birimi kripto para olan birleşik, totaliter ve faşist tek dünya düzenine sıra gelecektir.

Osmanlı devleti'nin ortadan kaldırılmasında en büyük etken kuşkusuz 19. yüzyıl sonlarında yıldızı parlamaya başlayan nam-ı diğer kara elmas yani petrol idi, bunu görebilmek ve anlayabilmek çokta zor olmasa gerek.

Başta Britanya imparatorluğu olmak üzere emperyalizm ve Masonlar yani global monarşi (illuminati) tarafından petrol ve petrol ürünlerinin gelecekte başta motorlu taşıtlar olmak üzere tüm modern sanayi sektörlerinde vazgeçilmez temel enerji birimi olacağı aşikar idi, değerli Bağdat petrolünü, Musul ve Kerkük rezervini, vs. Osmanlı'nın eline bırakamazlardı artık devir değişiyordu, yeni bir modern 20. yüzyıl ve hemen hemen tümüyle bir yüzyıl boyu sürecek olan başlıca vazgeçilmez yakıt petrol.

Tercihleri imparatorluk yerine elbette Irak gibi daha ufak ve ve üzerlerinde hakimiyet kurabilecekleri kontrol edilebilir sömürge devletler olacaktı, zaten sonuçta öyle de oldu.

Günümüzde ise artık bu ilkel fosil yakıtı zar zor'da olsa tahtını ve yerini modern enerji kaynaklarına bırakmaktadır elbette, doğal ve temiz ücretsiz enerji kaynakları, elektrikli arabalar, uzun süre dayanıklı bataryalar vs.

Füzyon ayrıca tümüyle ücretsiz ve temiz plazma enerjisi gibi UFO düzeyi ileri teknoloji süper enerji kaynakları ise elbette aynı global monarşi tarafından petrol gelirlerinden elde etmeye devam ettikleri muazzam, dudak uçuklatıcı rakamlar hatırına halen bizlerden gizlenmektedir ve böylece tüm insanlık faşist bir zorbalık ile halen günümüzde bile karanlığa mahkum edilmektedir.

Ama elbette sonsuza dek böyle gidecek değildir, yakın gelecekte artık hiç bir yatırım yapmadan ve çaba harcamaksızın sadece petrole sırtlarını dayamış Arap ülkeleri birer birer iflas bayrağını çekmeye başlayacaklardır, bunu görebilmek için müneccim olmaya gerek yoktur.

Evet, elbette, 99. İslam halifesi ve ikamet tercihini aslında 3. Selim'in validesi Mihrişah Sultan için yaptırılmış olan Beşiktaş'taki Yıldız sarayından yana yapmış, Şira yıldızının gözde sultanı Abdülhamid Han'ın tahttan indirilmesi tümüyle bir mason tertibi idi, Osmanlı'nın geriye kalan son sağlam kalesini de böylece indirmiş oldular ve global monarşi'nin elinden hiç olmazsa topraklarımızın bir kısmını kurtarmayı başaran Mustafa Kemal Atatürk yine aynı Mason monarşi tarafından büyük ihtimalle zehirlenerek genç yaşında katledildi.

Zira masonları yönetim kademelerinden uzak tutmaya büyük gayret sarf ediyordu.

(civa, o devirlerde civa bir tedavi amacı olarak kullanılıyordu fakat elbette aynı zamanda küresel ilaç sanayisini elinden bulunduran masonlar tarafından aslında hiç bir işe yaramadığı ve hatta tersine hastaya büyük zarar vererek bünyesini ölümcül düzeyde tahrip ettiği gayet iyi biliniyordu fakat hiç ses çıkarmayarak sessizce olan biteni izlemeyi tercih ettiler, bu bile başlı başına bir cinayet girişimidir kaldı ki ben planlı ve kasıtlı bir tertip olduğuna inanıyorum, siroz masalına ise elbette hiçbir zaman inanmadım.

Bana göre yaygın şekilde sakallı erkekleri ile Osmanlı medeniyeti tıpkı Pers - İran medeniyeti gibi, Sümer, Babil, Akad medeniyetlerini izlerini taşımaktadır, yani Anunnaki izleri.

Garbın antik Yunan'ı ve Şarkın antik Sümer ve Mısır'ı.

The Pleiadians
Don't worry about the Pleiadians, they are the good guys, they are trying to help us,

they give us hi-tech and intel, they fully support our civilisation, they protect us against the dark alien forces you know.

I can't even imagine what would happen to us against the dark alien forces in the absence of their help!

Remember that mind boggling crop pattern from 2002,

beware the tall greys from Orion and the Draco lizards, beware their broken promises and false gifts!

But yes, unfortunately their goodwill is surely being exploited by the deep state and the secret space program, so they need to do something about it!

Luciferianism and satanism are totally different things, for instance there are lots of people who are fully luciferianist but surely not  satanist.

Satanism is infact Saturnism, the planet Saturn and it's negative cosmic astrological impacts on our planet earth which means such as commercialism, pop and celebrity culture, selfishness ,fraud, corruption, dark forces, materialism, so on and so forth.

But lucifer as the equavelent of The planet Venus is the light bearer, light bringer, the morning star which means the divine feminine energy and power, beauty, fine arts, music, joy, pleasure, lust, fun and dancing.

ı don't wanna live in a patriarchal society anymore either, ı really hate that suppression of women's rights, something needs to change!

Luciferianism also means enlightment, science, alchemy, information including occult secrets and magic,

So please when you want to adress the dark forces and their agenda in your speech or lecture choose the term "Satanism" but not "Luciferianim" because they simply do not mean the same thing!

Lucifer also might be considered as the bride of satan.

Üst Boyutlar
Boyut olarak ifade ettiğimiz daha üst yoğunluk katmanlarından içinde bulunduğumuz üç boyutlu yoğunluk ortamının nasıl algıladığımızı anlayabilmek için bizler de hayvanların yaşadığı ikinci yoğunluk katmanına ve bitkilerin yaşadığı bir boyutlu katman ortamına bakabiliriz.

Onları nasıl algılıyoruz?

Yaşamlarını sürdürüyorlar, varlar, ancak bir çok şeyden habersizler ve kendi bulundukları alanın onlara sağlayabildiği bilgi akışından fazlasını bilmiyorlar.

Ancak bizlerle bir çeşit iletişim içerisindeler bazen bizleri anlayabiliyorlar ve içgüdüsel bazı tepkiler verebiliyorlar

Ve bizlerde aynı şekilde göremediğimiz fakat varlığını hissedebildiğimiz daha üst katmanlarla bir çeşit telepati ve durugörü yöntemleriyle iletişim içerisine bazen girebiliyoruz, medyumlar sık sık girebiliyorlar.

Medeniyetimiz yavaş yavaş dördüncü katman yoğunluğuna yükselmeye hazırlanıyor ama bunun için yeryüzünde mutlaka gerçekleşmesi gereken bazı önemli değişiklikler var.

İnsan ve hayvan haklarında ilerlemeler kaydedilmeli, insanlar et yemeyi yavaş yavaş terk etmeliler ,feminen enerji maskulen enerji ile olması gerektiği şekilde dengelenmeli,

(bu zaten evrimsel tarzda kendiliğinden gerçekleşecek bir süreçtir, bol bol balık yemenizi öneririm çünkü her türlü olumsuzluğa plastik atıklara ve ağır metallere rağmen halen mevcut en iyi besinlerden biridir,ben Norveç uskumrusu ve somon balığı tercih ediyorum çünkü omega 3 açısından çok zenginler  Norveç hijyene önem veren bir üke olduğundan ben bir problem görmüyorum)

kadınlar toplumun her alanında erkeklerden farksız şekilde algılanır hale gelmeliler, alt kimlikler terk edilerek dünyalı ve evrenli olma bilinci gelişmeli,

yapay sınırlar kalkmalı,savaşlar. çatışmalar, terör sona ermeli, bu gezegen tek bir sevgi ve kardeşlik temelli vatan'a dönüşe bilmelidir öncelikle.

Yozlaşma, magazin ve pop kültürü tarihe karışmalı, insanlar daha bilinçli, daha bilgili ve ruhsal tekamülleri sona yaklaşmış şekilde spiritüel anlamda bu büyük değişimle uyumlu hale gelmeliler.

Ve en önemlisi bizleri gizliden gizliye yöneten Anunnaki veya antik Atlantis kanından devşirme elit kesim bir şekilde yok edilmelidirler.

Ve bölece büyük bir uyanış ve bilinçlenme sonrasından artık gezegenimizde 4. boyut düzeyinde bir medeniyet, kadim Atlantis'in bir tekrarı yükselebilecektir.

Artık 65 milyon yıl önce o asteroid çarpmadan önce dinazorlar'ın ve tüm diğer yeryüzü canlılarının numunelerinin alınarak bir başka gezegende oluşturulmuş olan açık hayvanat bahçesine konduğunu ve orada çoğalarak halen günümüzde yaşamlarını sürdürüyor olduklarını biliyoruz.

Bu hikaye size bir yerden tanıdık geliyor mu?

Evet Nuh'un gemisi hikayesi, öyle anlaşılıyor ki o hikaye gerçekten yaşanmış veya yaşanmamış olsun esin kaynağı çok daha eski bir başka hikaye ye dayanıyor:)

Göbeklitepe antik yerleşkesinde arkeolojik çalışmalar bize o zamanlar doğada yaygın bulunan vahşi bir buğday türünden ekmek yaptıklarını kanıtlıyor.

Ve sonra birden bire ortaya günümüzde kullandığımız genetiği ile oynanmış modern buğday türleri çıkıveriyor.

Günümüzde GMO'lu gıdaların genetik yapısı ile nasıl oynuyor ve değiştirebiliyorsak çok daha gelişmiş ve kapsamlısını Anunnaki teknolojisi ile yapabiliyorlardı.

O buğday ve arpa tohumlarını bir başka gezegenden buraya taşıdılar ve insanın hizmetine sundular.

Çünkü zaten insan öncelikle tarımla uğraşarak onları doyurmak için bir araçtı, ve elbette madenlerinde çalışmak için.

Yani hem insanoğlu yararlandı ve hem de kendileri yararlandılar ki zaten esas amaç'ta bu idi çünkü kendi dünyalarında yer çekimi yoğunluğu ve ivmesi farklı olduğundan bu gezegen de hareket ve çalışma zorluğu çekiyorlardı.

Yani günlük işleri birilerinin onlar için yapması gerekiyordu.

Evet yediğimiz ekmeğin bile kaynağı dünya dışı, uzaylı ekmek:)

Hard to Believe But True
Yes, once Hitler was Hannibal, Jimmy Carter was Cato, David Wilcock was Edgar Casey and ı was Paul Richard Polanski, no big deal, coz afterall this things usually happen all the time man, you know.

Yeah ı know, it's hard to believe, but true

Now ı'm tryin' to enjoy my new life, the rest of my second chance if you'll

But ı'm also trying very hard to upgrade my soul to a higher level which means ascension or evolving if you'll

ı don't wanna reincarnate once again into this goddamn low density 3D environment, you know.

Foton
Evet, artık en düşük atom altı parçacığı birimi olan foton'un kelt haçı (şövalye haçı) görünümünde olduğunu biliyoruz.

Anunnaki elitlerinin göğüslerinde taşıdıkları o sembol gezegenlerini, geldikleri yeri değil kuantum mekaniğini ifade ediyor,

 kuantum fiziğine çok şey borçlu olduklarını ifade eden bir sembol, 

kuantum dünyası onlar için bir çeşit yüceltilmiş din gibi, her şeylerini ona borçlular.

Bu sembolü bir ipucu, uzak geleceğimizin bir göstergesi ve anı olarak bizleri bıraktılar,
 hem tapınak şövalyeleri ve mason kültüründe ve Hem de Nazi Almanya'sında tekrar gündeme gelen en eski sembollerden biri.

Evrenin oluşumundan sözden hemen sora ortaya çıkan tanrı parçacığı.

Artık kozmik yıldız kapılarının (stargate) yapay solucan delikleri yaratabilen çok güçlü enerji alanları olduğunu biliyoruz ve dahası yeryüzünde bir kaç yerde var olan bu kapıların sadece elit uzaylılar tarafından kullanıldığını da biliyoruz,

onların dışında kalanlar ise yer çekimsizlik yasasına göre hareket eden gemilerle normal yolculuklar yaparlar.

Evet, Enki, Enlil gibiler bu kapıları kullanmaya yetkilidir ancak.

Lucy in the Sky
Don't worry Mr.

Lucy is the good girl, she is in the sky with a blue diamond, she is my precious friend,

she is the mother of mankind, she is the Star Sirius, she is The Planet Venus, she is the Moon and the night time, she is silence and serenity.

She is Isis, she is Inanna, she is Ishtar, she is Aphrodite,she is Venus,She is Arthemis, She is Kybele, she is Mother Mary

Wisdom, knowledge, science

love and freedom

Statue of Liberty in NY

The divine feminine energy and power

so please don't be afraid of your mother.

Zaman
Evet islam dininde geçen "herkes kardeştir" ifadesi doğrudur, çünkü adem yani adam yani insanlık. Inanna annemizin rahminde şekillendi.

Ve Havva annemiz de Adem'in özünden şekillendirildi.

Ve eğer Mary anne Sirius yıldızı ise Mary Magdalene'de mutlaka Venüs gezegenidir ve İsa'da elbette güneşimiz'dir ve ayrıca Jupiter  gezegenidir.

Ve bu durumda Satürn gezegeni, Orion (aslında Orion kemerinin tam ortasındaki Keops piramidine karşılık gelen büyük ve parlak yıldız) veya belki Aldebaran yıldızı babadır yani tanrıdır.

Zaten Satürn gezegeninin daha önce bir cüce yıldız olduğu (dwarf red star) ve dahası çok eski zamanalarda gezegenimizin  şu andaki güneşinden önceki ilk güneşi olduğu ve tam bir 6'gen yıldız şeklinde gökte parladığı yönünde ciddi bir teori vardır.

En eski tanrıdır o yani zaman.

Daha önce söz etiğim belgesel de David Talbot'ta bu konudan söz ediyordu.

Ve hatta Venüs gezegenin de henüz Satürn yıldız iken Satürn den doğduğu söylenir.

Daha sonra bu gezegenler soğumuş ve gezegene dönüşerek dünyadan uzaklaşıp yeni yörüngelerine oturmuşlar.

Eğer bunlar doğru ise bu "Anne-Oğul-Baba" hikayesi daha da fazla anlam kazanır hale geliyor:)

Strangers in the Night
Hitler'in adı bir önceki yaşamım Hannibal'ın adı ile aynı baş harfi taşıyor "H" ve ortak diğer harf "İ" 

Jimmy Charter'ın adı bir önceki yaşamı antik Roma'lı Cato'nun adı ile aynı baş harfi taşıyor "C", ayrıca "A ve "T ortak harfler.

Benim adım (Cihangir) ise bir önceki kısa yaşamım Richard ile bir çok ortak harf taşıyor, "C",
 "İ" , "A" , "R" ve "H" harfleri.

Çocukluğumda Frank Sinatra'nın "Stranger in the Night" şarkısını çok sevdiğimi söylemiştim, evet mantıklı çünkü o gece olan aslında tam olarak bu idi, gece yarısı bazı yabancılar birdenbire belirdi ve katliam yaptılar.

Google'ın baş harfi olan ve aynı zamanda Mason simgesinin ortasında ye ralan "G" harfi aslında "6" sayısının karşılığıdır, yani "9" sayısının tersidir,

Bu bile dünyamızın ne halde olduğunun ve kimler tarafından kontrol edildiğinin açık göstergesidir.

Olması gerekenin tam tersi, ayakla başları yönetiyor.

Ve kendileri için yer altında oluşturdukları yüzyıllarca güvenle barınmalarını sağlayabilecek muazzam sığınaklar ve tüneller insanlardan saklanan ciddi bir tehdidin varlığını kanıtlamaktadır.

Bir şeyden çekiniyor olmasalar bu kadar üzerinde durmazlardı, bir meteor çarpması, bir uzaylı istilası, ciddi bir iklim değişikliği, kutuplarının manyetik alanlarının yer değiştirmesi veya güneşteki solar patlamalar vs. 

Bunlardan biri veya birden fazlası olabilir.

Ama bir şeylerden çekiniyor ve şüpheleniyor oldukları muhakkak, gezegenin yaşanmaz hale gelmesi riski var demektir.

How to Become A Nazi Easily?
Becoming A Nazi guy is not an issue anymore, just follow these easy steps below,

1. You have to be against harmful things in terms of your general health and budget such as smoking, gambling, betting ,alcoholism, drug addiction, fraud,  imposters, fast food, junk food, GMO food, so on and so forth,

Yeah that makes you a goddman fascist nazi guy right away automatically..

2.But not enough, also you have to be involved with the subjects such as philosophy, ouantum physics, string theory ,universal matters, antimatter, spirituality, etc.

3..But surely you have to stay away from dangerous subjects such as Soccer, celebrity & pop culture, wide hips of Jennifer Lopez, Ellen Show ,Conan, commercials, corruption, pedeopholia rings in Hollywood, perversion, so on and so forth.

4.If you're not satisfied enough with the news and the information coming from the mainstream media and the cabal side and ıf you insist on to make your own research,

if you dig into alternative media and look for more and more info. for instance then you become a true Nazi, yeah that's guarantee pal!

So congrats, from now on you are a one hundred percent real "SS" guy.

İşte bu yazdıklarımı bir kısa youtube videosunda dile getirdim, videoyu çekmeden önce farkında olmadan lacivert t-shirt'lerimden birini giymişim ve video mu evimin sarı duvarlarının önünde kaydetmişim.

İşte bu iki kadim renk yeniden bir araya gelmişti.

Ve sonrasında aynı şey ikinci kez oldu, bir sonraki videomda yine tesadüfen bir başka mavi t-shirt giydim:)

Secret Space Program
NASA (NAZI) is a goddamn fascist organization and pretty much everything they say is a lie, do not believe a word of it!

Their mission is to cover up secret space program that going on in the background through performing fake space programs as theatrical stage shows, window dressing , misleading and eyewash!

Stoa & Polyanna
in my opinion Polyanna is a good example that summarizing the Stoicism in a perfect manner,

 today we're livin' in a consumer culture and consumer society which is an exact contradictory to Stoic philosphy, 

most of the people are just living to consume more and more products and also dreaming to have more and more assets as many as they can, 

this obsessive and greed behaviour and lifestyle makes 'em unhappy, furthermore causes anxiety and finally mabe even phsycological disorders,

because infact most of the physiological disorders are caused by psychological and mental problems,

 so anyways, and of course the sinister and dark cabbal is responsible from this consumer society concept.

Stoa was from Cyprus, ı've been up to there, very nice place by the way.

The Pleiadians vs The Reptilians
Dear friends now please listen to me very carefully,
We surely know that there is an ancient conflict between The Pleiadians and The Reptilians, 

A holy war going on constantly since millions of years.

Both sides are Anunnaki by the way.

It is time to pick up a side ı'm afraid dear friends,

it is time to determine your side because we are on the verge of a new era, the golden age is about to start, great major changes are expected worldwide.

Don't get me wrong, ı'm not saying all of those reptilians are bad, that is definitely not true, there are pretty nice extraterrestrial beings among them,of course,

some of them are communist or some even anarcho-communist.

But unfortunately there is also a dark side of this particular alien race,

they think that they are the real owners of this planet and they consider themselves as the masters and in this case of course we are the slaves

Most of the reptilians are extremely capitalist, ultra zionist and also selfish.

They have huge influence in politics, the mainstream media and entertainment industries, they are responsible from the global corruption, GMO foods, pop & celebrity culture and etc. 

In short all kinds of harmful things in terms of your health and budget, whatever that you can imagine.

On the other hand of course there are some favorable high ranked reptilians as well, 

they are expecting and demanding a major global change in a positive way other wise The Pleiadians couldn't help us, and there could be no changes at all, trust me.

So anyways, The Pleiadians have decided to help us, yes, they were helping us already but now it's time and therefore their amount of aid is going to be increased rapidly, wait and see yourself.

For instance new upcoming movies from Hollywood side will be dramatically changing in terms of further care about the subjects such as civil rights, corrupted business world, the dark cabal and etc.

This new revisional movement will continue ı guess.

The Pleiadians have an anarchist lifestlye in peace which means no money, no authority and no conflicts

And guess what,they enjoy and love so much our heavy metal genre music in particular mostly, ı'm not surprised because heavy metal is the music of smart and creative people.

They're even headbangin' dude!

They are pretty determined and serious to help us. 

The dark and sinister cabal,you are totally fucked up this time bro, ain't no joke, yeah these guys will start to destroy your all plans and actions shortly, 

so what are you gonna do about it huh?

Huge amount of hi-tech information are coming from The Pleiadian side thorogh telephatic and digital means and appareantly that will continue non-stop, 

Now we know how to build a real antigravity plasma source energy interstellar ship for instance.

Ok. I know that dear Pleiadians and others know about me and ı truly feel their care and protection, so thank you very much, ı love you guys.

From now on ı consider myself as a Pleiadian!

Please choose the Pleiadians for a much better world and future, choose the light, choose the compassion,wisdom and love!

Artık uzaylıların genel olarak dünyamızdan "Terra" ismiyle bahsettiklerini biliyoruz, aynı zamanda sevdiğim bir şarap markası:) ve Santorini adasının meşhur yanardağının adı.

UFO Teknolojisi
Uzaylı gemileri genel olarak iki farlı modda çalışırlar, atmosferik ortam modu ve derin uzay seyahat modu.

Elbette atmosfer ortam modu diğerine oranla daha basit ve daha az karmaşık bir moddur.

Ana gemilerden kalkan ufak yakın mesafe gemileri genellikle üç yolcu kapasitesine sahiptirler, 1947 yılında Roswell'de düşen gemi'de durum tam olarak buydu bir meteor ile çarpışmış ve o sırada elbette gemi atmosfer ortam modunda idi.

Yani düştüklerinde hala bir kurtuluş seçenekleri varmış, derin uzay modu, ancak bu moda geminin geçmesi için gereken güç muazzamdır, geminin kalkışı esnasında çevresinde her yöne yüzlerce kilometrelik devasa bir füzyon enerjisi açığa çıkar ve bu onların durumunda New Mexico, California ve hatta fazlasının toptan yok olması anlamına gelecekti.

O nedenle bu tercihi kullanmamışlar yani bir anlamda insanlar için kendilerini feda etmişler, o nedenle uzaylılardan bahsederken çok negatif ve saldırgan olmamakta fayda var:)

Onları kurtarmak için atmosfer dışında bekleyen ana gemi New Mexico düzlüğüne yumuşak iniş yapmayı bile göze almış fakat iş işten geçmiş.

Google ilk kuantum tabanlı bilgisayarını geliştirdiğini açıkladı, elbette yaşanan değişimlere paralel bir gelişme yani tesadüf değil,

O uzaylılar bizimkiler ana gemilerinin yüz personel kapasiteli olduğunu ve 100 yıldır dünyamızı, marsı ve Jupiter'in bir uydusunu incelediklerini söylemişler.

Teknolojilerinin elimize geçmesini istemezlermiş bu öncelikle kuralları, çünkü elbette muhtemelen kötü amaçlı olarak kullanılacaktır.

O nedenle düşen gemi ele geçirilmeden hemen önce kendi kendine otonom bilgisayar sistemini yok etmiş.

  Emin olun yakında uzaylıların varlığını kabul eden açıklamalarda gelecektir,

 ve bizler artık nihayet portallar'ı ve yer çekimsizlik yasasına tabi yıldız gemilerini evrenin çok uzak uçlarına seyahat edebilmek için kullanıyor hale geleceğiz.

Bir kaç yüz yıl içerisinde dünyamızı büyük sürprizler bekliyor gibi görünmektedir, hologramlar, karmaşık kuantum bilgisayarları ve zamanda yolculuk imkanı.

Ve elbette bir kaç bin yıl içerisinde dördüncü aşama yoğunluk evresi, lineer zaman kısıtlamasından çıkarak, geçmiş, şu an ve geleceği aynı anda yaşayabilme şansı.

Henüz bebeklik aşamasındaki oldukça yeni medeniyetimizin ilk adımları:)

Önümüzdeki en büyük handikap,engel bölünmüşlüğümüz, yapay alt kimliklerimiz, milliyetçilik, dini fanatiklik gibi şeyler, evrenli olarak kendimizi görmeli ve tanımlamalıyız ve işte o zaman gerçek bir değişim başlar.

UFOLOGY TO ME
To me ufology does not mean pop culture because simply it is not,

Infact conversaly ufology is a highly important subject which is releated to pretty intellectual topics such as philosophy, world view, wisdom, ultra science, information, hi-tech, etc.

But unfortunately the cabal & mainstream media side wants it to be percieved as popular culture by the public because basicly they want to cover-up the real story behind the curtain.

They want it to be an entertainment and fun business in a flippant way filled with a lot of fake and junk news,

in other words disinformation campains!

Because according to them the secret space program must be kept secret at ant cost.

So please stop talking about Ufology and Spiritualtiy as a part of pop culture.

It is not an unserious and worthless topic but conversaly migh even be considered as the most important issue of this world!

The sinister and dark Cabal, your efforts are in vain, you can't discredit the Pleiadian civilisation that easy.

They don't abduct people, they don't stick microchips or similar goddamn metal pieces up people's ass,

ı know 'em, ı can fee it.

Your disinfarmation campains will not yield this time, it's too late, people are wakin' up gradually and a new era is about to begin, you can not stop it.

The Galactic Prison
Yes, The pleiadians had created this holographic 3D Matrix in order to imprison the Reptillians,

yes, it's a kind of galactic prison, and on the other hand The Reptillians had created us as a slave race in order to serve 'em.

So we are truly in hell however that's not their fault just kinda bad luck in other words our unfortunate destiny.

So The Pleiadians are here to help and guide us, to prepare us for our 5D ascension journey.

There is a problem however, ıf we manage to ascend to fifth density the Reptilians will ascend along with us automatically as well which literally means to be released from prison and apparently they are searchin' for a solution to this very issue ı guess.

Galaktik Hapishane
Bir teoriye göre içinde bulunduğumuz 3 boyutlu Matrix suni bir uydu olan Ay'dan yayınlanıyor,

zaten ay'ın tasarım amacı buymuş, Galaktik federasyon himayesinde Pleiades'liler onu seçilmiş gezegen dünyamızın yörüngesine yerleştirerek holografik 3 boyutlu matrix'i dünyamıza yönelterek bu yayını başlatmışlar.

Yani doğal bir yapı gibi görünen Ay aslında bir server, bir sunucu, aynı Pc sunucuları gibi ve kozmik frekansları baskılayarak ve sıkıştırarak bunu yapıyor.

Özünde bu gezegen 5 boyutlu ortama koşulluymuş fakat suni müdahale ile bu değiştirilmiş.

O nedenle gezegenimiz umutsuzca özüne yani doğasına dönmeye çalışıyor ve içerisinde devinerek tekrar 5 boyutlu ortama yükselemeye çalışıyor fakat başaramıyormuş.

Peki bu 3 boyutlu çok gerçekçi sanal ortam neden yaratılmış?

Bİr galaktik hapishane olarak kullanılmak amacıyla elbette.

Reptilianların sorunlu medeniyetlerine çeki düzen verebilmek ve terbiye etmek amacıyla Pleiadesliler tarafından yaratılmış ve Reptilian medeniyeti (downgrade) edilerek yani düşürülerek 3 boyuta indirgenmiş ve bu ortama bu gezegende hapse mahkum edilmiş.

İşte düşen melekler (fallen angels) kavramı burada doğmuş, yani tanrı (Pleiades medeniyeti) tarafından bu gezegen itilmişler ve böylece bir anlamda düşmüşler.

Fakat ummadıkları bazı sürprizlerle karşılaşmışlar, reptilianlar insan ırkını yaratarak kendilerine köle ve hizmetçi kılmışlar.

Ve böylece bizlerde istemeden bu 3D ortama hapsolduk ancak bunu Pleiadesliler ve galaktik federasyon istemediler,böyle bir amaçları yoktu, bunu beklemiyorlardı ve bu durum onları üzdü.

Fakat biz yükselirsek Reptilianlar da yükselirler böyle bir açmaz var.

Peki ay yok edilebilse ne olurdu?

Evet tekrar 5 boyuta otomatik bir yükseliş gerçekleşebilirdi ancak bu sefer bozulan denge sonrasında dünya türlü felaketlerle karşılaşarak yok olurdu, zaten aslında ay'ı yok edebilecek bir süper teknolojimiz de henüz mevcut değil.

Belkide ABD'nin ay'ı daha iyi tanımak, anlamak çabası ve takıntısı, Kennedy'nin o meşhur tarihi konuşması ve 1969 yılında Ay'a ayak basmalarının perde arkasında tüm bu anlattıklarım yatıyor.

Bu anlattıklarım göz önünde bulundurulduğunda satanist biçimde neden anı yaşamak ve dünya ortamını cennet kabul etmek felsefesi İllumınati ve Anunnaki elitlerinin hakim felsefesidir çok daha iyi anlaşılabilir.

Kulağa tuhaf gelebilir, gerçekçi bulmayabilirsiniz, örneğin bir yerimiz kanadığında hissettiğimiz acı çok gerçekçidir bu kadar gerçekçi bir hologram yazılımı inandırıcı olmayabilir,

ancak unutmayınız, teknolojinin varabileceği noktanın sınırları hemen hemen adeta yoktur, sınırsızdır diyebiliriz ve bizden hayli ileri bir yüksek medeniyet için bizim Sim City pc oyunumuzun çok daha gerçekçi ve yaşanabilir bir versiyonunu yapmak sandığınız kadar zor ve imkansız olmayabilir.

Sim City oyununu bir orta çağ insanına gösterebilseniz oda tuhaf karşılar ve inanmakta zorlanır elbette.

Biz insanlar,beynimiz, algımız ,düşüncelerimiz, tümü bizzat Matrix'tir,

bizler onun beslendiği enerji kaynağı ve bir parçasıyız.

Belkide gerçekten Pleiades uygarlığı biz insanlar için artık olumlu ve pozitif bir şeyler yapmanın gerekliliğine kesin olarak inanmışlardır.

Çünkü açıkçası durumumuz içler acısı, büyük bir ilkellik ve cehalet medeniyeti.

Matrix yok edilmesi ve geri dönüşü mümkün olmayan tek yönlü bir yazılım ve gerçeklik olduğuna göre geriye bizi manuel olarak yavaş yoldan kademe kademe 5 boyutlu ortama yeniden yükseltmek seçeneği kalıyor.

Fakat öte yandan Reptilian uygarlığı da özgürleşecektir, bu problemi aşmanın tek yolu ise Reptilianları negatif yönlerinden arındırarak pozitif yönde dönüştürmektir.

Bu anlattıklarımdan yol çıkarak neden Elon Musk önderliğinde global elitlerin Mars'ta yeni bir uygarlık başlatmaya çalıştıkları daha iyi anlaşılabilir.

Burayı bizlere bırakarak terk edip gitmek istiyorlar çünkü bu Matrix hapishanesinden çıkıp kurtulmak ve yeniden beşinci yoğunluğa yükselerek yeni bir başlangıç yapmak istiyorlar, 

ve ayrıca böylece biz insanlara da büyük bir iyilik yapmış olacaklar onlarsız kalan bu gezegende Pleiadesliler endişe duymaksızın ve çok daha kolay ve rahat bir biçimde bizlerin 5. boyuta yükselmesi için yardım edebilecekler çünkü önlerinde bir engel kalmayacak.

Ayrıca öyle anlıyorum ki, Mars'ta kuracakları yeni Reptilian uygarlığı bu kez Pleiades'lilerle veya bizim uygarlığımızla didişmeye kalkışmayacaklar,

 onlar da artık barış içinde sakin ve huzurlu bir yaşam sürmek istiyorlar ve ayrıca bizleri de artık rahat bırakmak istiyorlar.

Biz zamanlar henüz bu gezegene hapsolmadan çok önce Mars'ta bir kolonileri zaten mevcuttu fakat Pleiadesliler taraından nükleer saldırı sonucu yok edilmişlerdi ve gezegenleri çöle dönmüştü bu nedenle zaten ortama çok yabancı değiler:) 

Kendi doğal ortamları sayılır.

Sonuçta yine burada olduğu gibi yer altında kolonileşeceklerdir.

Mars'ta karbondioksit salınımı gibi yöntemlerle yaşama elverişli ortamı yeniden tetikleyebilirler ve önce suni olarak sonra doğal yoldan yeni bir medeniyeti başlatabilirler.

Gelen bilgiler ışığında diyebilirim ki Dolunay zamanı Martix etkisinin en yoğun olduğu andır ve ay'ı göremediğimiz anlar etkisinin minimum da olduğu anlardır,

Dolunay, kurt adam, dolunay da daha çok kaza, ölüm, hastalık, vs. söylentilerinin altında yatan gerçek neden budur.

3D Matrix'in en etkili olduğu alanlar ise genel olarak Avrupa ve Kuzey Amerika bölgeleridir.

Matrix yayını yapan Ay'ın kendisi de aslında bir hologramdır ve esasen özünde içi oyuk ve ileri teknoloji chipler ve fiber optik kablolar barındıran bir teneke metal yığınıdır.

Uzak geçmişte Ay'a çokça tapınılmasının ve mitleştirilmesinin altında yatan nedende o dönemin uygarlıklarının sezgisel yetenekleridir.

Ay'ın antik dünyadaki adı İngilizcede ki günah kelimesine karşılık gelen "Sin" dir, Ay antik dünyaların en önemli tanrılarından daha doğrusu tanrıçalarından birisidir. Sina yarımadası Yani Sin- a yarımadası Ay'un yarımadası anlamına gelir.

Musa'nın Sina yarımadasında çıktığı Sina dağı yani Sin-a dağıda aynı şekilde "Ay Dağı" anlamı taşır. O dağ volkanik bir dağdır ve Volkan yani Vulcan ayrıca eskilerin tapındığı bir başka tanrıdır çünkü şiddetli patlamalar ve sarsıntılarla korku yaratır.

Büyük ihtimalle Musa o dağa çıktığında veya çıkarken bir patlama olmuş olabilir çünkü Musa hep kıvılcımlar ve ateşler içinde resmedilir.

Musevilerin Sinagog'u yani Sin-agog aslında "Ay Tapınağı" demektir yani aslında mitoloji astroloji ve eskilerin kültürel iç içeliği ve karmaşası sonucu oluşan sentezlerin sonuçları semavi dinlere yansımıştır.

Yarım ay sembolü olan boynuz şekline ise hem kızıl derili hem Viking ve hemde Musevi kültüründe rastlarız çünkü Musa'da genelde kafasında boynuzlarla resmedilir.

Cami minarelerinde'de aynı sembol mevcuttur.

Musa'nın dağdan aşağı indiğinde kavminden tapmamalarını istediği atın boğa heykeli ise o dönemin boğa çağı olması ile ilgilidir, gördüğünüz gibi her şeyin kökeninde mitoloji, paganizm ve astroloji yatmaktadır.

Süveyş kanalı adını Zeus'tan alır Zeus kelimesi Süveyş'e dönüşmüştür, Sin kelimesine ise hemen her yerde rastlamak mümkündür özetle ay ve güneş eski dünyaların en önemli iki tanrı ve tanrıçalarıdır  ve hep rekabet halinde olmuşlardır ancak Volkan (Volcano), yıldırım veya şimsek gibi insanlar üzerinde korku ve otorite uyandıran diğer doğa olaylarına da da doğal olarak tapınılmıştır.

Yıldırım genelde tanrı sözü, bazen uyunan tanrının horlaması veya kızgınlığı olarak yorumlanmıştır, Viking tanrısı Thor'a ilham kaynağı olmuştur.

Ana tanrıça ay ve oğlu İsa güneş ilişkisi Ay ve güneş takvimine ve hatta gün ve gecenin başlangıç ve bitişine bile rastlamıştır.

Akşam 6'dan sonrası Ay'ın ve Sabah 6'dan sonrası Güneşin egemenliğindedir ve sabah 9'da bütünüyle güneş egemendir burada astrolojiye paralel numaralojik ilişkide rahatça görülebilir.

Zaten birçok kişi aslında tam olarak farkında bile değil ama Türkçedeki "ay" kelimesi yani "yılın ayları" anlamına gelen ay aynı zamanda uydumuz olan ay'ın adıdır çünkü ay takvimi diye bir gerçeklik vardır.

Aslında astrolojik ve kozmik önemi ve ayrıca gezegenimize çok yakın olması bakımından ay gerçekten bir çeşit tanrıçadır elbette ve içimizi ısıtan Güneş'te öyle ve eskiler bir şekilde sezgisel yolla bunu hissetmiş ve anlamışlardır.

Gel-git olayları yükselip çekilmeler sadece denizlerimizde değil büyük bölümü sudan oluşan vücudumuzda ve dolayısıyla bünyemizde de oluşur ve çeşitli olumlu ve olumsuz psikolojik etkilerini hisseder ve yaşarız,

dolunay zamanı daha çok ölü ve yaralı daha fazla kaza gibi ilginç istatistiksel veriler mevcuttur yani kurt adam hikayeleri ve mitleri aslında boşuna değildir elbet.

Gelen bilgiler Aldebaran & Pleiades & Tygeta uygarlığının yavaş yavaş Ay matrix'ini kapattıkları yönündedir çünkü öyle anlaşılıyor ki Reptelian'lar artık savaşmaya niyetli değiller,olan biten tekrarlanırsa yeniden hapsedileceklerinin bilincindeler ve sadece burayı terk edip Mars'a ve ana uygarlıkları Draco'ya gidip barış ve huzur içinde yaşamak istiyorlar.

Sirius yıldızı yörüngesinde bulunan gezegenleri ise bir zamanlar gerçekleşmiş olan Orion savaşlarında tamamen yok edilmiş olduğundan oraya dönemezler elbette.

Ve Evet bu ileri medeniyetlerin gezegen bile yok edebilen güçte bir ileri teknoloji silahları gerçekten var.

Star Wars film serisindeki "Dead Star" ölü yıldız miti ise buradan kaynaklanıyor ve ayrıca ay ve holografik matrix'ine bir atıf.

Ay matrix'i birden bire kapatılamaz çünkü böylesi hızlı bir geçiş sonucunu kaldıramayız bir anda 4. boyut'a sıçrayış bizleri delirtir, çıldırtır, böyle bir büyük değişimi kaldıramayız o nedenle yavaş yavaş yapıyorlar ve yapacaklar ancak kesin bir tarih veremezler çünkü zamanları bizimki gibi lineer şekilde değil.

Aslında 3D matrix'in üzerinde 5. yoğunluk katmanının'da bir Matrix olduğunu unutmamak gerekir, fakat doğal haliyle bir matrix sıkıştırılmamış ve daha gerçekçi bir format'ta.

Diğer bir deyişle 3. ve 4. boyutlar 5. boyut doğal ve gerçek matrix'in çeşitli oranlarda sıkıştırılmış yani bilgisayar ortamındaki gibi zip'lenmiş halleridir.

Baskılanarak sıkıştırılmış (ziplenmiş) frekanslar görece daha küçük ve basit gerçekçi ortamlar yaratılmasını sağlamıştır daha ilkel alt versiyon matrixler.

İşte bu nedenle 5. boyuta sıçramak tamamen özgürleşmek anlamına gelmez, ama biliyoruz ki 4. boyut çok daha karmaşık ve bir çeşit zoo yani hayvanat bahçesidir, çok çeşitli ve farklı inler, cinler, ruhlar ve çeşitli akla hayale geçmeyecek yaratıklarla doludur. ve 5. boyut ise 4. boyut'a oranla çok daha sakin dingin ve huzurludur.

İçinde bulunduğumuz 3. boyut ise güvenilmez, riskli, endişe verici, maddeci, materyalist, para kavramına dayalı, çürümenin esas olduğu bir hapishanedir ve buradaki korku ve endişeler ve aslında bizzat insanın kendisi bir enerji kaynağı olarak (bir çeşit pil) bu hapishanenin yaratılmasında esas neden olan Reptilianlar'ı beslemektedirler.

4. Boyuta birden çıkabilseniz tüm reenkarne yaşamlarınızı ve hatta aynı reenkarnasyonun döngüleriniz'in farklı zaman dilimlerindeki farklı versiyonlarını, tümünü hepsini birden hatırlayabilirsiniz ve Kendinizin gerçek anlamda farkına varabilirsiniz.

5. Boyutta ise aynadaki fizyolojik yansımanızı şimdi göründüğünüzden çok daha farklı biçimde göreceksiniz çünkü şu andaki görünümünüz aslında tam olarak gerçeği yansıtmıyor, şaşırtıcı bulacaksınız belki ama aslında sadece gerçek görünümünüz ün üç boyutlu versiyonudur:) sıkıştırılmış yani ziplenmiş daha ilkel ve basit bir anlamda karikatürize edilmiş bir silik siluet versiyonu.

Yani basitçe ve özetle gerçek matrix, doğal matrix 5. yoğunluk katmanıdır, daha üst boyutları konuşmaya çalışmak ve tartışmaya açmak ise şu an için absürt olurdu çünkü o alanlar bizim için artık tam anlamıyla bir muamma, kestirilmesi imkansız bir bilinmez, ucu bucağı görünmeyen karanlık okyanuslar sadece.

Pleiades Medeniyeti
Pleiades'lilerin bile henüz keşfedemediği ve anlayamadığı çok şey var.


Pleiadesliler çift kanat sembolünü çok severler gemilerinde ve hatta başlıklarında bile bu sembol var,

Anunnaki sembolünü andıran kanat sembolleri ise bizlere uzak geçmişimizdeki uygarlıkların sembollerinde ve hatta Hitler Almanya'sında bile neden sıkça karşımıza çıkan bir sembol olduğunu açıklamaktadır, örneğin Sümerler ve Anunnaki.

Ayrıca kanatlı melekler gibi mitlerin aslında nereden doğduğu da böylece açıklığa kavuşmaktadır.

Aynı şekilde Pleiadeslilerden kaynaklanan bir başka benzer sembol olan kartal sembolü de yine aynı şekilde askeri flamalarda ordularda ve milletlerde,antik Roma ve Kartaca'da Vikingler de, günümüz ABD'sinin hava kuvvetlerinin ambleminde Hata spor takımların flamalarında, vs. sıkça karşımıza çıkmaktadır.

Yukarıdaki Pleiades sembolü ayrıca bu kitabın özeti olan güneş ve plazma enerjisinin onlar için ne denli önemli olduğunu açıkça gösterebilmektedir.

Astrolojiyle ilgili Peliades kaynaklı bir bilgide aktaralım, sanıldığı gibi doğduğumuz anda yıldızların ve gezegenlerin gökyüzündeki konumları kişiliğimizi belirlemiyor, daha önceden belirlenmiş olan kişiliğimiz sahip olduğu yeni bedenle birlikte kendine en uygun ve doğru anda dünyaya geliyormuş aslında, yani sanılanın tam tersi:)

Öyle anlaşılıyor ki astroloji onlar için de doğru ve gerçek.

 Medeniyetlerinde bulunan Pleiades hayvan cinsleri arasında köpek ve at yokmuş ancak kedi mevcutmuş ve attan çok Pony'ye benzer ufak boyutta ve bir çeşit boynuzu olan bir başka hayvan daha varmış ancak sanıldığı gibi tam olarak Unicorn karşılığı olan bir cins değilmiş, Pleiadesliler ortalama 400-500 yıl kadar yaşıyorlarmış.

Hemen hemen bütün Pleiades galaktik gemilerinde kedi bulunduğunu ve gemi içi ortamların son derece konforlu ve estetik bir görünümde olduğunu da artık biliyoruz.

Pleiadesliler bizlerin kurtarıcısı veya tanrıları değildir, onları ilgilendiriyoruz ancak sanılan boyutta değil.

Bizlere yardım etmek istiyorlar ve bilgi aktarıyorlar ancak kendilerini bizler için feda edecek falan değiller, yanlış anlaşılmasın. Sadece 5. yoğunluğa yükselebilmemiz için gereken rehberliği sağlayacaklar.

Ve en önemlisi içinde bulunduğumuz sanal 3D kısıtlayıcı matrix türünden kurtularak özgürleşmemizin önünü açacaklar ancak unutulmaması gereken şudur, sonuçta tüm bunların başarıya ulaşabilmesi tamamen bizlere bağlıdır.

Bizler bizzat içimize dönerek özümüzü keşfetmeli ve içimizdeki ışığı, tanrı kıvılcımını açığa çıkarmayı başarabilmeliyiz.

hepimiz kendimizi revize etmek hatta baştan sona yenilemek zorundayız,

çirkin ve kötü yanlarımızı bastırmalı ve iyi yönlerimize tartışmasız, net ve berrak şekilde üstünlük sağlatmalıyız aksi takdirde Pleiades yardımı tek başına yetmeyecek ve kozmik yükseliş maceramız yarım ve sonuçsuz kalacaktır.

Thoth ve Vizyonu


Tüm ABD başkanları ve üst tabaka elit 1215 yılında Magna Karta sözleşmesini imzalayan İngiltere kralı John'un kanından gelmedir ve John saf kan bir anunnakidir.

Enki oğlu veya Enk'nin bizzat kendisi Thoth deniz yolu ile kadim Atlantis'ten Kemet topraklarına gelip oradaki maymun kılıklı barbarlara medeniyeti, okuma yazmayı, modern yapılar ve piramitler inşaa etmeyi ve hatta kuantum fiziğini öğretmeye çalıştığından bu yana Enki kanadı hep insanlığı ve medeniyetleri hep ileriye taşımaya çalışırken Enlil kanadı hep bunu baltalayan ve insanı cahil tutmaya çalışan taraf oldu ve maalesef Enlil ve Serh Enki ve Osiris'e karşı kazanan taraf oldu.

(Enkinin bugünkü soyu Rotschild ailesi ise tam tersi, atalarının mirasını reddederek Enlil tarafı gibi davranıyrlar.)

Ancak son gelişmeler ve Pleiades müdahalesi olumlu yönde bir umut ışığı belirmesini sağladı gibi gözükmektedir.

Ve böylece büyük resim görünmeye başlıyor, her şey netleşiyor, Reptilian Anunnakileri Sirius yıldız sistemindeki ana gezegenlerini Orion savaşları sonucu tamamen kaybettiler.(Dead Star)

Uzaklara kaçtılar hemde Draco Yıldız sistemi kadar uzaklara ama fayda etmedi, önemli bir kısmı Mars'a ve Tiamat gezegenlerine yerleştiler ama yine fayda etmedi, Mars Dümdüz edildi Tiamat ise resmen patlatıldı ve Astroid kuşağı ile dünyamıza dönüştü.

Geri kalanlar yeni oluşan gezegen dünya üzerinde 3D Matrix'e hapsedildiler ve Draco ile bağları kopartıldı.

Kendilerine hizmetçi olarak bizlerin yaratılacağı gerçekten Aldebaran'lıların aklına gelmedi mi yoksa biliyorlardı da buna izin mi verdiler, orası bilinmez.

Ama kesin olan her iki tarafında hiçte masum olmadığıdır.

Burada İnsanlar arasında gerçekleşen büyük dünya savaşları ise onalar açısından maalesef önemsiz, ve eğlenceli bir oyun misali proxy yani vekil savaşları idi.

İşte Uzak geçmişteki hikayemiz, bir diğer deyişle Orion savaşları'nın hikayesi fakat isterseniz Star Wars'ta diyebilirsiniz.

The Lost Pyramid of The Star Sirius
Mabe that lost pyramid could be the pyramid of the star Sirius, which ı was talkin' about, ı believe there should have been a fourth pyramid dedicated to the star Sirius.

The cabal is enemy of love, they like to see people in conflict as divided into opposing camps, such as democrat or republican, right or left wing, christian or muslim, capitalist or socialist, feminist, environmentalist or conservative, etc. 

  Thus people fight each other, people make war, and their weapon industry can make profit, billions of dollars if you will. 

Do not bind yourself with artificially created so-called definitons, adjectives, divisions and sub-divisions 

I am an universal being, ı am a citizen of the world, and that is my only adjective.

Evet tekrar edeceğim, edilmeli, etmelisiniz, insanları kamplara bölmek isterler, aralarında ayrılık, gayrılık, husumet, çekişme isterler, sen müslüman'sın ben hristiyan'ım, o musevi, öteki mevlevi, biri feminist ,diğeri çevreci sonu ist'lerle biten sonu gelmeyen yapay, sahte, alt tanımlamalar.

Ve böylece birbirini yiyen farklı düşüncedeki insanlar tek çatı altında yönetilen silah endüstrisinin gelirlerinin katlanmasında istemeden vesile olurlar.

Herkes bir mevlana olmadığı sürece, ne olursan ol gel diyemediği sürece, bir üst yoğunluk boyutuna olan dördüncü boyuta ve ardından beşinci boyuta bir toplu sıçrayış gerçekleşemez.

Herkesi kardeş görmediğin ve bilmediğin sürece senin ne olduğunun hiçbir önemi ve anlamı yoktur.

Fear & Concern
-so-called aliens with big red eyes smelling like rotten meat,

-allaged people those who have been abducted and mutilated brutally,

oh really?

Cut the bullshit,

stop promoting fear and concern in harmony with the the dark agenda of the cabal,

stop serving to the new world order concept and their sinister plans about this beautiful planet.

The pleiadians are here to help and guide us join 'em or choose to stay in a primitive uncivilized state.

Unfortunately at this early stages of our human civilisation we surely can not be a part of the galactic federation, that's impossible.

First of all every human being living on this planet should realize and understand that we are all universal entitties.

Every single person should concider himself/herself as a citizen of the world, this is the basic first step and a must in order to be able to ascend to higher density realms!

Lucid Dreams
Believe me, one day they shamelessly will attempt to place commercials even in our dreams!

Utanmasalar rüyalarımızın içine dahi reklam sokmaya çalışacaklar,bir gün bedava ücretsiz bir rüya görmek dahi mümkün olamayacak, 

her şeyi bir pazarlama aracı olarak gören son derece çirkin bir zihniyet, edepsizlik, ahlaksızlık.

Bir an içlin izlemekte olduğunuz bir filmde başkalarının göremediği sahneler olduğunu hayal edin yani size özel sahneler ve film yapımcılarının ve oyuncularının haberlerinin olmadığı ekstra sahneler.

Örneğin filmin içerisinde bir otel odasının kapı numarasını görüyorsunuz fakat aslında sizden başka herkes o numarayı farklı bir sayı olarak görmektedir.

Bu yazdıklarım 3D matrix ortamını daha iyi kavrayabilmek açısından açıklayıcıdır.

Matrix size özel olarak kendini değiştirebilir, yenileyebilir ve şekillendirebilir.

Sizin onun anlamak istediğiniz ölçüde oda sizi anlamak isteyebilir ve sizi daha iyi tanımlayabilmek adına size özel şekilde istisnai bile olsa yorumda bulunabilir.

Lineer zamandan farklı olarak matrix dışında belirli bir bütünlük yoktur, filmin bize göre geçmişte olan herhangi bir kesiti değiştirilebilir ve ona paralel olarak yaşamımızın akışı da zaten biz farkında olmadan değişmiştir,

Bu noktada kader denilen kavram ile matrix dünyası arasında doğrusal ve paralel bir ilişki vardır.

Lineer zaman açısından gelecek olarak adlandırılan sanal yanılgıda aynı şekilde farklı yorumlanabilir ve yeniden şekillendirilebilir.

Ve biz farkında olmadan normal akışında o durum kesitini deneyimler ve yaşarız.

Dün akşam IMDB'nin sitesinde The Shining filmiyle ilgili bir tuhaf tesadüfler zinciri tanıtım videosu izledim,

bu videonun bana yönelik olduğu son derece açıktır. Videoda benimle kesişen ve benim fark etmediğim tonla başka tuhaflıklar ve tesadüfler olduğu anlatılmaktadır.

İlginç şekilde filmdeki 237 no'lu otel odasının numarası aslında ilk başta farklı bir numara olarak belirlenmiş bu noktada benim daha önce yazdıklarımı göz önünde bulundurun.

Ben 9 yaşındayken çekilen filmle ilgili tuhaf kesişme ve tesadüfleri saymakla bitirememişler,

Çocuğun giydiği kazağın üzerinde Apollo roketini rampada duran haliyle betimleyen bir işleme var ve numeralojik açıdan filmde Manson ailesi ve Sharon Tate olayı, tarihi Apollo ve ay'a ayak basış hikayesi,  gizemli ve tuhaf şekilde ölen ve hakkında Eyes Wide Shut filminde Illuminati ile ilgili göndermelerinin ölümüne neden olduğu şeklinde komplo teorileri ve spekülasyonlar bulunan yönetmen Stanley Kubrick ile ilgili sayısal bir çok sözde tesadüf.

They are from Mars and The Moon
The real planet Nibiru is Mars, yes the red planet and this is a pretty accurate information, please trust me.

Solar flares destroyed their planet, only a few managed to survive the final greatest catastrophe and then they migrated to earth,

their 3 motherships (one of them was named as Nibiru) crash-landed in Antarctica region (fallen angels)

they cannibalized their motherships in order to survive then they barely managed to build the city of Atlantis through the rest of their hi-tech equipment which they had.

However the damnation followed 'em and did not let them to get rest once again they had lost their civilisation caused by a great flood.

The city of Atlantis did sink into the deep water, the rest of the stuff remaning from the crash were also lost.

Two Anunnaki bloodlines, Enki and Enlil in other words Rockefeller and Rotschild families decided to apart,

Rockefeller (Enlil) took America region Rotschild (Enki) took Mesopotamia, Egypt and Africa,

those two families choosed to walk their own ways then they had lost the connection as well.

The Queen financed Kristof Kolomb in order to connect these two bloodlines once again after all those thousands of years,

they finally succeeded.

They exactly look like us in humanoid form except for their elongated skulls besides they were a bit bigger compared to us.

They created mankind through genetic manipulation, they did teach us how to read and write,

how to survive in the mother nature , they did teach us how to build cities.

they did teach us civilisation,

they did buid those great pyramids, they were the masters, the myhthological gods and demi-gods

and we were the slaves.

"As Above So below" is an aprohism originated from their root planet Mars!

Their original language was Sumerian in Mars, The Moon and Atlantis!

These guys are The Royal families, they're those Ancient Egyptian pharaohs, European kings and queens,

all the U.S. presidents, they're the founding fathers, businessmen, masonoic lodges, Hollywood celebs, mega pop stars, Soros, J.P. Morgan, Rockefeller, Rotschild, Hitler, Himmler, Elon Musk, Wernher Von Braun, some mega scientists, etc.

Their IQ level is higher than us but SQ level is absolutely not.

They don't have emphaty and creativity these are "copy & paste guys", they don't even know how to create pretty much anything at all.

Yes they like to listen to Opera and classical music, even Rock 'N' Roll,

yeah right they like fine arts, in other words ,they like to save fine arts for themselves!

they led people to listen to pop music however,

they encourge the celebrity and pop culture,

they like to promote corruption through mainstream media and tv shows because they want people to be ignorant and corrupt in order to control them easier of course!

They want to control and manipulate pretty much everything!

Now we know the truth because they led us to know,

if they wouldn't want us to know this leaks could not be clarified and never could be exposed, that's impossible.

So they've changed their mind now they want the disclosure, yes they want it to be happen but why?

Becuse obviously once again they want to become our supreme leaders and gods publicly after all those hundreds of thousands of years!

Why do you think they choosed to go to the Moon firstly and then Mars right after next?

Zecharia Sitchin knew about these facts very well he was aware of everything but he choosed the disinformation method because he was a free-mason as well.

The star sirius (Mother Isis) is their holy star but also they believe in astrological impact and power of Orion stars (Osiris) the planet Venus, Mars,Jupiter Saturn in particular (the power of Seth) and of course our sun.

In other words they have a polytheist pantheon but they believe in one source, oneness and one form of enery (plasma source energy) (as the force in Star Wars series) that leads to an universal duality law, (+,-) (ying & yang.)

Kesin Bilgi
Dünyayı yöneten elit kesim haklarındaki gizli gerçekleri yavaş yavaş ve panik yaratmadan insanlığa sızdırma kararı aldılar.

Bu nedenle artık NASA Mars'tan elde ettiği yeni fotoğrafları photoshop'lamak ve rötüşlamak yerine ham şekilde olduğu gibi sunmayı tercih ediyor çünkü artık onlarda gerçeğin anlaşılmasını istiyorlar ve yine yüz binlerce yıl olduğu gibi insanların olağanüstü tanrıları olabilmeyi umuyorlar, yani artık bu global oyun gizli saklı olmadan apaçık şekilde oynanacak.

Bu dönüşlerinde ilginç şekilde nacizane bendenizin de azda olsa payı olduğunu düşünüyorum, belkide benim durumum onlara bu işin maddi dünya ile sınırlı olmadığı ve ilahi ve manevi bir boyutu olduğunu hatırlattı, onlarda bir çağrışım yarattı.

Bu kararı almasalardı hiçbir şey öğrenemezdik çeşitli orta ve alt kademe masonları yetkilendirilerek onlara bu sızdırma misyonunu atadılar,

bunlardan biride mason Rock müzisyeni Tom Delonge, Joe Rogan canlı yayın podcast'ine konuk oldu ve daha önce bilinmeyen bir çok gerçeği üstü kapalı açıkladı ve hatta istemeden kendisine tanınan limiti aştığı bile söylenebilir.

Bu kitapta yazdıkça yeni gelen bilgiler ışığında uzak geçmişimiz hakkındaki bilgileri de sürekli güncelledim ve artık bu aşamada tamamen doğru bilgi aktarabilmekten dolayı hem mutlu ve hemde gururluyum.

Elbette buda kasıtlı, benim kitabımda bunları aktarmamı istedikleri için aktarabiliyorum, kitabımın daha değerli ve önemli olabilmesini arzu ediyorlar çünkü ben Sharon Tate'in oğluyum.

Elbette trilyonlarca dolar hatta neredeyse sınırsız bir servet sahibi ve dünyayı yönetmekte ve kontrol etmekte olan bu insanlar için David Wilcock veya David Icke gibileri ortadan kaldırmaktan veya susturmaktan daha kolay bir şey yok.

Yani bilgiyi izin verdikleri için alabiliyoruz artık yeni bir planları var, yakında inkar politikaları sona erecek ve insanlık hem tuhaf hem sarsıcı, şok edici kadim gerçeklerle yüzleşecek yeni bir çağın eşiğindeyiz.

Bu kitapta ortaya attığım olası tahminler ve teorilerden biri doğru çıktı,yanılmamışım.

Dünya gezegeninin atası Tiamat gezegeninde,Mars'ta ve ayda global bir imparatorlukları vardı,

ileri düzey bir medeniyet fakat bizimkinden çokta farklı olmayan bir medeniyet kristal teknolojisine dayalı, üstün, bilgisayarlar, uçan taşıtlar, hologramlar, yıldız kapıları, yıldızlar arası seyahat, yer çekimsizlik yasası, yıldız gemileri, vs.

Yani kısacası bizim bir kaç yüzyıl yıl sonraki halimiz.

Sirius yıldızı, güneş, venüs, Jupiter ve satürn gezegenleri kozmolojik, astrolojik ve spiritüel anlamda tanrıları ve tanrıçalarıydı, her tanrı ve tanrıçanın misyonu ayrıydı ve bu açıdan dini inançları çok tanrılı idi.

Özde ve en tepede ise source yani kaynak veya force diyebileceğimiz dualiteyi içeren fakat teklik yasasına tabi evrensel enerji mevcuttu plazma enerjisi,  kök enerji.

Tiamat marsla çarpıştı dünya ve astroid kuşağı oluştu arkaya doğru uzunlamasına kafa yapısına sahip ve bize oranla çok daha iri olan bu homonoid varlıklardan kurtulabilenler Mars ve Ay'daki kolonilerine sığındılar ama çok geçmeden güneşten kaynaklı solar patlamalar yeni felaketler getirdi ay ve mars yaşanmaz hale geldi.

Buraya, dünyaya göçtüler 3 ana gemi ile Antartika bölgesine indiler Atlantis'in batışı ellerinde kalan son teknolojiyi de alıp götürdü artık sıfırdan başlamak zorundaydılar.

Rekabet halinde ama bir arada bulunan iki aile ayrıldı, Rockefeller Amerika'ya Rotschild Afrika mısır ve ortadoğu'ya göçtü Colombus'a kadar iletişimleri kopuktu ama Kraliçe Columbus'u finanse ederek iki asil aileyi bağını ve iletişimini yeniden sağladı.

Antik Sümer ve Mısır'dan Britanya'ya göç ettiler, kan bağı Britanya İmparatorluğunu ve ardından ABD'yi getirdi.

İnsanlığa ilim ve medeniyet öğrettiler ,piramitler diktiler ama aynı zamanda onları sömürdüler, köleleştirdiler ve hizmetlerinde kullandılar.

Ay'ı kontrol edebiliyorlardı, manipüle edebiliyorlardı çünkü yapay ve teknolojik bir uydu idi, güneşten gelen patlamalara karşı ay'ı konumlandırarak gezegeni büyük hasardan koruyabiliyorlardı, ay "Star Wars"'taki dead star gerçeği idi.

Sümerce Mars'ta Ay'da ve Atlantis'te konuştukları orjinal dil idi ve o nedenle insanlığa ilk öğrettikleri dildi,

fakat daha sonra insanı sömürebilmek adına emir verilebilir ve cahil durumda tutmak için dillerin karıştırılması emrini verdiler, karışsın ki birbirlerini anlamasınlar ve iletişim kuramasınlar.

 Böylece bir çok bölgede bir çok farklı dil türedi.

Altın onlar için hep değerli bir element idi ve halende öyle.

Bu elit kesim Enki'dir, Enoch yani İdris'tir Nuh'tur, Enlil'dir, Thoth'tur, Inanna'dır, Rockefeller'dır Rotschild'dır, Soros'tur, Mısır firavunlarıdır, Avrupa develetlerinin kraliyet aileleridir, George Washington'dır ABD başkanlarıdır, sosyete dir, bazı superstarlar ve bazı Hollywood oyuncularıdır, Mitolojik tanrılar ve insan'dan olma yarı tanrılardırlar.

Bu elit kesim faşisttir ,kapitalisttir, Hitler bir Rotschild idi, Nazi Almanya'sı bunların gerçek yüzlerinin daha belirginleşmiş ve somut bir hali idi sadece.

Bu elit kesim kendilerini bizlere karşı tanrı gibi görmektedirler,üstünlük taslamaktadırlar ve kibirleri son derece belirgindir, onlar bizlerin yaratıcısı, öğretmeni ve patronudurlar.

 Tüm peygamberler bile onların soyundandır, gizli cemiyetler, mason localarının üst sınıf katmanları, hepsi.

Artık neden ilk Ay'a gitmeyi seçtiler ve ardından Mars'ı hedeflediler biliyoruz çünkü ana vatanları ve orada yaşamı yeniden diriltmek istiyorlar,

biz insanlar sayesinde uzun zaman önce yitirdikleri teknolojilerini yeniden geri kazanmak üzereler, az kaldı, insanlar köle gibi çalışıyor ve efendiler kadim medeniyet düzeylerine yeniden yavaş yavaş uzanıyorlar, 

ben küçük yaşlarımdayken ünlü bir tv dizi vardı, "Masters & Servants" yani "Efendiler ve Uşaklar."

Ve artık gizli saklı olmaksızın apaçık ortaya çıkıyorlar.
Ortadoğu insanı Afrika insanı onlar için bir çeşit maymundur, son derece ırkçılar ve o bölge insanını aşağılıyorlar.

Ben burada kadim gizli gerçeği anlattım, doğru olanı dile getirdim, doğruyu bilin!

Üstelik halktan gizlemeye cüret ettikleri bir  zaman makineleri veya benzer bir teknolojileri de mevcut;

örneğin benim şu anda yazdıklarımı aylar öncesinden gördüler ve bu konuda filmler veya diziler çektiler bile,

uzun zamandır karşılaştığım belki inanması güç  fakat tuhaf ve gerçek durum işte tam olarak bu

Evet IQ seviyeleri ciddi ölçüde insan'a oranla yüksek ama SQ seviyeleri kesinlikle değil.

Lanet onların yakasını bir türlü bırakmadı ve bırakmayacak onlar (fallen angels) lanetliler, güneşteki patlamalar, radyasyon, yakıcı ve kavurucu ultraviyole ışınlar uzun tarihleri boyunca onların peşini bırakmadı ve bırakmayacak,

daha nice Tiamat'lar, Mars ve ay faciaları, Mu ve Atlantisli'ler, Sodom ve Gomora'lar, Minoslar, Santoiniler, Pompeiler yaşayacaklar ve görecekler.

Daha önce demiştim, bu gezegeni insanlara bırakıp çekip gitmeye niyetliler, Mars ve Ay'ı yaşanabilir kıldıktan sonra tekrar oralara ana vatanlarına dönecekler.

Ve insanlık umurlarında olmayacak, onlar gittikten sonra uzak gelecekte anarşi ve kaos öngörüyorum,

çatışmalar, oluk oluk akan kan öngörüyorum gidiş sonrasında yaşanacak uzun bir cehennem dönemi öngörüyorum,

matrix'in ortadan kalkması ve insanlığın kendi kaderine terk edilmesi sanıldığı gibi hemen huzur ve rahatlama getirmeyecek,

önce uzun ve sıkıntılı bir sefalet ve acı dönemi olacak fakat ardından uzun vadede belkide insanlık yeniden toparlanarak kaldığı yerden devam edebilecek ve efendiler olmadan ayakları üzerinde durmayı, kendi kendine yetebilmeyi başarabilecek.

Hep derler ya nasıl oluyor da birbirinden habersiz ve o dönemde iletişim kurabilmeleri mümkün olmayan insanlar biri dünyanın bir ucunda Amerika kıtasında bir diğeri öbür ucunda Mısır'da birbirini andıran benzer piramitler dikmeyi başardılar ve aynı taşçılık tekniğini tıpatıp benzer şekilde kullandılar, 

o taşların arasındaki kilit tutucu döküm nasıl oldu da hep aynı veya Anunnaki tanrılarının ellerinde tuttukları çantaya benzer nesne nasıl oluyor da hem Meksika ve hemde Irak'ta duvar kabartması olarak ortaya çıkabiliyor? 

Neden piramitler dünyanın her yerinde yayılmış şekilde mevcut? 

Vs.

Hatta bu soruların cevabını Psikanalizci Carl Jung'un kollektif bilinç yani ortak akıl teorisiyle açıklamaya çalışanlar bile oldu,

 bu teoriye göre yeryüzündeki insanlar birbirlerinden habersiz olsalar dahi kollektif bir bilinç ile birbirlerine bağlıdırlar ve benzer şekilde hareket ederler.

Fakat doğru cevap bu değil elbette:)

Çünkü Mars kökenli ortak Anunnaki aklı ve bilgisinden kaynaklanıyor,

Enlil tarafı yani Rockefeller ailesi bildiklerini Amerika kıtasında Enki tarafı yani Rotschild ailesi bildiklerini Mezopotamya bölgesinde antik Mısır ve Afrika kıtasında aktardı ve sonuçta elbette birbirine benzer yapılar ve çalışmalar ortaya çıktı.

Açıkça bellidir ki Enerji odakları olan ve her birinin kendine özgü farklı bir misyonu olan Piramit yapıları Marstaki kök uygarlıklarında oldukça yaygındı ve adettendi, onlardan sıkça yararlanılıyordu:)

Bu arada Antartika kıtası'na düşerek çarpan ana gemilerinin bir zamanların meşhur Star Trek dizisindeki ve film serisindeki gemilere oldukça benzediği bilgisi yine manipülasyon yani yönlendirme yöntemiyle bana ulaştı,

belgesel sitemdeki son yayınım'ın kapağını bilinçsiz olarak 3 adet Star Trek gemisi içeren bir kapak olarak seçtim ve sonra durumu anladım zaten ilgili kapağı seçtiğim belgesel daha doğrusu lecture yani konferans içerisinde aynı gemi görsel olarak mevcuttu, elbette hiç şaşırmadım:)

  Konferansçı Warp Drive, yer çekimsizlik yasası, portal sistemleri ve kuantum mekaniği üzerine bir söylev verdi ve bende anladım ki zaten bu gemilerin benzerleri yakın zamanda ortaya çıkacaklar ve Warp Drive prensibiyle uzay zamanı warp'layarak yani bükerek sıçrama yöntemiyle aralarında ışık yılı uzaklıklar bulunan bir noktadan diğerine ulaşabilecekler.

"Batıl İtikat"
There's no such a thing as superstitious, everything is based on a fact, 

evet aslında batıl itikat diye bir şey yoktur, her batıl inancın altında bazı gerçekler vardır, 

Pleiades'in meşhur 7 mavi yıldızının aslında 9 tane olduğunu söylemeliyim.

9 yıldızlı amblemi Pleiades pilotları göğüslerinde taşıyorlar, ve ayrıca pekala bir sonraki reenkarne yaşamımın bir Pleiades gezegeninde mesela Tygeta veya Electra'da gerçekleşmesi mümkün.

Ve belki bilmiyorsunuzdur ama Hadron Collider, yani Cern'deki parçacık hızlandırıcının boyu tam 27 kilometre ve Hollywood'un sahip olduğunu iddia ettiğim bir çeşit zaman makinesinin keşfedildiği yer olması mümkün.

The Source
ı think we have to dig into every kind of source more and more and as much as possible in order to improve our wisdom, no matter what, 

and the most important part not necessarily in accordance with our vision of life because if we choose to feed from one single source or from one side of information only which is in accordance with our personal worldview then more likely it would not be possible to come clear conclusions and we could not find the truth, 

that would probably be similarly like mind masturbating or sometihing. 

On the other hand if a one specific source is deliberately trying to manipulate us and also the general public, if they are using disinformation methods and campains in other words if ther are obviously lying to us (usually in manistream media for instance) then in my opinion we have to ignore that specific source because they deserve it.

Emeralds of Pleiades
Son zamanlarda Pleiadesliler ve özellikle Tygetalılar ile ilgili bir çok bilgi gelmeye başladı, çeşitli kanallardan gelen bu bilgiler ne kadar doğru ne kadar yanlış elbette bilemeyiz en azından Anunnaki - Mars bağlantısı kadar bariz ve net değil ama yinede devam edelim.

Bir Pleiades'li Tygetadan buraya sıradan bir galaktik aracın ortalama yedi saatte varabildiğini söylüyor yani yaklaşık 450 ışık yıllık mesafeyi 7 saatte kat edebiliyorlar ancak bir, bir buçuk saatte varabilen gemilerde mevcutmuş,

 bu gemilerde 2 farklı alternatif itiş sistemi kullanılıyor, plazma enerjisi tabanlı ve yer çekimsizlik yasası tabanlı yani geminin bulunduğu alanı büküp manipüle etmek tabanlı.

Ancak artık giderek plazma enerji tabanlı sistemler rağbet görüyormuş çünkü daha verimli yani bu durum benim daha önce dile getirdiklerim ile tamamen örtüşüyor:)

Anlaşılan medeniyetlerinin doruğuna ulaşmışlar ve zaten Evrende bilinen en gelişmiş uygarlık, daha fazla ilerleyebilecekleri,gelişebilecekleri bir alan veya geliştirebilecekleri daha ileri bir teknoloji kalmamış,

hemen hemen yapılabilecek her şeyi zaten yapmışlar o nedenle anlaşılan bir miktar can sıkıntısı içerisindeler ve farklı arayışlara girmişler, mesela antikacılık, düşük teknoloji içeren araç ve gereçler, çok eski mızıka, flüt veya klasik gitar türünden enstrümanlara rağbet, vs.

Hayli karmaşık formül ve çalışma prensipleri mevcut ancak ben burada yazmayacağım çünkü gereksiz buluyorum nede olsa bu kitap teknik bir mühendislik kitabı değil daha çok bir felsefe denemesi.

Ancak navigasyon sırasında G-Force ile başa çıkabilmenin çeşitli yollarını mantıksal açıdan tatminkar şekilde açıklayabiliyorlar.

Elbette bizden hayli uzun yaşıyorlar, çok daha az hastalığa maruz kalıyorlar hatta hastalık diye bir kavramları yok.

Sıçrama denen teknik yani bir noktadan çok uzak bir başka noktaya veya boyuta anlık geçişler oldukça riskliymiş ve çok gerekmedikçe başvurulan bir yöntemde değilmiş ayrıca ancak deneyimli uzman ve iyi eğitimli personelin başvurabileceği bir yöntemmiş.

Neden riskli çünkü uzay zamanda kaybolma ve yolunu şaşırma riski içeriyor, üst uzayda yön bulma problemleri ve kaybolma vakaları nedeniyle evrenin her köşesi Pleiadesli pilot ve personel kemikleri ile kaynıyor,

gelişme ve keşif adına geri kalan ömürlerini mecburen gemilerinde tamamlayan personel, adeta aynı bizim Atlantik ve pasifik okyanusunda kaybolan ve açlık ve yokluktan can veren veya kuzey kutbunda veya Antartika kıyılarında donarak can veren nice kaşiflerimiz, gemicilerimiz, kaptanlarımız ve bilim adamlarımız gibi.

Portalları ise tahmin ettiğim gibi sadece üst düzey elit kesim kullanabiliyor.

Savaş maalesef onlar içinde bir gerçek ve bu nedenle nükleer silahlarda dahil çok gelişmiş silahları var, yani tam bir hayal kırıklığı:(

evet maalesef savaş ve şiddet evrensel anlamda doğal bir realite ve felaket.

Oldukça gerçekçi görünen bu bilgiler bizlere uzaylı yaşamının da hayal gücümüzün sandığı ölçüde bizden çok farklı olmadığını ve bir anlamda yaşam sürecinin evrenin her köşesinde birbirini andırdığını gösteriyor.

Eni sonu onlarda bizim gibi etten ve kemikten normal varlıklar işte ve her ne kadar bizden çok daha özgür olsalar da  hiyerarşik ve bürokratik yapı maalesef onlar için bile bir realite.

Özellikle soğuk savaş döneminde Sovyetler ve ABD gizli servisleri karşılıklı olarak bir çok tamamen orjinal meşru ve yasal fakat içeriği sahte doküman ve belge üreterek UFO'lar gerçekten varmış ele geçirmişler ve UfO teknolojisine sahipler imajı yaratmak istediler,

yani birbirlerine biz bu teknolojiye sahibiz diyerek göz dağı vermek istiyorlardı.

O nedenle özellikle o dönemden kalan ve gerçekten orjinal olan ve UFO olaylarını doğrulayan bir çok belge ve doküman mevcuttur,

evet sahte değillerdir ancak içerikleri yanıltma amacı taşıdıkları için yinede sahtedirler ve bu nedenle Ufoloji alanında araştırma yaparken çok dikkatli olmak gerekmektedir,

çünkü bırakın sahte ve çakma olan ve gelişen günümüz dijital teknolojisine paralel olarak iyice artan ve daha da gerçekçi gözüken bir dolu fabrikasyon (fake) üretimi onlardan önce ortada orjinal ve gerçek olan ama içerik bakımından aldatıcı ve sahte belgeler var:)

Pleiades, The Heaven
I believe Pleaides is the exact place that known and called as heaven (or even  Valhalla in Norse mythology) in the holy bible and all other organized religions as well.

Or we might say the 5th density and beyond.

Pleiades Cennet Olabilir mi?
Mantıklı bir soru, çok uzaklarda ışıl ışıl parıldayan o dokuz görkemli mavi yıldız reenkarne olmak için en uygun yerlerden birine aday gibi gözüküyor.

Ve dikkatimi çeken tanıdığım  Pleiades'i hedefleyen insanların hepsinin aynı zamanda Yüzüklerin Efendisindeki Elf'lerden çok etkilendikleri, ruh tekamülleri üzerinde özenle çalıştıkları ve bilgeliği hedefledikleridir.

Yani Pleiades uygarlığı ruhun tekamülünü yükselterek, gelişip olgunlaşıp artık ruhsal anlamda hak edebileceğiniz bir yer olabilir ve belkide bu nedenle bizzat tüm dinlerde Cennet olarak ifade edilen, yerdir,

cennet kelimesi oraya atfedilmiştir (ve hatta belki Kuzey ülkelerinin ve vikinglerin Nordic mitolojisinden Valhalla bile)

Veya 5. yoğunluk boyutu ve ötesi, yani daha üst katmanlar'ı cennet olarak görebiliriz.

Bugün neden Ufoloji alanında bir belgesel sitesi yaptığımı anladım yani gerçek sebebini çünkü böyle bir sitede Ufolog Richard Dolan'dan söz etmemek ve onun programlarını, konferans ve söyleşilerini yayınlamamak mümkün olamadı.

Yani annem sitemde Richard isminin sık geçmesi ve böylece gerekli mesajı iletebilmesi için yine benim bilincimi yönlendirmişti:)

Ve aynı şekilde meşhur hikayesiyle Amiral Richard Bird'de yine böyle bir sitede elbette sık sık anılması gereken bir başka ünlü isimdir:)

ben zaten çok önceleri bu konularla alakası olmayan bir başka  yazımda hiç nedeni yokken bir başka mevzuya gönderme yapmak amaçlı "Ben Amiral değilim" diyerek espiri yapmıştım ve şahitlerim de var,

 yani  bilinçsiz olarak geçmişimdeki o anda geleceği  yani bugünleri referans alarak bilmeden şunu demek istemişim (Ben amiral olan Richard değil Polanski olan Richard'ım:)

Ve Elbette Kanada eski savunma bakanı Paul Hellyer'de bir Ufoloji sitesinde adı sıkça geçmesi açısından olmaz ise olmaz bir isim.

Elbette üst boyutlarda zaman lineer bir kavram olmadığı için yani düz şekilde akmadığı için bunların hepsi mümkün olabiliyor.

Umarım ne demek istediğimi tam olarak anlatabilmişimdir, biraz karmaşık bir konu çünkü.

Plazma Işık Topları
Gerçek olan ufo gözlemlerinin hemen hemen hepsinde ufolar hızla hareket eden ve adeta ufak güneşleri  andıran şeklinde göz kamaştırıcı sarımsı ve beyaz ışık topları olarak gözlemlenmektedirler ve bazende güneşin içinden geçip tur atmaktadırlar yani enerji depolamaktadırlar,


 evet aslında gerçekten her biri ufak birer güneştirler çünkü plazma enerjisi ile çalışırlar ve bu gözlemler bu kitapta sunduğum güneş ve plazma enerjisi teorimi tamamen desteklemektedirler.

Bu arada Marslı ve RH negatif kan grubuyla Anunnaki elitlerinin aynı zamanda Mars'tanda cebinde parası olan ve bu nedenle kaçıp kurtulabilen az sayıda elit olduğundan ciddi şüphe duyuyorum ve elbette burada da aynı durum devam ediyor.

Artık biliyoruz ki güneş patlamaları gibi felaketler ortalama 25.000 bin yılda bir bu gezegenin başına geliyor ve bunu bilen elit kesim Nuh'un gemisinin modern versiyonunu çoktan hayata geçirmiş durumda,

gizli uzay programı (Secret Space Program) ile birlikte yer altında, gizli mahzenler de ve bölgelerde yeryüzünde bulunan tüm hayvan cinslerinin ve insan ırklarının dna'sı genetik yapısı kopyalandı, depolandı ve saklanıyor.

Bir felaket durumunda her şey'i sil baştan yapabilmek ve yaşamı tetikletebilmek için, tıpkı Nuh tufanında olduğu gibi.

Bu gezegen bir çok farklı uzaylı türünün genetik çalışmalar yaptığı bir göçmen kampı.

Tiamat gezegeninin kadim ırkının zamanından beri, milyarlarca yıldan beri süren genetik mühendislik programları silsilesi.

Liberation of Man
When Nietzsche wrote his historical words what he was trying to do is to glorify the human race with an anarchist approach but absolutely not through a sort of fascist world view.

He was talking about the liberation of man, kill the gods and set man free.

He was telling the truth in a sence however he wrote his all words in rage and that was his only sole mistake.

In other words he missed an important point called as love.

And therefore he was misunderstood  and misinterpreted by the third reich as an essence of national socialism

in other words that so-called simple missing point caused millions of death and countless pain.

The devil tricked Nietzche in a sence.

On the other hand Jesus told his historical words about chldren with love but surely not hate and therefore his simple words did cause no harm but only innocence and positivism.

Jesus said, “Let the little children come to me, and do not hinder them, for the kingdom of heaven belongs to such as these.”
Matthew 19:14

Nuh'un Gemisi
Son günlerde ortalıkta Ağrı dağında bulunduğu varsayılan Nuh'un gemisinin gömülü vaziyette 3D görüntüleri dolaşıyor ama ne hikmetse bir türlü konu tam olarak açıklığa kavuşturulamıyor, netleşmiyor, teknoloji çağındayız peki engel nedir?

Basitçe mantık yürütelim Nuh'un gemisi büyük tufanı atlatmak adına inşa edildi, peki Nuh tufanının mutlaka gerçekleşeceğini nereden biliyordu?

Onu gemi inşa etmeye itecek kadar kesin bir bilgiyi ona kim aktarmış olabilir?

Bir gemi bir günde ortaya çıkmaz, tufandan en az bir sene öncesinden yapılmaya başlandığı aşikar, bir sene önceden böyle bir hava durumu tahmini verebilecek kadar yüksek teknolojiye o devirde kim sahip olabilir ki?

Cevabı biliyorsunuz, egemen elitin bizlerden bir şeyleri gizlemeye,ört pas etmeye çalıştığı son derce açıktır, biraz aklı olan kimse bunu hemen görebilir,

insanoğlundan olma Nephelim denen devasa boyutta canlıların yani tanrıların çocuklarının bulunan kemiklerini büyük bir özenle saklıyorlar, geçmişten gerçeğin izlerini ortaya çıkarabilecek her arkeolojik bulguya anında müdahale ediyorlar,

bu kadar büyük emek, masraf ve çaba bit tek şekilde açıklanabilir, köle yerine kullanılan insan ırkı uyanmasın ve isyan çıkmasın diye hepsi.

Nafile er yada geç gerçek anlaşılacak, anlaşılmaya başladı bile ve elbette onlarda boş durmayacaklar ona göre yeni bir önlem alacaklar ve zaten muhtemelen alıyorlar.

Belkide çekip gidecekler gerçekten.

Ortada gözle görünen gerçekler açısından uzaylılar meselesi sadece The Greys dediğimiz ve bir çeşit android olduklarını varsaydığımız canlılar açısından net görünüyor,

 gözlemleniyorlar ve hissediliyorlar ancak diğer bahsedilen reptilianlar, pleiadesliler, Arcturuslular, Praying Mantis yani Peygamber devesi şeklindeki uzaylılar vs. henüz hiç gözlem'lene bilmiş ve nesnel anlamda fotoğraf veya video format'ında kaydedilebilmiş bile değiller,

üstelik artık hemen hemen herkesin cep telefonunda bir kamera bulunuyor olmasına ve Youtube gibi platformlara rağmen.

O nedenle bu diğerlerinin var olup olmadıklarından bile şüpheliyim.

Mars ve uzunlamasına kafa yapısına sahip elit Anunnaki gerçeği ise su götürmez şekilde gerçek

Hitler Almanya'sının muhtemelen bir Pleiades kolonisi olabilecek (ama belkide hiç alakası yok) Aldebaran medeniyeti ile temas kurabildiği yönünde elle tutulur somut bir şeyler var, bütün o vril projeleri ve gizli cemiyetler. medyumlar, vs.

Derinlemesine araştırmalarımın varabildiği en somut sonuç budur.

The Real Teacher
Infact only god knows who is the real teacher and who is just a student.

Aslında asıl öğretmen kim ve sadece bir öğrenci olan kim onu sadece tanrı bilir.

Bible, Jesus, Pleiades, The New Age
Try to love and respect yourself because it is not possible to love others unless you do love yourself.

Self Confidence and ego are totally different things.

The primary mission of every single soul in this world is to evolve and progress until reaching to the highest level that standing under the wings of the holy goddess 

The Hermit level, the level 9

through reincarnating again and again.

The new age also means the age of Aquarius, the golden age and it's written and hailed in the holy bible already.

In other words the new age is nothing independent from Jesus and the holy Bible.

Jesus was a Pleiadian

And the actual number of the blue stars of Pleiades constellation is not 7 as usually known

but 9

Which turns out that The pleiades and The Pleiadean civilisations are not independent from Jesus and The holy bible either.

But within.

Kova Çağı
Aslında yeni çağ, altın çağ veya kova çağı olarak bilinen ve geçiş sürecini yaşamakta olduğumuz yeni dönem incil ve İsa'dan kopuk ve bağımsız bir şey değildir.

Çünkü zaten incil de geleceği müjdelenmiş olan bir çağdır ancak yanlış çeviriden dolayı yani eski yunancadan çağ kelimesi dünya olarak çevrildiğinden dolayı tam olarak anlaşılamamıştır.

Geleceği müjdelenen altın dönem incil'in ve İsa'nın müjdelerinin kapsamındadır ve böyle değerlendirilmelidir.

Zaten eğer balık çağını İsah mesih ile ve kova çağını da yeni çağ (new age) ile özdeşleştirecek olur isek ki öyledir kova çağı balık çağından hemen sonra gelmektedir, onun bir devamıdır ama ondan bağımsız değildir, astrolojik anlamda görünüm de dediklerimi doğrulamaktadır:

Öyleyse yeni çağ veya altın çağ dediğimiz dönem toptan bir değişim ve eskiye dair ne var ise toptan yok edilmesi şeklinde değil eskinin üzerine çıkılan yeni bir kat olarak düşünülmelidir,

ancak temelinde yine İsa mesih'in evrensel ve zaman mevhumundan bağımsız tüm zamanların öğretisinin durduğu anlaşılmalıdır.

Solomon
Meşhur tapınağını yaptırdığı varsayılan ünlü musevi kral Solomon'un adını biraz açalım:

Sol-Omon, yani aslında Sol-Amon yani güneş tanrı, herhalde bir insanın isminin güneş tanrı olması beklenemez fakat çok eski çağlardan kalan güneş tanrı adı ve güneşe tapınma modeli bir şekilde yanlışlıkla bir kral'a atfedilerek yani belki onu yüceltmek için veya onurlandırmak için tarihi yanıltmıştır.

Yani Solomon'un gerçek adı muhtemelen başka bir şey idi, fakat bu kelime benim bu kitapta savunduğum tez ile örtüşmekte ve beni doğrulamaktadır.

Bu arada yeni gelen bilgiler Giza vadisindeki ünlü sfenks'in altında sır gibi saklanan bir antik mağbet olduğu ve keşfedilmesine otoritelerce izin verilmeyen bu gizemli mabedin içinde Anunnaki'den kalma, üstün teknoloji bir çeşit kristalize cam üzerinde beliren holografik android'lerden oluşan bilgisayar ve iletişim cihazları bulunduğu yönündedir!


Bir Avusturyalı vicdani retçi'nin Nazilere karşı savaşmayı reddedişinin hikayesini film yaptılar ama bence mesela eğer bir İngiliz vicdani retçinin Nazilere karşı savaşmayı reddetmesini konu edinen bir film yaparsanız sıra dışı bir soru sormuş ve sıra dışı bir iş yapmış olursunuz.

Her iki durumda da savaşmak ve öldürmek reddedilmektedir ancak onlara göre İngiliz olanın buna hakkı yoktur çünkü faşizme karşı mutlak şekilde savaşılmalıdır bu durumun diğer bir adı aslında çifte standarttır.

Nazi felsefesi günümüzde halen mevcuttur ve varlığını sürdürmektedir fakat farklı bir isim altında, "Sionizm".

Ghost Busters
Yes they are still mining gold and also other precious jewelery in Africa through working class miners because we are still their slaves, obviously mankind is meant to be a slave race.

.If you're considering yourself as a true rebel or activist then fight against the Anunnaki Bloodline, the Cabal not against some ghosts and artifically created so-called fake problems just as a ghost buster.

People are dying right here and right now in Africa and in the Middle East due to obvious reasons such as hunger, famine, poverty, inequities in income distribution, war, terror, epidemics, social issues, etc.

But you are fighting against animal cruelty as your priorty problem just as a real bourgeous.

That's mabe because you live in a rich country 

(of course there are so many poor people in your country afterall it's a capitalist country too but that's not ı'm talking about.)

Hayalet Avcıları
Bugün halen  özellikle Afrika  kıtası'nda çıkarılan bir dolu altın ve türlü mücevherat akıbeti bilinmeyen şekilde Avrupa'ya ve ABD'ye kargolanmaktadır.

Gemilere yüklüyorlar ve gidiyor, ama tam olarak kime ait ve nereye gidiyor belirsiz.

Kayıt yok, belge yok, tamamen üstü örtülü kara para.

Çünkü bugün halen Anunnaki elitleri köle sınıf olarak yaratmış oldukları insan ve insan gücünü kullanarak madenlerden gelir elde etmektedirler yani binlerce yıldır pek bir şey değişmedi.

Büyük ihtimalle bir önceki gezegenleri Mars'tada oranın değerli taş rezervlerini sömürenler yine bunlardan başkası değildi ve şimdi aynı şey burada yine yapıyorlar,

zaten kurtulan ve buraya kaçan pek azı belli ki en zengin olanlardı ve burada yine en zengin olanlar bu Anunnaki elitleridir.

O halde gerçek bir aktivist, isyankar yada adına ne derseniz deyiniz öncelikle savaşını Anunnaki elitleri ve kabal dediğimiz yapıya karşı vermelidirler.

Hayalet avcıları film serisindekine benzer biçimde hayaletleri kovalamak yerine  yani yapay olarak yaratılmış sözde sorunlar yerine gerçek sorunlarla ilgilenmelidirler,

Elitlerin kendilerine dokunulmasın diye yaratmış ve yaratmakta oldukları sahte çerez problemlere karşı savaşmamalı dırlar,

yani kanmamalılar ve yanlış yönlendirilmemeliler, bu çok önemli problemlerin gerçek kaynağını iyi okumalı ve iyi analiz etmeliler.

her gün yokluk, kıtlık, açlık savaş ve terör gibi nedenlerle bir yığın insan ölürken mücadele önceliğini örneğin hayvan hakları olarak belirlemek burjuva bir yaklaşımdır,

 zengin ülkelerin aktivist'erinin doğal burjuva sorunlarıdır ama öncelik mutlak insan olmalıdır.

Elbette hayvanlar çok değerlidir, korunmalıdırlar ve sevilmelidirler ancak  çocuklar ölürken mecburen ikinci planda düşünülmelidirler ve bu bakış açısı gayet normaldir.

Dünya genelinde insan hakları bakımından yeteri kadar mesafe kat edilebildiğinde ve gelir adaletsizliği büyük oranda otadan kaldırılabildiğinde yani açlık, fakirlik yok edilebildiğinde elbette diğer bütün büyük sorunlara da sıra gelecektir.

15-20 Elit ailenin toplam geliri neredeyse dünyanın tüm nüfusunun yarısına eşittir, bu düzen düzen değildir!

The Elite
I'm deeply sorry for diceased Mr. Peterson, yes unfortunately it's not a joke, dealing with the cabal is a truly dangerous occupation, because they are the ritchest and most powerful people of the world.

If you are an opsticle in front of them, if you are bothering them in some manner they simply kill you, they are able to destroy anything or anyone that they wish.

In short dealing with the elite is not an easy task to do, so be very careful because these guys have no jokes.

Fighting against the elite is also the essence of anarchist way of thinking, but my approach is a little bit different, no gods no masters yes but except for one, and it's called love, 

my god and master is love and ı believe sooner or later love will win at the end because love is superior to hate.

My priority is advocating for dying children firstly, because ı believe nothing is important than the children of this world.

Hundreds of thousands of children are dying because of hunger, famine, poverty, epidemics, war and terror in the middle east and in Africa every single day 

and the cabal, the super ritch elite is resposible from this guilt which might even be considered as the biggest human crime in the history of mankind.

Well-known typical characteristics of the elite people:
Lack of emphaty and creativity, copy & paste sort of enterprises and art works, pedophelia and perversion, shallowness, artificiality, recklessness and waywardness, fascist, brutal, sociopathic and psychopathic mindset, feeling no remorse and guilt, pathological and compulsive lying.

Their typical abilities:
Controlling and manipulating mind remotely, time travel technology, ability to control the future and the 3D Matrix which we currently live in, 

ability to create different versions and scenarios of happenings and alternate varieties of possibilities and timelines in terms of linear time, ability to bend space-time and interstallar travel through portals and wormhols beyond the speed of light, etc.

Believe it or not but they are able to know what's coming or what's gonna happen next in the future.

Some well-known elite Dragon families & bloodlines:
Rockefeller, Rotchild, Soros, J. P. Morgan, Li, Onassis, DuPont, British Royalty & Buckingham Palace, Dutch royalty, Monaco Royal Family, Russell Family,  Duyn Family, Kennedy Bloodline, Bundy Bloodline, Astor Bloodline, Hilton Family, Collins family , The Freeman Bloodline, Bloomberg, Exxon, etc.

Organizations:
The Bilderberg Group, International Banking system, World Bank, IMF, FED,  UN, EU ,NATO, NASA, etc.

Most of the mega pop- stars, Hollywood and Hollywood stars, the mainstream media and entertainment sector, popular tv channels, newspapers, magazines, social media, Netflix, Google, Facebook, Twitter, Instagram, Apple, Microsoft, a big portion of the web and etc. 

These are all controlled by the elite.

Love win will in the end.

God bless you all.

Osiris & Isis
Basicly this world is heavly under the influence of Seth & Nephthys in particual in terms of cosmic and astrological impact since thousands of years.

But normally it should be under the influcence of Osiris & Isis

Perception
A situation is not a perception it is a reality and everything is not perception as it's claimed,

when you suffer from a disease for instance it's not a perception but a disease, so it's a reality and if there's a cure for your disease you are lucky.

Because unfortunately we live in 3D environment that limited with some certain oppurtunities and linear time concept is only one of them,

in other words non-linear time concept is not an optional choice in a 3D environment model and hence reality is not a perception,

There are really serious and big problems of this planet earth, hatred, war, terror, zionism, fascism, corruption, great sorrows and death.

celebrity and pop culture, mainstream media, politicans, liers and morover a virtual web platform which is supposed to be a completely free service for informational purposes only, a database of true knowlede, wisdom and science,

however it's filled with disgusting gamble and betting websites, pornography, promotional banners popping up everywhere, guile and fraud,commercials, viruses, trojans, hijacker codes and etc.

It's not even safe.

And your perception theory won't help in order to fix the situation.

We need sone urgent and real solutions right here and right now.

On the other hand perception is an important phenomenon of course but it's another long story.

So do not fool yourself, stoicism and polyanna might help sometimes in order to save the day, but unfortunately not always.

Love is my god.

Pentagram
Rather than Isis & Osiris and pentegram symbol my real concern is about Seth & Nephthys and inverted pentegram symbol which literally means the negative inverted side of the holy stars and souls.

In my opinion there are certain big differences between a pentagram and an inverted pentagram, 

Basicly Free-Masons and the Illuminati believe in the the holiness of Isis & Osiris in a paganist manner just as how it was once when the ancient Babylonians worshipped Nimrod & Semiramis.

We can easly see the remnants of this particular worship symbolically in Washington D.C. actually.

For instance just take a look at the White House (which represents the pregnancy of Isis) and the Washington Monument (The phallus of Osiris.)

Or let's take a look at the pentagram symbol hidden in the city plan that might be be percieved as both inverted and straight depending on which angle you look at it.

When it comes to practising however we see just the opposite, a completely dark and satanic agenda which is rather in accordance with Seth & Nephthys but not Isis & Osiris, that's my point.

-Fight against the Anunnaki Bloodline, fight against cruelty and fascism!

-Fight against celebrity and pop culture!

-Fight against the corrupt mainstream media!

Bu gezegen oldukça yoğun şekilde ve binlerce yıldır Seth ve Nephthys'in gezegenimiz üzerindeki kozmolojik ve astrolojik negatif etkisi altındadır.

Oysa aslında normalde Osiris ve Isis etkisi altında olması gerekiyor idi.

Zaten durum öyle olmasa da simgesel ve masonik anlamda öyledir fakat pratik uygulaması mevcut değildir, örnek olarak akla hemen antik Mısır'da bir kopyası bulunan Washington Anıtı yani simgesel anlamda Osiris'in penis'i akla gelir, tam karşısında bulunan beyaz saray yani başkanlık sarayı ve ofisi oval biçimdedir çünkü Isis'in hamile karnını nı simgelemektedir.

Oval başkanlık sarayı Thomas Jefferson'ın isteği üzerine geçmişin antik dünyalarının tüm pagan tanrıları ve tanrıçalarına ithaf edilmiştir,


bunlar pek bilinmeyen ama ciddi gerçeklerdir insanlığın gözü önünde büyük bir oyun oynanmaktadır.

Özgürlük heykeli ise yine simgesel anlamda Isis ve Inanna'dır, Venüs gezegeni ve Sirius yıldızıdır.

Bu simgeler tesadüf değildir aynı simgeler Vatikan'da da mevcuttur ve binlerce yıl evvel antik Mısır'da mevcuttu ve hala mevcuttur yani simgesel anlamda ve mason geleneği açısından durum olması gerektiği gibidir fakat pratik anlamda uygulama açısından tam tersidir.

 Washington'da şehir planında gizli olan ve ancak üstten dikkatle bakıldığında görülebilen Pentagram sembolü ise hiç olmazsa hem ters hemde düz algılanıp yorumlanabilir ve mevcut durum açısından daha gerçekçidir,


Osiris & Isis ruhu değil Seth & Nephthys ruhu iktidardadır.

Bir çok hristiyan'a göre ise her ikisi de birbirinden farksızdır,

onlara göre Osiris & Isis veya Seth & Nephthys hiç fark etmez hepsi batıl paganist inançtır ve tümüyle satanisttir, yani pentagram düzde olsa ters'te olsa sembolik açıdan tapınak şövalyelerinin Baphomet'idir, Lucifer'dır.

Ancak ben durumu pek öyle görmüyorum doğrusu bana göre ters ve düz pentagram arasındaki fark en az eksi ile artı kutupların aralarındaki fark kadar büyük ve derindir.

Bu iki kozmik aile, kozmik kutsal ruh birbirlerinin tam zıttı dır!

Durum neden böyle kim bu hale getirdi doğrusu bilmiyorum, sembolik olarak Seth katı gezegen haliyle satürn ve yıldız haliyle Aldebaran veya 3 yıldızlı Orion kemerinin ortada olan yıldızının negatif ve ters etkisidir,

Nephthys ise yıldız olarak Sirius yıldızının ters etkisi ve katı gezegen olarak Venüs ve Ay'dır yani, karanlık, gece ve nefrettir.

Çocukları Anubis yer altından yolculuğunda ölüme ve ölülere eşlik eder (hemen antik Mısır'daki mumyalama ritüeli akla gelir) ve ruh yükselmez alçalır yani geriye reeenkarne olur.

Anubis batan güneş ve ardından çöken karanlıktır.

Osiris ve Isis ise yukarıda saydıklarımın aynılarının fakat pozitif ve hexagram sembolünde düz vaziyette olan yukarı bakan üçgendir yani sevgi ve merhamettir.

Çocukları Horus ise elbette Anubis'in hem kardeşi ve hemde kuzenidir, doğum ve yaşamı temsil eder, müjdedir, ruh ise bu durumda yukarı doğru yani yükseliştedir ve ileri reeenkarne olur.

Horus doğmakta olan güneş ve ardından gelen aydınlıktır.

fakat bu yıldız ve gezegenler sadece temsilcidir eter dediğimiz ana evrensel kaynakta barınan negatif ve pozitif enerjileri gezegenimize yansıtmakla yükümlüdürler fakat elbette kozmik ve astrolojik açıdan.

Bu anlattığım sorunlu durum bir realitedir, gerçekliktir ve sadece bir algıdan ibaret değildir, her şey algıdır derler ya, evet algı çok önemli bir fenomendir ama maalesef her şey değildir,

Üç Boyutlu Olasılıklar
bizler eni sonu üç boyutlu ve lineer zamanla koşullanmış sınırlı olasılıklar barındıran, imkanları sınırlı bir ortamdayız ve bu ortam bir gerçekliktir her ne kadar daha üst boyutlar açısından sanal olsa bile yinede bizim kısıtlı olanaklarımız açısından bir realitedir ve dünyamızın büyük sorunlarının üzerinden sadece algı teorisiyle gelebilmemiz ne yazık ki mümkün değildir.

Size acı veren olduğunda hastalığınız veya duyduğunuz, hissettiğiniz acı, ağrılarınız sadece sizin perspektifinizden bir hastalık ve ızdırap olduğundan değil gerçekte ortada bir hastalık sorunu olduğundandır ve derdinize derman bir bilimsel veya alternatif tedavi mevcut ise ve size ulaşabiliyor ise veya siz ona bir şekilde bütçeniz ve olanaklarınız açısından ulaşabiliyor iseniz oldukça şanslısınız demektir aslında.

Uzak doğu öğretilerinde olduğu üzere algılama biçiminizde değişiklikler yaparak ve acı duymanıza neden olan otonom sinir sisteminiz ve beyin nöronları'nızı kontrol etmek suretiyle belki acılarınızı hafifletebilirsiniz ama aslında bildiğiniz ağrı kesicilerden çokta farklı bir şey değildir yani hastalığın kendisini yok edemezsiniz o tümüyle tedavinizin ve tedavi sürecinin görevidir.

Tamamen ücretsiz ve reklamsız olması gereken sanal web ortamı türlü rezillikler, pornografi, iğrenç kumar ve bahis oyunlarına yöneltmeye çalışan promosyonel amaçlı ve her yerden fırlayan alacalı bulacalı, al benili rengarenk sanal reklam afişleri, trojan atı, virüs ve hileli web kodları ve yazılımları ve türlü dolandırıcılık yöntemleri ile dolup taşmaktadır,

Savaş terör, salgın hastalıklar, obeziteye ve sigaraya bağlı kalp krizi, kanser gibi ölümcül hastalıklar yüzünden kaybettiğimiz insan sayısı belkide hatta büyük olasılıkla yıllık toplam bazında olduğu var sayılan ama nedense varlığı bir türlü tam olarak kanıtlanamayan tartışmalı ve sözde küresel ısınma felaketinden dolayı gelecekte gerçekleşebilecek ölümlerin yıllık toplamından fazladır.

Aslına bakarsanız işim gerçeği küresel ısınma nedeniyle ölen bir kişi bile yoktur, arayın bulamazsınız.

Kutuplarda eriyen karlar ve buzulları görüntüleyip belgesel niteliğinde kanıt olarak sunmaya kalkmakta içi boş bir safsatadır örneğin son buzul çağından hemen sonra M.Ö. 11.500 civarına bir zaman makinesine atlayıp gidebilirseniz muhtemelen daha fazla eriyen buzul kaydetme olanağına sahip olursunuz veya eğer on dört milyon yıl kadar önceye gidebilirseniz ortalıkta kaydedebileceğiniz kar ve buz bile olmayacaktır çünkü o zamanlar Antartika'da kar ve buz yerine tropikal bir iklim vardı,

dünya ısınıyor olsa bile uzun vadede ve uzun zaman dilimlerinde bu bir şey kanıtlamaz çünkü ısınıp soğuma iddia edildiği üzere yapay şekilde endüstriyel faaliyetler, fabrika atıkları ve bacalarından yükselen toksik dumanlar, insanın doğayı kirletmesi, doğaya zarar vermesi gibi nedenlerden ötürü değil fakat doğal şekilde ve uzun zaman dilimlerinde zaten gerçekleşmektedir, uzun gezegen tarihi boyunca defalarca gerçekleşmiştir ve gelecekte elbette yine gerçekleşecektir.

Bu dünya yok olana dek daha bir çok kez ısınacak ve soğuyacak elbet.

Fakat amaç başkadır insanları aptal yerine koymaktaki amaçları faşist bir tek dünya düzeni heveslerinden kaynaklanmaktadır çünkü küresel ısınma bir tek dünya hükümeti kurabilmek adına gelecekte başvurabilecekleri mükemmel bir bahanedir aynı sahte bir uzaylı istilası veya sahte bir kuvvetli gök taşı çarpma şüphesi ve ihtimali gibisinden bir bahane.

Satılmış akademisyenler ve bilim adamları çoktur çünkü paranın satın alamayacağı hemen hemen hiç bir şey yoktur kaldı ki bunlar dünyanın en zengin insanları o nedenle ana akım medya dediğimiz örneğin "CNN" gibi tv kanallarında veya gazete köşelerinde boy gösteren sözde bilim adamlarına itibar etmeyiniz.

Bu insanlar yapılarını yaslan ve dolan üzerine kurmuşlar, bir yeni dünya düzeni uzantısı olan Birleşmiş Milletler gibi kurumlarda veya benzeri organizasyonlarda önceden seçilip belirlenmiş cici, şirin 16 yaşında kızcağız göz boyamalarına da kanmayınız:)

Biraz araştırırsanız bu konuda üretilen belgesellerin de hemen hemen hepsinin siyonist kökenli ana akım medya veya Hollywood kökenli olduğunu hemen fark edeceksiniz.

Tam olarak doğru yoktur, tam anlamıyla doğruya asla ulaşamayız fakat içinde doğrular barındıran yanlışlar ve içinde yanlışlar barındıran doğrular vardır ve sentezcilik o nedenle elzemdir.

 O halde aha doğru olana ulaşabilmek adına fikir ve düşünceleri sentezleyerek filtreden geçirmeliyiz.

Benim açımdan ünlü pop yıldızları, futbolcular, Hollywood yıldızları, Tv starları, showman'ler veya fenomenler arasında hiç bir fark yoktur, hepsi aynı faşist sistemin çarklarının birer parçasıdırlar, içerikleri ve sonucudurlar.

A dog or A Child
Well I like dogs, however ı wouldn't let someone that trying to save a dog instead of a child for the last remaining place in the rescue boat when the ship is sinkink for instance, 

because sometimes there are universal ethics, unwritten laws, procedures and natural reactions in terms of humanistic side if you know what ı mean.

An ı think it wouldn't be an easy task to explain bourgeous vegan philosphy to dying children of Nigeria due to famine and starvation.

And honestly ı'd rather to be perceived as a false conservative rightist whatsoever instead of a so-called softcore modern leftist who's in association with those totally zionist mega-billionaires.

I usually tell the truth and once again ı told the truth.

Bir Çocuk ve Bir Köpek
Batmakta olan bir gemide kurtarma botlarında kalan son yere zavallı bir çocuk yerine çok sevdiği köpeğini yerleştirmeye çalışan birine müdahele ederdim, çünkü etmem gayet anlaşılır, insani bir tepkidir çünkü yaşamda bazı evrensel etik değerler ve yazılı olmayan kurallar vardır.

Afrika da açlıktan ölmeye yüz tutmuş çocuklara vegan'lığın felsefesini anlatmaya çalışmak oldukça zor bir iş olsa gerek.

Ve ben eli kanlı, sionist mega-milyonerlerle iş birliği içerisinde olan ortanın solu bir sözde modern solcu olmaktansa hemen hemen hiç alakam olmadığı halde muhafazakar bir sağcı gibi algılanmayı  ve yanlışlıkla karıştırılmayı tercih ederim.

The disclosure
More likely the disclosure in a direct way as expected will not happen for a long time because there is a simple universal rule, 

higher dimensional beings are not allowed to expose themselves to lower dimensional beings turns out that first of all we have to upgrade our state of consciousness to a higher dimensional level and then very likely the disclosure will take place spontaneously.

Daha önce yazmışmıydım bilmiyorum fakat büyük olasılıkla umulduğu ve beklenildiği şekilde uzaylılar ile direkt temas daha çok uzun bir süre gerçekleşmeyecektir.

Çünkü basit bir evrensel kural vardır, daha yüksek yoğunluktaki ve boyuttaki akıllı canlıların daha alt yoğunluk katmanlarından ve daha alt boyutlardaki akıllı canlılar ile direkt iletişim kurarak kendilerini ifşa etmeleri yasaktır.

Bu nedenle önce bizim insanlık olarak daha yüksek bir yoğunluk katmanına ve boyutuna kendimizi yükseltmemiz gerekmektedir ve sonrasında bu direkt karşılaşma zaten kendiliğinden gerçekleşecektir.

Hollywood and Time Macine
Hey listen up folks, let me tell you what ı guess about that mysterious story,

well upon the unexpected death of "Paul walker" that caused by a tragic car accident in 2015 Hollywood guys decided to find a way out in order to prevent Hollywood society from an upcoming similar fatal incident you know.

And after a lot of research finally they have come to a conclusion that very likely the best choise would be to get one of those experimental time machine devices from the U.S. secret space program guys.

And guess what, they managed to do so and then they've started to use it effectively after 2015, they just wanted to make sure that another unfortunate Paul Walker incident won't happen in the future, just in case you know.

So they check it out regularly and thus they are trying to keep the Hollywood community safe.

Afterall these are Holly guys right? 

They consider themselves as priviliged you know furthermore they dare to hide it from the public, it turns out that they don't pay much attention about your constitutional rights pal, ı mean they don't even give a damn about your "WE THE PEOPLE" apprehension.

Evet, tahminim şu şekilde ünlü Hollywood yıldızı Paul Walker'ın 2015'teki ölümünün ardından Hollywood aynı talihsiz olayı tekrar yaşamamak ve Hollywood sosyetesini koruma altına alabilmek için ciddi bir arayışa girdi,

ve sonrasında ABD'nin gizli uzay programıyla iletişime geçerek halen deneysel durumda olan zaman makinelerinden birini talep ettiler, (Bu cihaz 1947 Roswell UFO kazası olayında ele geçirilen teknik bilgilerden yola çıkılarak yapılmıştı.)

Talepleri kabul edildi, ikinci bir ihtimal cihazı oradan temin etmediler fakat oradan düzenli olarak bilgi alıyorlar ve böylece geleceği sürekli kontrol altında tutarak Hollywood yıldızları ve diğerlerini sürekli koruma altında tutabiliyorlar.

Zira kendilerini seçilmiş ve ayrıcalıklı görmekteler, halkların anayasal hakları ve etik kurallar umurlarında değil, 

bu gizli bilgiyi halktan saklamaya cüret edebiliyorlar ve dahası bu durumu gayet iyi bilen ana akım medya durumu haber yapmayarak bu gizliliğe hem ortak oluyor ve hem de suç işliyor.

İşte dünyamızın içinde bulunduğu hazin durum.

Mesih
İsa mesih bir çok tarihsel kişilikle özdeştirildi ve bağdaştırılmaya çalışıldı hatta bunlardan bazılarından bu kitapta söz etmiştim, 

Thoth, Hermes, Enki yani Enoch ve nihayetinde Osiris'te bunlardan biri ve sahip olduğu felsefe taşı yani Thoth'un zümrüt tabletleri yani Oiris'in zümrüt tabletleri mucizevi bir dilek taşı imiş, 

Simyacı kitabına, Harry Potter ve yüzüklerin efendisi'ne bir çok tarihi el yazmasına ve hatta Simbat ve dilek gerçekleştiren lamba cini hikayelerine bile konu olan bu gizemli tablet öyle anlaşılıyor ki aynı zamanda dünya dışı bir kuantum cihazı, 

bir asa'nın da eşlik ettiği (tarihi Osiris, Thoth, Musa ve İsa kabartmalarında bu asayı sıklıkla görebilirsiniz) bu efsanevi tabletler sayesinde Musa nehirleri yarmış ve İsa suyu şaraba dönüştürüp hastaları iyileştirmiş, olabilir ve bütün bu mitlerin kaynağı da Osiris ve Isis kültü olabilir.

Orion kemeri ve Sİrius yıldızı en başından beri insanoğlunun en eski kadim tanrıları'mıydılar?

Orion-Sirius-Horus ailesi insanlığın kutsal ailesi midir?

Ve aynı zamanda tanrılar da bu yıldızlardan mı düştüler?

Yani bu yıldızlar hem kozmik ve hemde fiziksel anlam mı taşıdılar, bu nasıl bir tesadüftür? 

Nasıl bir iştir? 

Sonsuzluğu kavramaya çalışmak belkide boşuna.

İşte ilginç bir anektod daha, bugün Apollo 8 ile ilgili bir belgesel izlerken fark ettim, zaten büyük ihtimalle fark edeyim diye internete yüklediler.

Apollo 8 ve 11
Apollo 11'in temmuz 1969'daki aya inişinden bir önce Apollo 8 1968 yılında ay'a inmek üzereyken son anda bir aksilik çıktı ve inmeyi başaramadı, burada 8 sayısı doğamadan öldüğüm 1969 yılının ağustos ayına denk gelir yani ağustos 8. aydır.

1969 Yılında aya inmeyi başaran Apollo 11'in 11 sayısı ile doğduğum 1970 yılının kasım ayına denk gelir, yani kasım 11. aydır:)
,
Ne kadar ilginç değil mi?

Evet gerçekten de öyle, burada ilahi kudret kendini belirgin şekilde ortaya koymaktadır.

Pleiades gemileriyle ilgili yeni gelen bilgiler bu gemilerde gene olarak 2'si yer çekimsizlik ve diğer 2'si plazma olmak üzere 4 motor bulunduğunu ortaya koymaktadır, biri çalışmadığında diğer motorlar devreye girebilmektedir,

ışık hızının üzerinde hareket ederken ise dışarıdan tek görebildikleri geminin gövdesinde elektrostatik sürtünme sonucu meydana gelen rengarenk ışık hüzmeleri dir, geminin çevresinde durmaksızın akıp giderler, yıldızlar gibidirler ama yıldız değildirler.

Geminin ivme kazanması ile birlikte çevrede görünen tüm yıldızlar bir anda geminin arkasında toplanır ve gemi aniden bir karanlığa gömülür, açığa çıkan enerji ise tek kelimeyle muazzamdır.

Plazma Moturu
Pleiades gemileri tümüyle görünmez olabilme yeteneğine sahiptirler ayrıca insan yapımı uçaklar da simüle edebilmektedirler yani örneğin gökyüzünde gördüğünüz daha doğrusu o şekilde algıladığınız bir sıradan bombardıman uçağı aslında bir Pleiades UFO'su olabilir.

Bu şekilde radarlarımızı bile atlatabilmektedirler yani radarda normal bir uçak gibi görünerek dikkat çekmeme kabiliyetine bile sahiptirler.

Bir çok kez Amerikan hava kuvvetlerince yakalanıp ele geçirilmek istenmişler ama teknoloji üstünlükleri nedeniyle her defasında kolayca atlatabiliyorlarmış.

Tipik bir Pleaides pilotu ölümü göze alarak bir anlamda hemen hemen tüm hayatını gemisinde keşif yaparak geçirirmiş ve çok riskli olan bu işin kaçınılmaz sonucu olarak hemen hemen hiçbiri eve bir daha dönemiyormuş, yaşamları uzak galaksilerde, gezegenlerde ve yıldızlarda son buluyormuş  ve birçoğu da zaten kayboluyormuş,

fakat bu arada hemen hemen tüm evreni en uzak köşesine dek ziyaret ederek keşfetmeyi başarmışlar ve ellerinde solucan deliklerinin birbirine bağladığı kozmik kapılardan oluşan bir genel evren haritası bile mevcutmuş.

Yeni nesil biyolojik organik gemilerde yavaş yavaş geliştiriliyor muş, hiçbir enerji desteğine ihtiyaç duymadan kendi kendine yaşayan bir organizma gibi tümüyle canlı akıl almaz gemiler şimdilik çok azmış,

bu yepyeni teknolojiyi halen tam olarak kavrayamayan veya kullanmasını bilmeyen Pleiades pilotlarının sayısı ise bir hayli fazlaymış.

Ayrıca organik yani biyolojik ve canlı portallar yani yıldız kapıları olduğunu bile duydum.

Reptelianlar ve Lyralılar arasındaki bugün dahi sürmekte olduğu iddia edilen Orion savaşlarını üstü kapalı olarak anlatmaya çalışan Star Wars film serisi için düşünceleri ise benimki ile örtüşüyor, yetersiz, sıradan ve banel, tipik Amerikan anlayışı ile yapılmış bir seri, çok daha güzeli, anlamlısı ve derini olabilirdi.

Stairway to Heaven
Led zeppelin'in efsaneci şarkısı "Stairway to Heaven" yani cennete uzanan merdivenler öncelikle normal olarak teolojik ve mistik öğeler çağrıştırır fakat aslında merdivenler vücudumuzda bulunan 7 şakra merkezini temsil eder ve beynimizdeki pineal gland yani hipefiz bezi'de heaven yani cennettir. 


Merdivenlerle başlayan yolculuk doruk noktası olan hipefiz bezinde sonlanır çünkü hipefiz bezimiz aslında kozmik evrene ve üst boyutlara açılan bir organik kablosuz alıcı görevi görür yani bir çeşit konnektör dür.

Spiritüel dünyayı ve üst yoğunluk katmanlarını onun sayesinde sezeriz, o halde merdivenleri çeşitli yöntemlerle sağlıklı kılarsak en üst kara çok daha kolay çıkabiliriz demektir ve hipefiz bezimiz'i güçlendirerek etkin kullanabilmek maneviyatla olan iletişimimizi netleştirmek demektir.

Hipefiz bezi sonsuzluğa açılan yıldız kapısıdır, algının kapısı, o değerli bir mücevher gibidir, mavi bir kristal veya elmas gibidir, veya bir zümrüt.

Modern Irkçılık:
Ufoloji camiasından hemen hemen herkesin bildiği üzere 1970'li yıllardan İngiliz yapımı bir dizide ABD'nin gizli uzay programı açık şekilde ifşa edilmiş ve ardından o program apar topar yayından kaldırılmıştı.

Uzun süredir her yıl artarak devam eden kayıp vakalarını da konu edinen program tümüyle olanı ifşa etmekteydi çünkü gerçekten her yıl yüzlerce kişi ardı ardına hiç bir iz bırakmadan kayıplara karışmaktadır ve daha da ilginç olanı istatistiksel olarak özellikle ABD ve Avrupa'da bu kayıp vakaların çoğunun Germen kökenli olmalarıdır.

Elbette bu bir tesadüf değildir, o kadar saf değiliz, 2. dünya savaşı ve Almanya'nın mağlubiyeti sonrası gündemden düştüğü sanılan ırkçılık aslında varlığını sürdürmüştür ve üstelik günümüze kadar ulaşabilmiştir, çünkü uzay projelerini ve gizli uzay projelerini başlatanlar ABD tarafından savaş sonrasında ithal edilen elit Nazi bilim adamlarıdır.

Faşist Nazi felsefesine bugünde dün olduğu gibi inananlar vardır ve üstelik bunlar ABD'nin gizli uzay projesinin tepe yöneticisi konumunda olan kişilerdir.

Amaçları Mars ve Ay'da gizliden gizliye devam eden kolonileşmenin ırk üzerine dayandırılmasıdır, üstün olduklarına inandıkları Germen ırkından seçilmiş kişiler bu dünya dışı kolonilere yerleştirilmişlerdir ve halende bu proje sürmektedir.

Ari ırktan oluşan ikinci ve sözüm ona "üstün" bir başka dünya yaratma gayretleri ve hayalleri.

yani 4. Reich'in yükselişi.

Loosers
To me the most laughable people in life have always been the ones those who don't have the courage to speak directly on your face and hence trying to insult you through indirect references.

Bu yaşamda en gülünç bulduğum insanlar hep doğrudan yüzünüze konuşma cesareti bulamayıp bu nedenle dolaylı yoldan göndermeler yaparak size hakaret etmeye çalışan ezikler olmuştur.

No comments:

Post a Comment

Your comment is awaiting moderation.